Bir rüyanın en orta yerinde

85 10 1
                                    





Her uyandığım sabah o gece gördüğüm ya da görsem bile hatırlamadığım rüyalarımın konularıyla ilgilenirdim. Gördüğüm kişileri daha önce gördüm mü. Görsem bile nerde gördüm. Ya da bu rüyamın bir anlamı var mı. Bu gibi şeyler her uyandığım sabahın genel konularıydı. Şimdi ise rüya mı yoksa gerçekten gördüğümü bilmediğim iki kömür karası göz ve o gözlere ait olduğundan adım kadar emin olduğum dudaklar vardı aklımda. Neden aklımda olduğunu bilmediğim.

Rahat yatağımda yüz üstü uzanırken gözlerimi dahi açmadım. Daha doğrusu açamadım. Derin karanlıktan çıktığımdan beri baş ağrım kapıda hazır beni beklermiş gibi gelip orta yere çöreklendiğinden gözlerimi açma cesaretini göremedim kendimde.

Kılımı dahi kıpırdatsam hissettiğim ağrı daha çok artacak gibi geldiğinden uzunca bir süre olduğum gibi kaldım yerimde. Dün gece bardayken fazlaca abarttığımı biliyorum. Bu yüzden bile gecenin yarısından sonrası hafıza kutumda yoktu. Hatırlamaya da çalışmadım gerçi. Bu ağrı bana yetmiyormuş gibi birde üstüne kendimi bunun için zorlasaydım sonum hastanede bitebilirdi. Bu yüzden ne kadar olduğunu bilmediğim süredir aynı pozisyonda olduğumdan sırt üstü uzanabilmek için kendimi çevirdim.

Ani çevirmemden dolayı baş ağrıma popomda eklenince kaşlarımı çatmadan edemedim. Dün gece hatırlayamadığım anılarımda yere düşmüştüm galiba. Çünkü bu ağrı ve kasılmaların başka bir açıklaması olamazdı.

Hayatımda hiç kendimi kaybedecek ve ertesi gün ne yaptığımı hatırlamayacak kadar dağıttığım olmamıştı. Ama ne derler bilirsiniz, her şeyin bir ilki vardır. Dalga konusu olacak hareketler yapmamışımdır diye umutlanmaktan başka elden ne gelirdi. Kihyun, luhan ve jiyoung hayatlarını bunun üzerine adayarak ben son nefesimi verinceye kadar benimle dalga geçeceklerinden eminim.

Ağızları felaket kapanı olan arkadaşlara sahiptim resmen. Ama kendimi sevdiğim kadar seviyordum onları. Ne yazık. Mükemmel baekhyun'un kendi mükemmelliği kadar sevdiği insanlar olduğunu duyunda inanmayın. Şaşılacak şey doğrusu.

Kendi içimde başka başka şeylere dalarken sabit durduğumdan dolayı popomdaki kasılmalar en aza inmişti. En küçük hareketimde tekrar şiddetle kendini belli edeceğinden de emindim oysaki.

Artık yatmaktan sıkılıp ağrı eşiği düşük bedenimle kalkmaya yeltendiğimde belime başka bir kolun sarılıp beni kendine çekiştirmesiyle donup kaldım. Gözlerimi yavaşça açıp olan biteni görmek istedim ama gördüğüm ilk şey bana tamamen yabancı mor duvarlar ve hemen başucumda tavana kadar uzanan devasa yatak başlığı oldu.

Ortamın yabancılığından ve az önce belime sarılan koldan dolayı kaskatı kesildi bedenim.

Hangi cehennemdeydim ben. Neden evimde değildim.

Kalbim vücudumun her yerinde aynı hızla atarken arkamı dönmeye cesaret edemedim. Belki luhandı ya da bizim çocuklardan biriydi ve öyle olması için bilmediğim halde dua bile etmeye başlamıştım.

Aklıma türlü türlü felaket senaryoları dolaşırken adeta birer tilki edasından hiçbirinin kuyruğu bir birine değmiyordu. Korkuyordum başıma açtığım işlerden. Biraz şımarık büyüsem de küçükken asla birini kırmamaya üzmemeye dikkat etmiştim her zaman. Ben bu durumda nasıl hissederimi düşünür ona göre konuşur ya da kavga ederdim insanlarla. Şimdi eğer içinden çıkılamaz belalar açtıysam başıma doğduğum günden bu yana kimi kırdım veya üzdüm diye sıralama yapıyordum aklımdan.

Listenin birinci sırasına asla kimseyi koyamazken soğuk terler birikmişti ensemde. Hem soğuk soğuk terleyip hem de arkamdaki kişinin ılık nefesiyle sakinliyordum sanki. Ama hayır. Yüzünün, kim olduğunu görmem lazımdı.

Meet The Same FateHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin