Başından beri böyleydi.
Çok konuşmazdı ve yabancılarla konuşmayı da gülümsemeyi de sevmezdi ama düşünceliydi. Başkalarına yardım ederdi ve yaptığı iyi şeyleri söylemezdi. En çok benim yanımda konuşurdu, bana bakarken sürekli gülümserdi ama en çok da bana bakarken ağlardı.
Sarhoş olduğumda beni etrafa çarpmamam için tutmazdı, etraftakileri yolumdan çekerdi.
Jay böyle birisiydi.
Diğer herkes dururken sahile bazı şeyleri tek başına götürüyordu, elimdeki havlumu ve kıyafetleri kolumun altına sıkıştırdım, kapının kenarından Jay'e baktım. Duvarın dibindeki çantayı götürmek için almıştı ve kapıya gidiyordu. Ayakkabılarını giyerken göz göze geldik, bir şey demeden ona bakıyordum.
"Jake...? Ne yapıyorsun?" Kapının kenarından bakmayı bırakıp tamamen karşısında durdum, "Banyo yapacaktım." Jay anladığını göstermek için hafifçe kafasını salladı sonra devam etti. "Peki niye sahildekilere katılmıyorsun..?" Gözlerimi kaçırdım, "İstemiyorum..." Olimpik havuza bile gitmiyordum, toplu banyolara gidemezdim zaten, işimden dolayı vücudumda normal erkeklerde olan çoğu kıl yoktu.
"Bunu bir kenara koyarsak... Tek başıma yapacaktım ama... Bana katılmak ister misin?" Garip görünmemesi için tamamen düz bir şekilde sormuştum ama kesinlike normal bir tarafı yoktu.
"Neye katılmak..?" Jay'in gözleri açıldı eliyle yüzünü kapatarak sağa döndü. "Hayır, t-teşekkür ederim... "
Gözlerine bakıyordum sadece, öylece gözlerine bakıyordum. Jay'e bunun yeteceğini biliyordum, arkamı döndüm ve banyoya ilerledim.
Arkamdaki Jay'in varlığını bilerek banyonun kapısını açtım ve kapının önünde durdum, elimi arkaya doğru uzattım. Elim tutulduğunda yüzümde istemsizce yarım bir gülümseme olduğunu farkında değildim.
Ardından geçen dakikalarda kapının arkasına yaslanmamı sağlamıştı ve dudaklarımızı birleştirmişti. Öpücükleri öyle derindi ki karnımdaki kelebekleri hissedebiliyordum. Kollarımı boynuna doladım ve dudaklarımızı hafifçe ayırdım, her zaman yaptığımızda olduğu gibi nefes seslerini duyuyordum.
"Vücudumu istemediğin halde peşimden buraya niye geldin..?" Gözlerim kapayarak mırıldandım.
"Bilmiyorum." dedi. Nasıl bir ifadesi olduğunu göremiyordum. "Ama... Eğer bir sevgilin olursa... Bunu başka biriyle yapabileceğimi sanmıyorum..." dedi.
"Biseksüel olsan bile mi?" dedim. Nefesimi kestikten sonra böyle konuşması adil değildi, başım öyle dönüyordu ki ne diyeceğimi düşünemiyordum. "Belki öyle ama... Benim için sadece sen varsın Jake."
Parmaklarımla yüzünü okşadım,bakışlarım tekrar onu bulduğunda o gözleri... Benim katilim olacak o gözleri yine öyle bakıyordu; arzu dolu, izin verdiğimde beni içine çekecekmiş gibi.
Uzun saçlarımın arasına girmiş parmakları saçımı ufak ufak çekiyordu, onun gözlerine bakacak gücüm kalmamıştı. Beni zayıf düşürüyordu.
Jay'i bu yüzden kabul edemiyordum. Beni hiçbir şey yapamayacak hale getiriyordu, beni aşkına ve ilgisine boğuyordu. Benim yoluma çıkacak her şeyi önümden çekmeye razıydı.
Ve ben eğer bir defa o sevginin tadını tamamen alırsam kendimi orada kaybedecek birisiydim.
'Yasak Meyve' gibiydi. Ona kapılırsam sonunda cennetten düşeceğimi düşünüyordum.
Aşk için ölmeye razı olacağımı biliyordum, o boğulduğum yerde kalmak için ölmeye razı gelirdim.
Abim gibi.
-
Dersim ertelendiği için kulüpteki koltukta yatıyordum, cidden havalar soğumaya başlıyordu ve ben kalın giymekten nefret ediyordum. Bugün yaptığım gibi sadece ince bir kıyafeti tercih etmiştim.
Titreyerek kulübe girdiğimde bazıları masada ders çalışırken bazıları da sohbet ediyordu. Kulüp odası çok büyük değildi ama konforlu bir yer olduğu için herkes buraya gelmeyi severdi.
Sunoo ve Sunghoon'un yanındaki koltuğa uzandım. Bir süre sonra Sunoo üzerime kalın bir örtü örtmüştü. Bu aralar benimle fazla uğraşmıyordu çünkü şu Japon elemanı yatağa attığını öğretmiştik, açıkçası o vücuduyla ayartamayacağı birisi olduğunu sanmıyordum. Sunghoon'la ise mümkün olduğunca konuşmuyordum, kalleşti. O gün yaptığı beni rahatsız etmişti, bunu bildiği için ben içeri girdiğimde bana sırıtmıştı. Yattığım yerde kıpırdandım, bir süre sonra uyuyakalmıştım.
Gözlerimi zorlukla açtığımda saatin kaç olduğunu bilmemenin verdiği panikle telefonuma uzandım. Neyseki sadece yarım saat uyumuştum, içim rahatlamasıyla gözlerimi tekrar kapattım ve kendimi sakinleştirdim. Etrafa baktığımda herkes gitmişti, sadece Sunghoon telefonuyla oynuyordu. Yavaşça yattığım yerden kalktım, uyanınca normalde olduğumdan iki kat fazla huysuz oluyordum.
Üzerime örtülmüş ceket benim değildi. Sunghoon'a baktım. "Hey, bu senin mi?" Kafasını telefonundan kaldırmadı, sadece bana göz attı ve tekrar telefonuna döndü. "Jay'in."
Uzun şerefsiz, adam gibi söylese geberirdi. "Ne zaman geldi?" dedim. Sabrımı taşırıyordu, beni adam etmek gibi bir amacı olduğunu farkındaydım ama yakasına yapışmama çok az kalmıştı. "Çok merak ediyorsan kendine sorabilirsin."
Gözlerimi devirip çantamı topladım, Jay'in kabanını da alıp kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açmadan önce Sunghoon'a dönmeden sadece bakış attım. Aptaldı.
Hava nedense geldiğim zamankinden daha soğuk geliyordu, Jay'in kabanını giyindim, sıcaktı ve onun gibi kokuyordu, rahatlatıcıydı.
Üzerimdeki kabana sokuldum.
Ve bu sefer yüzümdeki gülümsemeyi farkındaydım.-
bu kitaptaki jake bir şarkı olsa brooklyn baby olurdu.
come
kiss me
tie me
bite me
vote me(🌟)
yeni kurguya baslamamak icin zor duruyorum
sanki hepsine gunde bes bolum atiyormus gibi🦷😓