Kör İstedi Bir Göz...

25 0 0
                                    

"Sanırım bir yanlışlık var, ben arkadaşımı çağırmadım. Biliyorsun Lena abla ben haftaiçleri program yapmam.." bunları söylerken telefonumdaki mesajlara göz gezdiriyordum yine de kendime güvenmiyordum bu konuda. Bazen unutabiliyorum. Bazı flörtlerimi öyle unutmuştum yani ekmiştim. O yaşanan rezil dolu günlerden sonra programlarımı telefonumun ajandasına not edip bir de alarm seçiyordum hatırlatması için. Sanırım biraz fazla unutkandım öyle değil mi? Evet öyle. Annemin ısrarla içirdiği omega hapları, vitaminler, kan yapıcı ilaçların bir etkisi yoktu ben genetik bir gerizekalı unutkandım. Ya da umursamadığım için unutuyordum.
O sırada kapının kenarında dikilen Lena ablanın arkasından uzun boylu, bembeyaz dişleriyle bana sırıtan esmer lokumu göründü. "Merhaba" dedi gür sesiyle. Ev inledi sanki, avizler birbirilerine çarptı ve kalbim o an hızlanırken yanaklarım kanla doldu..
İstemsizce gözlerim açık bir şekilde çipil çipil Cenk'e bakarken buldum kendimi. O gün ki gördüğüm polo montu ve spor giyimiyle kusursuz bir sex tanrıçasıydı. Tanrım bir insan yavrusu nasıl bu kadar sexy olabilirdi ha? Sık ve parlak olan saçları bütün doğallığıyla geriye taranmıştı. Yapılı burnu ve uzun kirpiklerinin altından bana küçümseyen bir bakışla bakan gözleri pembe iri dudaklarıyla tamamlamıştı kendini. Kemikli yüzü elmacık kemiklerini kutsal bir biçimde ortaya koymuştu. Sakalları yeni kesilmiş yumuşak teni parlıyordu ve parfüm kokusu bütün odaya yayılmıştı. "Merhaba Çilek" diye yinelerek ayırdı beni düşüncelerimden. Sanırım salyalarım yerlere akmış olmalıydı! Kafamı hızlı ve kısa şekilde sağa sola sallayıp olayın şokundan çıkma haraketimi yaptıktan sonra gözlerimi kırpıştırıp şaşkınlık sonrası hayranlık gülümsememi yapıştırdım yüzüme ve çokta gevşemiş olmaması için biraz buruklaştırdım. Dudaklarımı dilimle ıslatıp "Me-Merhaba" dedim kekelemiştim! Sersemlemiştim ve en kötüsü yanaklarımın alev alev yanıyor olmasıydı. Sanırım havale geçiriyordum. Yüzümün kızarıklığının farkında olup gözlerimi halıya diktim, yüzümün görünme açısını saçlarımla daraltmıştım. Sonra kafamı kaldırdım. Lena abla bir açıklama bekliyordu sanırım yoksa bana o soran ve şüpheci gözlerle bakmasının başka bir nedeni olamazdı. Gözlerimi Lena ablaya dikip yüzüme samimi bir gülümseme yerleştirip olgunca "Ah sanırım unutmuşum, çok özür dilerim. Hah işte buradaymış programımı yazmışım buraya.." diyerek elimdeki telefonumu kurcalayıp gerçekten bulmuş gibi yaptım. Tanrım! Beni soktuğu hallere bakarmısınız şu adamın? "Ben montunu getireyim" diyerek uzaklaştı Lena abla ve bir süre sonra merdivenlerden çıkan ayak seslerini duyar olduk.
Bu adam benim evimi nereden bulmuştu? Sanırım bir organ mafyasıydı. Bu kadar yakışıklı bir çocuk benim kaderimde yazılı olamazdı. Muhtemelen ben birazdan ölüme kendi elimle gidecektim. Kapıdan çıktığım anda beni arabaya atıp kesimhaneye götüreceklerdi. Ya da annemden fidye isterken bana işkence edecekti. Belki de beni bir kumarhanede satacaktı. Yani her türlü yollarımız ayrılacaktı bu tanrıçayla.
Bana aptal aptal bakarken gözlerimi halıya dikip sağ taraftaki saç tutamını kulağımın arkasına sıkıştırdım Lena abla iki elinde tuttuğu Polo montumla geri döndü. Ah hayır! Tanrım lütfen şu an beni yerin dibine batır, yada birden kaybolayım şurdan. Bir şaşkınlık daha bünyeme ağır gelir. Neden? Neden?! Başka mont bulamadın mı sen? İki eliyle montumu omuzlarıma uzattığında kollarımı hızla geçirip çantamı masanın üzerinden aldım. "Teşekkür ederim, akşam görüşürüz" diyip Lena ablayı öpüp kapıya yöneldim. Bu aptal herif neden beni izliyordu? Dakikalardır gözlerini üzerimde tur attırıyordu. Giriş kapısını açıp eliyle önden geçmemi isteyen bir haraket yapıp gülümsedi. Senden nefret edemeyeceğim kadar kibarsın aptal herif!
Gözlerimi yüzüne değdirmeden en itici gülümsememi yapıp kapıdan çıktım ve kapıyı arkamızdan şak diye kapattı. Sanırım boğazıma bıçak dayayacak burada. Apartman köşelerinde ölü bulunacak bu fit bedenim! Annem bunlara dayanamaz benim. Tanrım lütfen yardım et!
İçimden duaları sıralarken apartman kapısına yürüdüm ve hızlı bir haraketle önüme geçip demir kapıyı kendine doğru açıp bana yol açtı sanırım buna alışmalıydım. Katilim çok nazik bir adamdı. Kapıdan çıktığımda yan yana gelmiştik bile, kapının önünde durup kafamı yüzüne bakacak şekilde kaldırdım. Boyun fıtığına yol açacak kadar uzun boyluydu, iriydi. Muhtemelen ekmek arası protein tozu yiyip akşama kadar spor salonunda su gibi terliyordu.
Yüzüne baktığımda telefonuyla kısa ve net bir konuşma yaptı "...Tamam.." diyip kapatıp cebine koydu. O sırada yüzünde ciddi bir ifade vardı. Az önceki jöle kıvamlı herif şimdi bir buz kütlesine benzemişti. Suratı o kadar biçimliydi ki insanın sinirlerini bozuyordu. Her santimetrekaresi birbiriyle müthiş bir düzen ve ahenk içindeydi. Parlayan esmer teni, şu anda burnumu direklerini sızlatan keskin kokusu ve düz bir çizgi halini alan iri pembe dudaklarıyla yanımda duruyordu Cenk ARENGİL. Kimdi peki bu Cenk Arengil? Arengil soyadı yabancı gelmemişti ama yine de belli olmaz sonuç olarak onu tanımıyordum ve yalan da söylemiş olabilirdi. Şu an tek bildiğim şey çok yakışıklı ve sexy olduğuydu ve bu anın tadını çıkarıcağımdan herkes emin olabilirdi..
Telefonu kapattıktan sonra hemen sonra önümüzde siyah bir Porsche durdu. Porsche mu? Porsche Cayenne! Gözlerim hayranlıkla yuvalarından ayrılırken ağzım açık kalmıştı. Sağ elini hafifçe belime bastırıp haraket etmemi sağladı. Şu an hiç tanımadığım bir insanın arabasına biniyordum. Ve bu araba Porsche Cayenne idi. Bu herif hem yakışıklı hemde zengin bir piç kurusuydu! Peki tanrım neden ben? Olayın şaşkınlığını hala üzerimden atamamışken birde arabanın arka koltuğunun kapısını binmem için açınca kibarlığını bir kez daha hatırlatmış oldu bana. Çantamı önüme alıp sıkı sıkı tutmaya başladım. Sanırım korkudan ellerimde titriyordu. Vucuduma bu kadar adrenalin hormonu fazla gelecekti ve iç organlarım çürüyecekti. Kapımı kapattıktan sonra arabanın arkasına yönelirken ön koltukta oturan şöför aşşağı inip Cenk'e kapısını açtı bindiğinden emin olunca kapıyı üstüne kapatıp direksiyonun başına geri döndü. O sırada Cenk'in gözleri kocaman açılmış uçuk bir gülümsemeyle gözlerime bakıyordu. Gözlerimi kaçırıp dışarıdan gelen korna sesiyle irkildiğimde suratında ufak bir ciddileşme oldu ve dudaklarıma bakmaya başladı sonra kıyafetlerime, önümde duran çantama, çantamı sıkı sıkı tutan kızarık parlak bordo ojeli parmaklarıma..
Tekrar gözlerini dudaklarıma dikti, ağzımdan çıkacak sözleri bekliyor gibiydi "Ben Cenk Arengil, tanıştığımıza sevindim. Telefonlarımı açmayınca evine gelme gereği duydum." Utanmaz adam! Sen kimsin ki evime gelme hakkını kendinde buluyorsun. Aptal şey. Ayrıca biz tanışmadık, yani seni tanımıyorum. Sende beni tanımıyorsun. Ne zannediyorsun kendini, köy ağası falan mı? Hem kaba hem kibar olmayı nasıl başarıyor bu adam?!
Yüzüme itici bir ciddilik katarak "Ben.. Ben de Çilek. Sanırım sizi tanımıyorum" hala dudaklarıma bakıyor.
"Biz o gün kafede tanışmıştık, telefonunu masada unutuyordun.." derken sözünü kesip "Ah teşekkür ederim ama haberim olmadan telefonunuzu rehberime kaydedip bir de yetmiyormuş gibi evime gelmenize hiç gerek yoktu" yüzündeki rahat ifade yerini biraz limon yermiş gibi bir ifadeye bıraktı. Sanırım ağır olmuştu ama beni zor durumda bırakmıştı ve onu tanımıyordum. Tanısam çok rahat ederim şu an ben ondan daha gergin ve huzursuzdum.
"Ben.. Ben seninle tanışmak istedim ve telefonunuzda cevaplanmayan aramalarım ve mesajlarım olduğu için numaranızın yanlış olduğundan şüphe ettim. Ama haddimi aştım sanırım özür dilerim" yüzünde bir çöküş oldu, gözlerinde bir solukluk gördüm. Az önce hevesle parlayan gözleri yerini koyu bir hüzne bıraktı. Ne olursa olsun bu kadar kaba konuşmamalıydım. Kendini geriye çekti. Sanırım kabuğundan çıkan kaplumbağayı ürkütmüştüm. O an kucağına atlayıp başını göğsüme bastırasım geldi. Yüzünün güzelliğine hüzün yakışmıyordu. Bu adam asla üzgün görünmemeliydi yoksa ben verem olabilirdim çünkü gözlerim buna alışkın değildi.
Kaşlarımı kaldırıp yüzüne bakarak "Ah ben özür dilerim asıl lütfen bu aralar biraz gerginim ve istemsizce dışa vurabiliyorum, seni kırdıysam üzgünüm" diye mırıldandım sonra gözlerimi yine parmaklarıma diktim. Bir kaç saniye susunca yüzüne kaçamak bir bakış attığımda beni inceliyordu ve gözlerindeki parlaklık geri gelmişti. Bir anda göz göze geldik ve bana gülümseyerek yerinde doğrulup montunun önünü açtı. Sanırım bu bir sevişelim mesajıydı ya da herif bu kadar yakışıklı olunca benim aklım bulanıyordu..
"Sorun değil, herşey düzelecek" dedi elini elimin üzerine bastırdıktan sonra. Birden irkilerek yumuşacık ve sıcacık olan avuç içlerini ince, kemikli ve soğuktan kurumuş parmaklarımın üstünde hissettim. Yorgan gibi örtülmüştü üstlerine. Ve o kısa anlarda kalbimi elinin üstüne kusacak gibi hissetmiştim. Ama tepkisiz gibi görünüp parmaklarıma bakmaya devam ettim..
Bir cümlemde bu adam bu kadar buruklaşıyorsa benim gibi merhameti paçalarından akan biri olabilirdi. Tam da evlenilecek adamdı yaa. Tanrım bu adam benim olsun!
Daha önce gelmediğim denize nazır bir mekanın kapısında durdurdu arabayı sevgili şöförü-müz- burada kahvaltı edecektik. Kapıyı açmaya yeltendiğimde benden önce davranan garson smokinli bir genç bana gülümsedi. Arabadan indiğimde ise Cenk çoktan yanımda belirmişti.
