BÖLÜM 14

100 14 4
                                    

Merhabaaaa ~

Öncelikle 1k olmuşuz. Okuyan ve destek veren herkese çok teşekkür ederim 🙏🏻 YB'yi hafta sonu yayınlayacağımı söylemiştim ama ufak bir zehirlenme geçirdim ve tamamen aklımdan çıktı. :( Umarım bu bölümü severek okursunuz zira artık birbirlerine bebek adımlarıyla yaklaşacak iki aşığın hikayesine adım atmaya başlıyoruz ^.^ Bolca yorum ve beğeni bekliyorum hepinizden. Unutmayın +10 olmadan YB gelmeyecek 🤗 Hepinizi kocaman öpüyorum ~,~

Yoongi---> kalın yazı
Jimin ----> italik yazı

********************************************

Ondan beklenmeyecek şekilde tüm yol boyunca gözünü bir kez bile benden ayırmadan açık bir şekilde beni izlemişti. Arada kaçamak bakışlar atıyordum ama yüzüne yerleştirdiği o meraklı ve masum bakış asla değişmiyordu. Daha yolumuz vardı ve ben bu anlam veremediğim tavrından garip bir şekilde hoşlanmaya başlamıştım ama odağını değiştirmem de gerekiyordu. Elimi radyonun düğmesine attım ve birden yarım kalan bir şarkı çalmaya başladı.

- Moonlight Sonata.

İkimiz de aynı anda şarkının adını söylemiştik. Bir şeylere odaklanmam gerektiğinde her zaman klasik müzik dinlerdim ve araba sürmek de fazlasıyla odak isteyen bir işti. Asıl şaşırdığım şey ise Jimin'in şarkıyı bilmesi değil camdan yansıyan ay ışığının altındaki mükemmel görüntüsüydü. Yumuşacık görünen boyası akmış pembe saçları orantılı kaşları kendine has bir şişkinliğe sahip olan derin bakışlarına ev sahipliği yapan koyu kahve gözleri minik burnu şekilli dolgun dudakları sivri çene hatları ve uzun boynu... Hepsi birleşip bir sanat eserini oluşturuyordu ve uzun zaman sonra birini arzulamamı sağlıyordu.

- Fazla güzelsin.

- Ha?

Duyduğum şeyle gözlerim fal taşı gibi açılmıştı ve gözlerimi kısa bir anlığına da olsa yoldan ayırmama sebep olmuştu. Ciddi olup olmadığını anlamak için ona bakmak istemiştim. Kıstığı gözleri ve hafifçe dişlediği dudağına bakılırsa oldukça ciddi görünüyordu. Sert bir şekilde yutkunup sanki duymamış gibi arabayı sürmeye devam ettim ama bu oldukça zor oluyordu. Tekrar iletişime geçtiğimiz ilk günden beri tek düşünebildiğim o olmuştu. Yıllar önce bastırdığım duygularım tek tek gün yüzüne çıkmaya başlamış ve beni her seferinde daha da aşağı çekmeyi becermişti. Daha bir iki gün öncesine kadar aramızda bir şey olmasının imkansızlığından bahseden adam şu an alkolün de etkisiyle bana iltifat etmişti ve sefil kalbim bunu kaldıramayacak kadar zayıftı. Sonunda evin önüne geldiğimizde arabayı park ettim. İkimiz de arabadan inmiştik. Anahtarları ona doğru uzattığımda başımla selam verip Tae ve Kook'un yanına geri dönmeyi planlıyordum ama elimi sıkıca kavramış ve beni hızla eve sürüklemeye başlamıştı. İçeri girdiğimizde kapıyı kapattı ve beni kapı ile kendi arasına aldı. Nefesim yavaş yavaş teklerken üzerime doğru eğildi ve konuştu.

- Tabularımdan birini yıkıp beni başkasının kullandığı bir arabaya bindirdiğin için cezalısın Jimin.

- Ne? Ceza mı? Ne cezası?

Bakışları sürekli olarak dudaklarımda takılı kalırken aramızdaki mesafeyi gittikçe azaltıp daha da yakınıma sokuldu. Hafif aralık dudaklarından sızan içki kokusu burnumu sızlatsa da bu bile hoşuma gitmişti. Yüzüne o çekici çarpık gülümsemesini takındı ve devam etti.

- Kahve. Bana kahve yapacaksın.

Kelimeler ağzımdan dökülürken görüşüm iyice bulanıklaşıyordu ve ben uyanık kalmak için kendimi zorluyordum. Şu an aklımdan geçen düşünceler yapacağı kahveden çok dudaklarının tadına bakmaktı ama zor da olsa daha 1 ay öncesine kadar yaşadığı şeyleri düşünerek onu korkutmak istemediğimi hatırlayabilmiştim. Yavaşça ondan uzaklaştım ve salona doğru adımlamaya başladım. Kendimi hızla koltuğa attım ve Jimin'i beklemeye başladım. O mükemmel yüzden uzun süre mahrum kalmak istemediğime karar vermiştim.

- Yoongi? Hey!

Zor da olsa kendimi düşüncelerimden ve arzularımdan uzaklaştırıp kahveyi yapabilmiş ve salona gelmiştim ama karşımdaki beden çoktan sızmıştı. Beni duymadığı gibi hareket etmiyordu. Kısa bir çabadan sonra oturduğu koltukta onu yatar pozisyona getirip üzerine koltuğun başlığındaki ufal battaniyeyi örttüm. Mutfakta gördüğüm postitlerden birini kopartıp sehpaya koyduğum kahvenin üzerine bir not yazıp yapıştırdım. Tam arkamı dönüp gidecektim ki beni kolumdan tutup sertçe yattığı koltuğa doğru çekmişti. Kalbim göğüs kafesimden çıkacak gibi atarken kollarını belimin etrafından dolayıp heyecandan tir tir titreyen bedenimi sıkıca sardı. Bense şoktan kaskatı kesilmiştim. Çok istesem de ne sarılışına karşılık verebiliyor ne de kalkabiliyordum. Burnunu ve dudaklarını boynuma yerleştirdi. Ben gitgide ölümün eşiğine gelirken ona arkam dönük olmasına rağmen onun yüzüne yine o çarpık gülümsemeyi takındığına yemin edebilirdim.

- Biraz böyle kalalım.

PSYCHOLOGIST • yoonmin •Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin