Sabah kalkar kalmaz chanyeol'la buluşacağımı luhan'a söylemiştim. Saçımı kıyafetimi kısacası beni kendi elleriyle hazırlamış ama bana neler yaptığını göstermemişti.Meraktan çatlıyordum neredeyse. Her sorma girişimimde beni susturduğundan elimdeki telefonda zaman geçiriyordum bende. Belki birazda telefon ekranından kendimi görürüm umudu taşısam da luhan asla göz açtırmadı bana.
Neyin hazırlığıydı bu diye düşünmeden geçemedim de. Sevgili, yakın arkadaş ya da bir flört değildik. Ama bu hazırlık luhan için ilk buluşma değeri taşıyordu anlaşılan. Her detayla özene bezene ilgileniyordu.
En sonunda dayanamayıp üzerimdeki ellerini savuşturdum. "luhan, yeter. Sıkıldım artık." Oturduğum yerden kalkıp tuvalet masasının üzerinde bulunan aynaya yönelip kendime baktım. Göz kapaklarımı hayli siyahlaştırıp şekli güzel gözlerimi daha çok ön plana çıkarmıştı. Gri saçlarımı ise yandan ayırıp hayli güzel şekil vermişti.
Etkilenmediğimi söyleyemezdim ama her şey çok fazlaydı. Eğer böyle gitseydim chanyeol'ün yanına eminim çok yanlış düşünecekti. Kendimi ona beğendirmek istediğim felan yoktu çünkü.
Aynanın önündeki mendillerden birkaç tanesini elime alıp olabildiğince en aza indirmeye çalıştım makyajı. Luhan eserini bozduğum için hayal kırıklığıyla yüzüme baksa dahi umursamadım.Bütün söylenmelerini es geçip üzerime havanın serin olma ihtimalini göze alarak ince bir hırka alıp aceleyle evden çıktım.
Evin yakınlarındaki taksi durağına karar yürümeyi tercih edip yavaş yavaş adımladım. Hava tahminimden de güzeldi. Bir ara hiç taksiye bile binmeyip yürümeyi düşünsem de yine ilk kararıma uyup sonunda ulaştığım taksi durağındaki taksilerden birine binip telefonuma mesaj gelen adresi söyledim.
Kapalı bir kutu gibi gidiyordum chanyeol'ün yanına. İçimdeki büyük sırdan haberi bile yoktu ve bu beni aniden nedensiz bir kederin içine soktu. Yazık değil miydi ona. Hemen gördüğüm gibi söyleseydim ne kadar sevinirdi kim bilir.
Sevinir miiydi gerçekten. Alt üst olmuş duygu karmaşasıyla nelerin aklımdan geçtiğine şaşırdım sonra. Kendi kendime şaşırıyorum gerçekten. Ben normalde asla böyle bir insan değildim. Aynı anda onlarca duygu yaşayıp, yaşadığım duyguların esiri olmazdım.
Ama bu hamilelik dedikleri şey gerçekten çok garipti. Belki karnımda oluştuğu süre çok uzun bir süre olmasa bile içinizden büyüyen o ufak canlıyla birlikte gerçekten duygularınızda büyüyormuş gibiydi.
Her duygum her düşüncem dev oluyordu sanki ve bana emrediyordu. Böyle yap, şöyle yap, böyle söyle, böyle hisset..
Emirlerin ardı arkası kesilmediği gibi bu emirlere karşıda gelemiyordum. Tek sahibim duygularım ve benim yapmak zorunda olduğum hareketler duygu merkezimden aktarılıyordu bana. Robot muyum neyim ben. Olabildiğince engellemeye çalışsam da kendimi patlayacak gibi hissettiriyordu.Annemi şu iki günde bile fazlasıyla anlamış, sonsuz minnet duymuş ve üzülmüştüm. Kim bilir beni taşırken ne zorluklar çekmişti benim kıymetlim.
Bir süre sonra oldukça şirin bir kafenin önünde durmuştuk sonunda. Yazdıklarından aklımda kaldığı kadarıyla buluşacağımız kafe burasıydı. Hemen parasını ödediğim taksiden inip kafenin içine girdim. Girer girmez sizi yoğun bir kahve kokusu karşılıyordu. Bu yoğunluk çoğu zaman hoşuma bile giderdi ama hamilelikten midir bilenmez feci derecede rahatsız hissettiriyordu şu an. Olabildiğince ağzımdan nefes almaya çalışıp cam kenarında duran iki kişilik masaya oturdum.
Chanyeol daha gelmemişti anlaşılan. Ortalıkta 1,90 boyunda bir dev biri yoktu çünkü. Sahiden ne yiyip ne içmişti bu çocuk böyle. Az daha zorlasa arşa ulaşacak kadar boyu vardı. Cebimden çıkarıp elime aldığım telefonumdan hemen chanyeol'ün numarasını bulup aradım. Kısa bir çalıştan sonra o tok, erkeksi sesi kulağıma ulaştı. "şey, ben geldim. Sen neredesin Chanyeol?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meet The Same Fate
Teen Fiction"Şu anda, sana güzel bir söz söyleyebilmek için, on bin kitap okumuş olmayı isterdim," dedi: "Gene de az gelişmiş bir cümle söylemeden içim rahat etmeyecek: seni tanıdığıma çok sevindim kendi çapımda." (Tutunamayanlar)