Bardak mısır aldık birer tane ardından kordonda oturduk Oğuzhan Ezgi ye mısırı yediyordu herşey on numara beş yıldızlıktı mısırlarımızı tükettiğimiz gibi kalkıp yürümeye başladık geldiğimiz yer güzel denize uzanan bir iskele idi.. Shezlonglar.. Deniz.. Birazcıkta sevgi dolaşıyordu bizimle... Shezlonglara uzandık ben birine yattım Ezgi ile Oğuzhan da birine beraber uzandılar denizi seyrediyor bir yandanda konuşuyorduk mutluydu Ezgi gerçekten mutluydu saat 01:36 olmuştu kalktık sonra yürümeye başladık merakı uyandıran bu saatte Ezginin telefonun çalmasıydı kim arıyor olabilirdi kii?? tabiki deEzginin annesi yani yengem arıyordu ''hadi artık bende kordondayım gelin yanıma beraber eve dönelim'' diyordu Ezgi ''tamam'' demişti telefonu çantasına koyduktan sonra Oğuzhan'a ''annemle tanışmak ister misin?'' diye sordu Oğuzhan da ''tamam ama kızmaz değil mi?''
''sana kızmaz ama eve gidince bana biraz kızar olsun'' diyerek yürümeye devam ediyorduk..
Yengem orada bekliyordu. Üçümüz yanına gittik el sıkıştıktan sonra eve doğru yola çıktık Oğuzhanda eve gitti tabi biz yani Yengem Ben ve Ezgi yürürken konuşmaya yengem başladı ''ne acaip bir kız Alperen bu? Daha bir gün önce tanıştığı çocuğu benimle tanıştıryor!'' ''ama anne senden gizlim saklım olsa daha mı iyi?' dedi arkasından ortamı sessizlik bürüdü duyduğum tek şey ayak seslerimizdi bende bir şey demedim galiba iyi geldi bu sessizlik okadar muhabbet, esprilerden sonra... Eve geldik saat 02:20 idi amcam ve Gökçe uyumuşlardı. Yengemde hemen yattı biz yine balkona geçtik.. Uykumuzu dağıtmak için kahve yapmıştık kahveleremizi içereken yengemin tepkisinin bu kadar hafif olduğunu düşünmüyordum diye belirttim Ezgi'ye. Oda ''Bence şimdi yorgun fazla yürümüş uykusu vardı ondan fazla uzatmak istemedi bir yarın olsun bakalım da ondan sonra konuşalım'' haklı mıydı? gerçekten uzatmak mı istemedi? yoksa yengemde çocuğu beğenmiş miydi? Temiz yüzlü olduğundan mı fazla bir polemik yaratmamıştı bu soruları dağıtan amcamın sesi idi gelip
''Hadi yatın sonra akşama kadar uyuyorsunuz!'' ne Ezgi nede ben buna itiraz edebilirdik hakılıydı akşama kadar uyuyorduk... Kimse itiraz etmeden yataklarına dağıldı... Uykumu almadan uyanmıştım yine niye böyle oluyor bilmyorum ne kadar fazla uyusam dahi yinede uykumu alamıyordum herneyse uyanma sebebimi düşünürken burnuma gelen kokular bu düşüncelerimi yok edi verdi bir anda...Yumurtalı ekmek.. Üstelik domates sosluydu kahvaltıda vaz geçemeyeceğim tek aparatif yiyecektir... Yataktan fırladım ve balkona koştum masa hazır herşey yapılmış kuş sütümüz dahi vardı yengem her zamanki gibi döktürmüştü.. Yengeme ve amcama günaydın dedim ardından Gökçe gözlerini kısmış geldi...
-Tatlı balığım günaydın..
-Günaydın Alperen abicimmmm...
-Ablan hala uyuyor değil mi?
-Tabi uyuyor :)
ben yatak odasının yolunu tuttum gittiğimde Ezgi'nin kafası yastık ile bir bütün olmuş gibiydi...
Ayaklarından baya gıdıklanıyordu ve uyandırmak için çok iyi bir yöntemde ama kafamı ayaklarının üzerine getirmemeliydim ki fırlayınca ayakları çarpmasın ... Dediğimi yaptım ama tepkisi beklediğimden daha falza idi anlamadım ağlayarak fırladı..
''Ne oluyor böyle olucanı düşünmemiştim üzgünüm ...'' diyerek kollarımla sardım
-Anlat bakalım!
-Ya kabus gördüm çok berbattı! Babam ameliyat oluyordu bende karşısındaydım bir anda sesler geldi hadi gidiyoruz bizimle geliceksin falan diye ama kimseyi görmüyordum kimse yoktu sadece babam karşımda ve o garip sesler..!
-Beynin yorulmuş biraz ondandır hadi bak annen domates soslu yumurta yapmış kuş sütümüzde var gel hadi .
-Tamam bir lavaboya girmem gerek.
Sessizce balkona yöneldim amcam ve yengem kahvaltıya başlamamış beni bekliyorlardı Amcam:
-Neden bu kadar geç kaldınki ?
-Ezgi biraz kabus görmüş ondan şimdi lavaboda birazdan gelicek bir şey demeyin moreli bozuk biraz..
-Tamam...
Herkes kahvaltısına başlamıştı amcamın elinde gazatesi yengem de servis yapıyordu herşey normaldi...
Ezgi lavabodan çıkıp geldi oturdu ''Günaydın!'' Diyerek başladı kahvaltıya baya açıkmış görünüyordu dün akşam çok yemek yemedi birazda fazla enerji harcadık normaldi bu kadar hızlı yemesi .
Kahvaltı bitince hemen hazırlanıp bisikletlere bindik geziyorduk kordona gidip geldik ardından
mayolarımızı giyip Gökçe,Ezgi ve ben denize gittik Water Bike kiralyıp 1 saat onunla oyanladık Water Bikenin kaydırağından kayarken düştüm ve ellerim kesildi biraz acıyla tuzlu suyun birleşmesi...
Deniz bisikletini iade ettikten sonra yüzdük ve çıktık güneşlenirken bir kız dikkatimizi çekti..
Bu kız kim olabilirdi? Dilandı bu Oğuzhanın iş yerinde çalışan Oğuzhanla konuşan gülen kız Dilan...
Bütün morellerimizi bozan arkasında Oğuzhan'ın da olması idi.. Ezgi koşarak yanlarına giderken elimle yakalayıp ''Ne yaptını sanıyorsun sen! Belki başka bir durum vardır bekle görünme tak şu şapkayla gözlüklerini ve uzan şu shezlonga hadi lütfen''
''Tamam bak ama eğer aklımdan geçenlerse onları gebertirim!''
Tam izlemeye başladık ki Benim telefonum herşeyi berbat etti arayan Amcamdı..
''Neredesiniz hadi hemen eve gelin Güre'ye gidicez''
Bu haksızlıktı.. Orayı bırakıp nasıl eve gidebilirdik...
Kalktık mecburen onlara baka baka orayı terk ettik eve geldiğimizde suratlarımız 20 karış olmuştu..
Duş alıp hazırlandık ve arabaya bindik Güre'ye doğru ilerliyorduk geldiğimiz yer gerçekten muhteşemdi Beach ler Water Ball lar herşey vardı ama bu morelimizi düzeltmicekti çünkü aklımız hep oradaydı... Beach den atlamaya gittik Ezgi önümde idi korkuyordu atlayamıyordu ve hemen onu ittim bağırarak küfürle suyu boyladı.. Arkamdan bir velet beni ittirdi ve bende suya düştüm çok sinir olmuştum Ezgi de kahkalara boğuldu cidden çok ayar oldum.. Morelimiz düzeliyor muydu ne?... Akşamı yapmıştık bile Akçay'a gelidiğimizde morel eksenimiz yine düşmüştü...
Yazlığa girmeden araban inip yürüdük kordona , dükkanın oradan geçtik bizi fark etmedi. Ne bir mesaj atmıştı nede bir arama vardı... ''Bugün sabah ne yaptın?'' diye yazıyordu Ezgi Oğuzhan'a...
Blimp blimp... 1 Yeni Mesaj (Oğuzhan) ''Dayım ile beraber işlerin muhasebesini yaptık öğlende gelip dükkanı açtık siz neler yaptınız aşk meleğim?'' Yalanları dökmüştü mesaja... Çok sinirlendi ve geri döndü Oğuzhan'ın dükkanına doğru ilerliyordu bu sinir hayre alamet değildi... Dükkana geldiğimizde ben hiç sesimi çıkarmadım Dilan'da oradaydı ilk olarak onun karşısına geçip...