Ezgi tüm şiddetinle ''Pis kaşar!!!'' diyerek tokadı bastı.. Sadece laf söylüceni tahmin ediyordum yoksa böyle bir şey yapmasına kesinlikle engel olurdum. Tüm sinirinle kalkan Dilan üzerine yürümeye başladı Ezgi'nin araya girip
-Karşındaki benim ÖZ be ÖZ kuzenim ulan sen onun üstüne nasıl yürürsün''
-Sen karışma çekil aradan!
Araya bir ses tonu daha giriverdi ansızın neolduğunu anlamamıştım bu ses tonu Oğuzhan'a ait idi ...
-Neoluyor burada babanızın çitfliği değil burası çocukça tavırları atın bir kenara ver doğru düzgün konuşun..
Amacı onları sakinleştirmek miydi? Anlayamamıştım... Herkes sakinleşme çabasına düştü iskemlelere yerleştikten sonra Ezgi:
-Sen nasıl bir adamsın ya ben sana güvendim annemle ilk tanışan kişi sensin bumuydu karşılığı?
-Ne yapmışım ben! Ağzından çıkanı kulağın duysun!
-Bugün Alperen ile beraber denizdeydik ve Dilan ikiniz sarmaş dolaş denize girdiniz Alperen tutmasaydı orada neler olurdu bilemiyorum artık!
Bir kahkaha sesiyle konu dağıldı ve koşarak gelen Oğuzhan'ın dayısı idi ''Dilan birick kardeşim hadi gelde şu işleri halledelim'' diyordu Ezgi resmen darmadağın olmuştu..
Çünkü kaşar deyip tokat attığı kız Oğuzhan'ın küçük teyzesi idi...
Ezgi hayatı boyunca bu kadar yerin dibini görmemiş olsa gerek.. Ezgi:
-Neden yalan söyledin peki denizdeyim demedin de Dayımla muhasebe işleri hallediyoruz dedin?
-Dilanla denizdeyim deseydim hemen kızıp açıklama yapmamı beklemeden bırakıp gidicektin buna gönlüm dayanamazdı..
-İlk başta niye tanıştırmadın ki?
-Sen bana sormadın ki tanıtayım...
Haklıydı ikinci defa... Saat geç olmuştu artık kalkmamız gerekiyordu ''Yarın dinç kafayla gelir konuşuruz hepimiz sinirliyiz ve neler olduğunu anlayamadık..''Evin yolunu tuttuğumuzda Ezgi'nin gözleri yağıyordu.. Çok pişmandı.. Eve gelip direk yattık...
Ertesi gün sabah hemen Oğuzhan'ın yanına gittik herşeye yeniden başladık..
''Özür dileriz Oğuzhan ben öyle tokat atmak istemezdim çok pişmanım beni affedebilcek misiniz?
-Evet ama bir kayde ile
-Ne ise kabul ediyorum..
-Birdaha beni dinlemeden anlamadan hareket etme!
-Tövbe...
Herşey tatlıya bağlanırken güneş batıyordu Akçay sahilin'de. Karınlar acıkmış yemeği bekliyorduk...
Eve giderken ekmek aldık. Muhteşem bir sofra bizi bekliyordu...Yemeği yedik ve bu akşam evde oturmaya karar verdik yerimiz belli balkon... Sohbetimiz morelimiz gayet yerinde idi..Bunu bozacak hiç bir şey olamazdı herhalde.. Sohbetimizi kesen telefona yönelen Ezgi Oğuzhanın aradığını görünce hemen açıp ''selam aşkkkk!!!'' demişti... Bir süre sessiz kalan Ezgi gözleri dolmuş bir şaşkına dönü vermişti bir anda.. Telefonu elinden kaydırınca anlamıştım ki kötü bir şey oldu..
-Ne oluyor lan delirtme beni!
-Oğ, oğ, oğ, oğ,
Kekemeye dönmüştü
-Oğ oğ ne söyle!!!
-Oğuzhan'ın babası.... Oğuzhanı'n babası ölmüş Alperen... Şimdi Trabzona gidiyormuş...Ve artık oraya yerleşicekmiş annesi yalnız diye.. Onu birdaha göremicek miyim ben !!!
-Saçmalama beraber gideriz ara sıra oda gelir yazları Dayısının yanına belkide ileride annesi ile beraber gelip Akçay'a yerleşirler..
-Öyle yaparlaremı gerçekten :'(
-Tabiki yaparlar taa karadenizde ne işler olucak kimse yok bütün kardeşleri burada.. Belki de herşey sondu belki bir daha görüşemeyeceklerdi ama bunu Ezgi'ye asla ama asla söyleyemezdim...
Hayatın cilveleri ile karşı karşıya kalmaya başlamıştık.. Merhaba kahpe hayat .. Merhaba... Gözleri şişmişti Ezgi'nin Oğuzhan ise ne arıyordu ne soruyordu oda haklı babasını kaybetmiş Ezgi'yi düşünemezdi..