1. BÖLÜM: SARAY'A İLK ADIM

41 4 0
                                    


Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte Seoul'un eşsiz manzarası harika görünüyordu. Kendimi hiç bir zaman buraya ait hissetmedim. 22 senedir burada olsam da içimde hep bir kopukluk bir özlem vardı. Kahvaltıyı hazırlarken manzaraya dalmıştım. Çayın taşma sesini duyunca iç dünyamdan çıktım. Hemen çayı demleyip harika kahvaltı sofrasında yerini almıştı. Sabah saat 07.45'ti. Annem ekmek almaya gittiği marketten hala dönmemişdi. Bu kadın ne zaman markete gitse hep geç geliyordu. Birazdan işe gidecektim. Annemle beraber kahvaltı yapmadan gitmek istemiyordum. Kapı açılmıştı. Sonunda annem gelmişti. Hemen çayları doldurdum ve annemi bekledim. Yüzü kıpkırmızı olmuştu. Göğüsü bir inip bir kalkıyordu. Nefes alış verişi düzensizdi. Kesinlikle birşey olmuştu. Gözlerini gözlerime kenetleyip acı verici şekilde bakmaya başladı. Telaş içinde ona döndüm.

'Anne iyi misin ? '

Kafasını sallamakla yetindi. Ama istediğim cevap bu değildi.

'Tanrı aşkına neler oluyor anne ? Senin bu halin ne ? Bana hemen anlatır mısın ? '

Yanına oturmam için beni çekti. Ellerini ellerimin üzerine koydu.

'Tara buradan hemen gitmen lazım.'

Kahkaha atmaya başladım.

'Gitmek mi ? Anne Allah'ın aşkına ateşin falan mı var ? Nereye gideceğim ? Neler oluyor ? '

'Tara soru sormanın zamanı değil. Bu kadar soruyu cevaplayacak zamanımız yok. Hemen eşyalarını toplamalıyız.'

Yerinden kalkıp hızla odama gitti. Dolabın üzerindeki mavi bavulumu indirdi. Içine bir kac eşya mı koyuyordu. Ben ise annemin ne yaptığını anlamaya çalışıyordum. Kan beynime sıçramıştı artık yüksek sesle

'Anne! Ne yapıyorsun sen ! Eğer bana şimdi birşey anlatmazsan asla bir yere gitmem.'

Elleri titreyem annem beni omuzlarımdan tuttu.

'Tara kızım peşimizdeler. Senin gitmen gerek. Yalvarıyorum tek kelime söyleme dediğimi yap.'

Kim niye bizim peşimiz de olsun ki ? Allah'ım kafayı yiyeceğim. Annemin bu hali beni korkutuyordu. Soru falan sormak yerine annemin dediğini yapmaya karar verdim. Eşyaları mı topladım. Üzerimi değiştirdim.

'Anne sen gelmeyecek misin ?'

'Hayır Tara. Beni merak etme ben herşeyi halledip yanına geleceğim bebeğim.'

'Peki beni nereye gönderiyorsun? Benim senden başka kimsem yokki.'

Üzgün gözlerle anneme baktım. Hemen çantasından bir bilet çıkardı. Ellerimin arasına tutuşturdu. Bilette Kuzey İrlanda Belfast yazıyordu. Kocaman açtığım gözlerle anneme baktım.

'Babamın krallığına mı gideceğim. Anne delirdin mi sen ? Beni orada öldürürler.'

'Tara korkma. Ben amcana mektup yazdım. Bütün olanları anlattım. Seni orada koruyacağına dair söz verdi. Unutma sen hanedan kanındansın. Kimse sana zarar vermeye kalkamaz bebeğim.'

Saçlarından öpüp sıkıca sarıldık annemle. Belki de onu son lez görüyordum. Annem krallıkta başıma birşey gelmeyeceğinden emindi. Ben o kadar emin değildim. Babamı ve kardeşlerimi katleden bir ülke bana kim bilir neler yapmazdı. Aklımda ki deli sorularla birlikte uçağa binmiştim. Aklım hala annemde ama akıllı kadındı. Bir bildiği olmasa beni göndermezdi.

****

Sonunda havaalanına iniş yapmıştık. Seoul çok sıcak olduğu için üzerimde ki yazlık kıyafetlerle evden çıkmıştım. Tam tersi Kuzey İrlanda bir o kadar soğuktu. Buz tutmak üzereyken elinde ismimin yazılı kağıtta birine gözüm takıldı. Baştan aşağı siyahlar giyinmiş genç bir adam. O siyahlara karşılık esmer teni ve mavi gözleriyle bir tezatlık oluşturuyordu. Yavaş yavaş adamın yanına gittim. Benim boyum 1.70 iken adamın yanında kendimi cüce gibi hissediyordum. 1.90 boyunda falandı. Adam okyanus mavisigözlerini bana dikti. Ne var der gibi kafasını sallıyordu. Elinde ki kağıdı aldım.