Mekanın kapısında duran iki adet iri yarı herif duruyordu. En yakın arkadaşımla buraya gelsek sanırım bu korumaları gördüğümüzde dizlerimizi kırıp ellerimizi yumruk yapıp "Uuuuuuu" diyerek havaya kaldırırdık. Ama burada kibarlıktan kırılmam gerekiyordu, yani kırk yıllık Kraliçe Elizabeth takliti yapmam gerekecek!
Masamız önceden rezerve olduğu için garsonlardan biri bize eşlik etti. Cenk eliyle konforlu sandalyeyi işaret etti, kafamla onaylayıp gülümsedim aynı anda paltom üzerimden alında ve sandalyem Cenk tarafından nazikçe geri çekilip oturtuldum. Neredeyim ben!?
Tahtaların üzerinde gelen çeşit çeşit peynirler, marmelatlar, zeytinler... Cennete düştüm! Hemen ortama ayak uydurup guruldayan midemi susturmaya karar verdim.
İlk önce tuzluları sonra tatlıları yedim. Masaya gelen nutellanın dibini kazıdım! Ağzımda fındık ezmesinin kaşığıyla aşk yaşarken, bana kocaman ağzıyla sırıtan gözleri bir çizgi halini almış bir afet bana kıkırdıyordu. Çok utandım. Elimi kaşığa götürüp kaşlarımı büktüm ve suçlu ama masum gibi omuzumu silktim. Genzini temizleyip "Devam et lütfen, seni izlemek çok güzel" dedi sırıtarak. Hay hay. Benimde işime gelir ama nolur izleme. Çünkü şu an açlık oyunlarındayım. Kahvaltıda!
Çatalımı tabağımın kenarına bırakıp portakal suyumun dibinide içtikten sonra geriye yaslandım.
Cenk, masanın üzerinde duran yabancı markalı sigarasından bir tane alıp dudaklarının arasına yerleştirdi. Seni öpebilirmiyim sonsuza kadar ha? Sanırım vanilyalıydı bu sigara öyle bi koku geldi burnuma. Camı aralayıp sigarasını son derece seksi bi şekilde yaktıktan sonra bir nefes çekip bana baktı. Ona baktığımı farkedip gözlerimi kaçırdım ve yanaklarımın kanla dolduğunu hissettim.
Asıl soru, neden şu an benimle birlikteydi? Beni tanıyormuydu? Evime gelme cürretini nereden bulmuştu? Bunları burada lap diye sorarsam heralde çocuk benim kız olduğumdan şüphe duyardı. Şu an elizabeth olmalıydım. Şakalı ve kibar bir şekilde almalıydım bu çocuğun ağzından lafı.
Hemen kısa bir plan yapıp harakete geçmeliydim.
İğneleyici ama bir o kadar sevgi dolu gülümsememle "Burada olmamızı asıl neye borçluyuz Sevgili Cenk Arengil?" o sırada peçetemle oynuyordum bana bakıp bakmadığına dikkat etmedim.
"Aklından geçenleri tahmin edebiliyorum Sevgili Çilek, Selin Hanım benden sana nasıl bahsetmedi. Kendisi beni çok sever ve bende onu. Bana senden bahsetmişti. Pek arkadaşının olmadığını istediğim zaman size gelebileceğimide eklemişti" gülümsemeyle. "Yani arkadaşın olma ümidiyle beni sana gönderdi"
Annem-bana-Cenk'i-gönderdi? Annemin hayatında yaptığı en iyi şeydi bu canım! Annemin Cenk'i tanıdığını bilmek içime su serpti. Demek arkadaş olmak istemiş. Hayır seni kocam yapacağım delikanlı!
"Ah anladım. Afedersin ben sana çok sert çıkıştım sabah ve çok üzgünüm.." "Ah lütfen hayır. Böyle düşünmeni istemiyorum. Sonuç olarak tanıştık ve aramızdaki buzlar çözüldü.." Ve artık sevişebiliriz mi demekti bu? "...düşündüğün için teşekkür ederim." Başımla onay verip gülümsedim. Pek de söylecek bir söz kalmamıştı. Ben olta atmadan gelmişti balık bana..

GELECEK AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin