Seninle ilk tanıştığımızda iyiliğine inanmıyordum, ayrıldığımızda ise kötülüğüne. Şimdi sanki seninle büyümemiş, onca şeyi yaşamamış, hatta hiç tanışmamış gibiyim.
***
Havaalanında elimde kocaman bir valizle Adana uçağından inmiş etrafıma salak salak bakınıyorum. İstanbul'u hiç bilmiyorum, İstabul ile ilgili bildiğim tek birşey var; İstanbul'un çok büyük olduğu.
Annem ve babama gelmeyin diye atar yapıp herşeyi kendim halledeceğime inandırmıştım onları, keşke annem ve babam gelseydi mal gibi ortada kaldım diye iç geçiriyorum.
Yan tarafımda bir çift oturuyor. Kız böbrekleri kesiliyor gibi ağlıyor, çocukta kızı teselli ediyordu. Herhalde kız başka bir yere gidecek ayrı kalacaklar çocukla falan, filan üf neyse beni ilgilendirmez, banane başkasından benim derdim ayrı.
Hiçbir yeri bilmiyorum, birilerine sormak lazım üniversiteyi diye etrafıma bakıyorum, ama paranoyaklığım had safada "Şu teyze üniversiteyi nereden bilsin, şunun organ mafyası gibi tipi var, bu beni tersler, bu beni kaçırır. " Öğrenciye benzeyen iki kişi var oda yanımdaki çift.
Sormaya da çekiniyorum kız ağlıyor şimdi sorsam beni terslerler. Kızın susmasını bekledim tam kız susar gibi oldu ışık hızıyla çocuğa döndüm dürtsem ayıp olacak, en iyisi bir iki öhömlemek dedim. Bir iki öksürmeden sonra çocuk baktı bana. "Ayy baya yakışıklıymış Allah sahibini öldürüp bana bağışlasın, üff bana mı bakacak ya kilo almışsın zaten çiko" diye kendime atarlandım. Çocuk bana boş boş bakarken kendimi toparlayıp "Bilkent Üniversitesi buraya yakın dediler, ben nasıl gidebilirim?" diye sordum. Dünyanın en soğuk tavrıyla yüzüme baktı "Biraz bekle, bende oradayım götürürüm seni" dedi.
25 dakika sonra o önde ben arkada bir elimde kocaman valiz havaalanından çıktık siyah spor bir arabaya doğru yürüdük -modelini bilmiyorum ama böbreklerimi satsam ancak öyle alırdım- arabayı açtı bana eli ile sağ tarafı göstererek "Şu taraftan git, sağa dön, okulu göreceksin" dedi.
Allah'ım şaka mı bu? Benimle dalga falan mı geçiyorsun? Kızın gitmesini bunun için mi bekledim o kadar? Kedinin fare ile oynadığı gibi çocukta benimle oynadı resmen.
Saçımı arkaya attım "Bunun için mi bekledim, tarif falan edebilirdin hani" dedim sorar gibi.
Kaşlarını çattı, burnunu kırıştırdı, "Ne için bekledin bilmem, okul orada işte" dedi ve arabasına binip gitti. Bildiğin arabasına bindi ve gitti.
Ona küfrede küfrede okula doğru yürümeye başladım. Üniversite hayatım başladı böylece.
Lisede falan hep üniversite hayatını düşünüyordum, düşünsene babandan izin almadan istediğin her şeyi yapabileceğin bir yere gidiyorsun, bu bile hayal gücümün sınırlarını zorlamaya yetiyordu açıkçası. Valizimi danışmaya verip sınıfa çıktım böyle heyecandan ölmek üzereyim. Okul bayağı güzel kızlar gereğinden fazla güzel ama, önüme gelen her kızı inceleyip bunalıma giriyorum. Yok böyle olmaz yani bu okulu bitirene kadar kafayı yerim, bu kadar güzel olunur mu ya -çocuklar da kızlar kadar güzeldi hatta bazı erkekler benden güzeldi-.
Sınıfa girdim Victoria's Secret, Chanel, DKNY parfümlerinden kokuyor heryer o kadar pahalı parfümleri üzerlerine nasıl çekinmeden boca etmişler, pis zenginler.
Bilkent canım boru değil ne bekliyordun diye geçirdim içimden, arka taraflardan bir yere geçtim ve telefonumla oynayarak dersin başlamasını bekledim.
Hoca geldi tanışma faslını hızlıca geçti ve ders anlatmaya başladı.
Bir beş dakika sonra Havaalanındaki öküz gürültü bir şekilde kapıyı açtı kimsenin suratına bakmadan yan tarafıma gelen orta sıraya oturdu, böyle bir öküzlük başka kimden beklenirdi ki zaten? Kızlar gözleriyle çocuğu becerirken hoca da bir süre bakakaldı arkasından. İnsanı tedirgin eden bir sessizlik oluştu.
Hoca derse, kızlar da fısır fısır konuşmaya devam etti çocuğa bakarak.
Neyse dedim önüme döndüm içimde ev ve ev arladaşı bulamamanın sıkıntısı vardı. Ben başımın etini yerken önümdeki kız arkasını dönüp ağzını kocaman açarak "Hoşgeldin, nerelisin, hangi lisedeydin, ilk girişte mi kazandın" diye beni soru bombardımına tuttu. Dersin sonunda kızla eve çıkmaya karar verdik o derece ama iyi oldu çünkü bu sayede gece nerede yatacağım belli oldu kız beni misafir öğrenci olarak yurda sokacaktı, merak ettiğim herşeyi hatta o havaalanındaki öküzü bile ona sorabilecektim. Her şey harika olacaktı.
İkinci gün emlakçıya para vermemek için kendimize ev aramaya çıktık ama ne çıkış, günün sonumda okulun karşısındaki bankta elimdeki simiti yiye yiye ağlıyordum, eve çıkmaya karar verdiğim kız, Nida benden mızmız çıktı. Birbirimizi teselli falan ediyoruz-Daha çok ben onu-.
Nereye gitsek öğrenciye ev vermiyoruz diye bizi geri yolladılar. Evleri de öğrenciye değil köpeğe kediye verseniz yaşamaz.
Biz böyle en sonunda ev aramaktan vazgeçmiştik, yurtta kalalım diyorduk ki karşıdan bi kızın Nida'ya seslendiğini duydum. Kız Nida'ya el sallayarak bize doğru geldi, Naber nasılsın muhabbetine girdiler falan Nida "Mevsim sen buralısın biz ev bulamıyoruz bize yardımcı olsana" dedi . Mevsim gözleri parlar bi şekilde bize döndü "Ben tek başıma yaşıyorum, benimle yaşasanıza bende ev arkadaşı arıyordum hatta bu gece benimle kalın" dedi. O önde biz arkada başladık yürümeye. Biraz ilerledikten sonra geldik yeni yapılmış bir binanın önüne, geçtik içeri evin yerleri parke, duvarları temiz 3+1 ve iki tane banyo var. Ben rahat ölmeyeyim de kim rahat ölsün?
Evi gördük sonra IKEA yolunu tuttuk "beyaz bir dolap, beyaz bir yatak, beyaz bir makyaj masası, beyaz da bir kitaplık aldım, -Annemler eve çıkacağım için para vermişti yoksa bu kadar rahat davranamazdım- . Eve döndük eşyalarımı monte ettim, valizimdeki eşyaları dolaba yerleştirdim bir baktım gece saat 11 olmuş.
O kadar gençlik komedi filmi izlemiştim ki gece dışarıda, orada burada takılacağımı sanıyordum, kendimi oturma odasında mal mal dizi izlerken buldum.
Hey gidi hey, ne hayaller kuruyordum oysa, barlar sokağında tavşan gibi zıplayacaktım. Bir de şu anki halime bak, Nida ve Mevsimin arasında oturmuş, kucağımda cips kasesi, elimde kola şişesi Aşk-ı Memnu daki akrabaların birbirini düdüklemesini izliyorum..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜVEN
ChickLitAlışık olduğunuzun dışında gereğinden fazla mizah içeriyor diyebilirim byy.