'Kağıtta ki isim benim Tara'

Yüz ifadesinde hiçbir anlam çıkaramıyorumdum. Kolumdan tutup beni siyah bir arabanın içine bindirdi. Başıma neler geliyordu. Kimdi bu adam ? Diğer tarafandan yanıma oturdu ve ceketini düzeltti. Ellerimle yakasından tuttum.

'Kimsin sen ? Beni ne hakla arabaya bindirirsin. Ben kimim biliyor musun sen ?'

Ateş saçtığım gözlerle ona bakarken o sakince yakasında olan ellerimi tutty.

'Bayan Tara. Öncelikle ellerinizi yakamdan çekin. Aksi halde bu bir suçtur. Ben kral Donald'tın askeri Veliaht Branson'un yakın korumasıyım. Sizi zorla arabaya bindirdiğim için üzgünüm. Çünkü sizin orada olduğunuzu biliyorlardı ve sizi alacaklardı.'

'Kim biliyor beni. Kim alacak. Sürekli cevapsız sorular.'

'Saraya gidince tüm sorularınızın cevabını alacaksınız.'

Sorularımı kestirip atan korumaya ters ters bakmakla yetindim. Ahhh ! Annecim nasıl bir ateşe atmıştın beni bir bilsen. Sessizce yerimde oturup etrafı izliyordum. Bu soğuk havada bile insanlar dışarı da geziniyordu. Etrafda ki herkes mutluydu. Yada bana öyle geliyordu. Patika yollardan , dağlardan hatta şelalerden geçip dağın eteklerine kurulmuş kocaman görkemli saraya baktım. Burası benim babamın krallığıydı. Onu öldüren krallık. İçimi garip hüzün kaplarken aniden arabanın kapısı açıldı. Koruma çoktan inmişti. Benim inmem için kapıyı açan asker kafasıyla onay aldıktan sonra ellerimi tutup nazikçe beni arabadan indirdi. Işte saray karşımdaydı. Yüksek merdivenlerde üzerlerinde kral ve kraliçeye ait kıyafetler olan adam vekadın bana bakıyorlardı. Koruma beni tutup merdivenlerden çıkardı. Kafasıyla kral ve kraliçeye selam verdikten sonra bir adım geri çekildi. Adama doğru baktım. Gözleri hüzün doluydu. Resimde gördüğüm babamın neredeyse aynısıydı. Amcam Donald'dı bu adam. Gözleri kehribar renginde hafif göbekli , uzun boylu adam. Kollarını açıp bana sarıldı.

'Tara canım yeğenim hoşgeldin sarayımıza.'

Şaşkın halde

'Hoşbulduk amca'

Yanında ki kadın sert bir hava takınarak.

'Amca değil! Kral Donald.'

Yanlış birşey yapmış gibi hissederek.

'Pardon. Kral Donald.'

Amcam elleriyle beni geriye doğru itip yüzüme bakarken yanındaki kadına döndü.

'Hayır Katyin! Ben onun amcasıyım bana saray ağzıyla konuşmasına gerek yok. Bana dilediğini söyleyebilirsin Tara'

Gülümseyen gözlerime baktı. Yanında ki kadın yengem Katyin. Onunla da tanıştıktan sonra hep beraber saraya girdik. Hayatımda hiç bu kadar ihtişamlı bir yer görmemiştim her yer altın yakut elmaslarla kaplıydı. Işıl ışıl parlıyordu. Devasa salona geçmiştik. Ucu bucağı görünmeyen sofra benim için mi hazırlanmıştı. Burada tüm ordu doyardı. Amcam masanın bir ucundaki tahtına yengem de bir ucundaki tahta oturduktan sonra yengem eliyle oturmam için işaret yaptı. Ben oturduktan sonra beni buraya getiren kotuma içeriye girdi veee




BÖLÜM SONU BEĞENEN YORUM YAPAN HERKESE SIMDIDEN TEŞEKKÜR EDERİM KUSURUM OLDUYSA AFFOLO BU BÖLÜM BIRAZ SIKICI OLABILIR AMA DEVAMIGÜZEL OLACAK LUTFEN BEKLEYIN❤❤❤❤❤❤

KAÇAK PRENSES Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin