BÖLÜM 4

145 22 7
                                    

Zile basmamla Taehyung'un kapıyı açması bir olmuştu. Hızlı bir hamle ile bana sarıldığında ise uzun zamandır görmediğim arkadaşımın kollarında huzuru hissetmiştim. Bir süredir görüşmüyorduk ama o yine beni aynı yakınlıkla kucaklıyordu. Kısa sayılmayacak bir süre o şekilde durduk. Daha sonrasında beni hızla içeri çekip kapıyı kapattı.

- Evine hoşgeldin Chimchim.

- Tanrım Tae sana minnattarım. Yollarımızın kesişmesini sağladığı için tanrıya binlerce kez şükürler olsun. Bu iyiliğine nasıl karşılık vereceğimi bilmiyorum ama bir yolunu bulacağım.

Kafamın arkasına hafif sayılmayacak bir şekilde vurdu ve konuşmaya başladı.

- Jimin jimin... Asla değişmiyorsun. Hep zevzeksin. Şimdi saçmalamayı kes de sana odanı göstereyim.

Gecenin ilerleyen saatlerine kadar sohbet etmiştik. Görüşmediğimiz bunca zaman boyunca yaşadıklarım ona oldukça ağır gelmişti. Tüm gece ben ağlamıştım o ise beni yalnız bıraktığını tekrarlayarak küfürler savurmuştu.

- Tanrım. Benim hatam. Hepsi benim hatam. Seni aramalıydım.

- Tae senin bir hatan yok. Sadece bir şeyler oldu ve ayrı düştük.

- O da benim hatamdı. Değmeyecek biri için-

- Her şey için kendini suçlamayı bırak Tae. Seni seçtiği için sana sırt çeviren bendim.

- Ondan hoşlandığını bile bile onu sevmeye devam ettim Jimin. Yaptığım büyük bir aptallıktı.

Yüzümde oluşan buruk gülümseme aslında yaşadığım tüm hayal kırıklığını ve üzüntüyü anlatmıştı. Yine de onu affettiğimi kendi ağzımdan duyması daha etkili olacaktı.

- İyi olan kazansın demiştik Tae. Geçti gitti. Unut artık. Bir problem yok.

- İyi olan sendin Jimin. Seni seçmeliydi.

- Tanrım şu an düşünüyorum da kesinlikle beni seçmeliydi. Senin gibi bir morona nasıl laf anlattı acaba?

Yüzündeki üzüntü şimdi yerini kahkahalara bırakmıştı. Daha sonra kolunu omzuma attı ve beni kendine çekti. Eski günlerdeki gibi omzunda yatıyordum.

- Bir daha bir kız için arayı bu kadar açmayalım.

- Açmayacağız Tae.

- Gerçi seni çoktan şu fiyakalı arabadaki kapmış gibi görünüyordu.

- Bay Min mi? Aiish saçmalama Tae. O sadece psikoloğum.

- Eve yürürken yüzünde asılı duran o aptal gülümseme öyle demiyordu ama.

- Ne? Gülümsemiyordum ki.

- İkinci kez söylüyorum Jimin, asla değişmiyorsun.

Odalarımıza dağıldığımızda Taehyung'un dedikleri kulaklarımdan gitmiyordu. Ben uzun zamandır gülümsemiyordum ki. O anda da gülümsemediğime çok emindim halbuki. Tamam yaptığı çok tatlı bir hareketti ama sonuç olarak ben onun hastasıyım ve o da hastalarının ruhlarını iyileştirmek ile sorumlu bir doktordu. Hepsi buydu.

Kapının şifresini girdikten sonra anahtarlarımı portmantonun üstüne fırlatıp televizyonun ışığının yansıdığı odaya doğru yürüdüm. Hoseok tek kolu kanepeden sarkar şekilde uyuyakalmıştı. Kafamı sağa sola sallayarak televizyonu kapattım ve ağır adımlarla mutfağa ilerledim. Acıkmıştım ve tek ümidim Hoseok'un yemeği dışarıdan sipariş etmiş olmasıydı. Haklı da çıkmıştım. Her zamanki gibi dışarıdan yemiş ve buzdolabına da benim için söylediğini yerleştirmişti. Mikrodalgada ısıttığım burger'i yedim ve etrafı toplayıp çalışma odama geçtim. Jimin'in yaşadıklarını dosyasına işlerken boğazımda bir düğümlenme hissetmiştim. Her gün yüzlerce kişinin sorunlarını dinliyordum ama bu şu zamana kadar hiç karşılaşmadığım bir şeydi. İnternetten bu konu hakkında bir şeyler araştırıp ara ara notlar almaya başladığım sırada açık olan kapıdan ayak seslerini duydum. Ardından da o tanıdık ciyaklamayı. Ciyaklama diyordum çünki Hoseok beni asla normal insanlar gibi karşılamazdı. İsmimi bağırıp arkamdan kollarını omuzlarıma sarıp alnını saçlarıma gömdü. Bu sevgisi yüzümde ufak bir gülümsemeye sebebiyet verirken aklıma gelen şeyle durakladım. Bugün ilk defa Hoseok haricinde birisine gülümsemiştim.

- Yoongi-ah ne düşünüyorsun?

- Huh? Sana arkam dönük yüzümü bile görmeden bunu nasıl anlayabilirsin?

- Vücut dili diye bir şey duydun mu bilmiyorum Yoongi ama sen bir şey düşündüğün zamanlar hariç asla omuzlarını düşürmezsin.

Beni bu kadar iyi tanıyor olması bir kez daha gülümsememe sebep olmuştu.

- Tüm gün kanepemde salyalarını akıtarak uyumak dışında ne yaptın Hoseok?

Koluma hafif sayılmayacak bir hızda vurup kendini yere attı ve bağdaş kurdu.

- Sanane.

- Neyse.

- Ne üstünde çalışıyorsun? Daha doğrusu kimin üstünde?

Gülerek sorduğunda her zamanki gibi göz devirmeme maruz kalmıştı.

- Park Jimin?

- Park Jimin mi? İyi de onun dosyası kapanmamış mıydı?

- Evet ama yeniden geldi.

- Sorun ne?

- Hoseok bunu sana anlatamam biliyorsun.

- Ugh. Şu sizin saçma hasta gizlilikleriniz yok mu beni öldüreceksiniz.

- Doğru konuş.

- Ne o üzüldün mü? Ağlayacak mısın?

Cümleleri arka arkaya sıralarken bir yandan da beni gıdıklıyordu. Ellerini iterek bilgisayarımın ekranını aşağı çevirdim ve ayağa kalkıp onun da kalkmasını sağladım.

- Ne oldu?

- Gidiyoruz. Üstünü değiştirmek için 3 dakikan var.

- Nereye?

Üstümü değiştirmek için odama yürürken cevap verdim.

- Kahve içeceğiz.

PSYCHOLOGIST • yoonmin •Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin