13. bölüm...

588 31 23
                                    

Efendimiz odadan ayrılınca bir çoğumuz derin bir nefes verdik. Yanımda duran Toby'ye baktığımda gözlerini bir noktaya sabitlemiş duruyordu. Boynu, omuzları sürekli kasılıyordu. "İyi misin, Toby?" Bana cevap vermek yerine duvarı izlemeye karar verdi.  Önüne geçip onu sarsmaya başladım. "Ula geri zekâlı, iyi misin?"

Küçülmüş göz bebekleri normale dönünce mutlu oldum. "İ-iyiyim." Gülümsedim ve omuzunu patpatladım. Kimse efendinin o kadar kızacağını tahmin etmemişti. Ama haklı olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Olayın suçlusu gibi gözüken Masky ve Nurse Ann'a kaydı. Ormanın o bölgesini korumak onların göreviydi.  Onların dikkatsizliği sonucu Rake insan yerken fotoğraflanmıştı. Eğer oradan Şans eseri L. Jack geçmeseydi, sonu pek hayırlı olmazdı.

Aşağı kata inince katiller topluluğunun birkaçı oradaydı. Zaten çoğu polislerden saklanmak için gelir olmuştu. Clockwork'tan öğrendiğim kadarıyla benim geldiğim zamanda bunlar toplu baskın sonucu burada kalmak zorunda kalmış. Yoksa burada bir arada olan çoğu kişi, dışarıda düşman gibiymiş. Ama bazıları da sıkı dostmuş. Sessiz evde içeride olanların yanına ilerledim.

Masky, maskesini kafasına çıkartmış kanayan burnuna peçete tutuyordu. Nurse Ann'ın ise sadece kolunu koparmıştı, ölü birinin canını yakamazdınız sonuçta. Proxylerine acıdığından değil, önemli bir işi olduğundan bu kadarı ile yetinmişti. Burası pembe dünya değil. Özellikle bir katilken hiç değil. Nurse Ann kendi odasına doğru ilerledi.   Masky ise sadece sinirli homurtular çıkarıyordu. Hoodie ne kadar destek olmak için yanında gibi dursa da, onun acı çekmesini sevmişti. Ah ne güzel dostluk(!)

Toby'yi onlarla bırakıp odadan çıktım. Şuan yapacak pek bir şey yoktu.
Sadece boş boş durabilirdim. Odama doğru ilerlerken arkamdan bir ses geldi. "Psst." Kafamı çevirip sesin geldiği yöne bakınca Jack olduğunu gördüm. Gözlerimi devirdim. "Ne  var?" Diye sordum. Jack ise omuzlarını silkti ve maskesini düzeltti. Birkaç adım atıp yanına geldim. "Ne var?" Jack ise biraz boynunu eğip bana baktı. Yani sanırım, çünkü göz çukurlarında sadece siyah katran var gibi duruyordu. 
"Benimle mi konuşuyordun?"
Sinirle ayağımı yere vurdum. Karşımda bir yamyam vardı ama ben ergen kız tavırlarına girmiştim. "Tabi ki!.." dedim sinirle.

Ondan sonra biraz sakinleşmeye çalıştım. Jack ise kısa bir kahkaha attıktan sonra cebinden bir şeffaf paket çıkardı. Kanıt toplama poşeti, ama içinde kanıt yerine et parçası vardı. Nedensizce iğrenmedim.

Jack onu açarken konuşmaya başladı. "Nurse Ann'ın işi var bildiğin gibi. Benden sana bakmamı istedi. Aslında sikim de değilsin ve yapmazdım ama borcum var." Dedi. Gözlerimi kıstım. Ve kollarımı bağladım. "Neden istedi ki?" Dedim.

Jack ise tek lokmada yuttuğu etin kanıt toplama poşetini geri cebine koydu, ardından merdivenlerden inmeye başladı. Bende arkasından ilerledim. Jack soruma cevap vermeden ilerlemesi beni kızdırmıştı. Beni takmıyordu. Hoş, bir katil neden deneyimsiz bir aptalı takar ki?

İlerlemeye devam ederken bodrum kata geldik. Burası ağır kan kokuyordu. Ve aşırı alkol. Sırıttım. "Neden buradayız? Öldüreceksen bu kadar zahmete girme. Zaten tadım iyi değildir." Dedim alayla.

Jack bana dönmeden ilerlemeye devam etti. "Şimdi öldürmeyi planlamıyorum. Belki ilerleyen zamanlarda bücür." Dedi. Belki bunu şaka olarak algılayabilirsiniz. Ama karşınızdaki Gözsüz Jack, bir katil yamyam olunca işler değişiyor.

Bir kapıya gelince durduk. Tek kaşımı kaldırıp soru soran gözlerle ona baktım. O ise maskesini kafasına doğru çıkarttı ve kapıyı açtı. Yüzüne baktığımda gri, ölü teni cidden korkunçtu. Ve ciddi ciddi gözleri yoktu. Dostum, bu çok kötü.

Eliyle ışıkları yaktı ve içeriyi gösterdi. Kapalı bir mekan olduğu için tavanda sürekli çalışan bir alarm vardı.  Onun dışında çeşitli silahlar, savunma aletleri, çalışma alanları vardı. Etraf tam bir Amerikan filmden çıkmış gibiydi. Etrafa bakarken ormanın ortasında nasıl böyle bir yer olabildiğini düşündüm.

"Burası nasıl böyle çalışabiliyor?" Düşüncelerimi dışa vurmayı severim. Jack, üstü düğmeler ve ıvırzıvırlar ile dolu bir masaya yaklaştı. Birkaç dokunuş yapınca ortada bulunan kırmızı yıpranmış alanda aletler belirmeye başladı. Şaşkınca gerçekleşen olayları izliyordum. Bunlar imkansız gibi geliyordu.

"Ortaya geç." Dedi Jack. Ardından beni omuzlarından ortaya doğru itti ve dev kütüğün yanlarında birsürü kol olan şeylerin arasına attı. Kötü tasvir biliyorum ama nasıl açıklanır ki başka?
Garip kollar harket etmeye başlayınca hızlıca kaçmaya başladım. Kafama doğru gelen koldan kurtulup sağ elimle kendimi geriye ittim. Nedenini sonunda anlamıştım.

Beni eğitecekti.

[1.30 saat sonra]

sözümü geri alıyorum. Beni öldürecekti!

Sağdan gelen koldan kurtulurken, çekildiğim taraftan kafama doğru kol(sopu çubuk) geldi. Son dakika da eğildim ama yukarı bakıyorum diye arkamdan gelen kolu görmedim. Görmeyince sırtıma dan diye girdi, ardından düşmemek için  ellerimi yere koydum. Yere koyduğum gibi sol tarafımdaki kütük dönme yönünü değiştirdi ve kolu baldırıma çarptı. "Siktir!" Dedikten sonra ayağa kalktım. Ve kalktığım gibi yüzüme sopa yedim. Geriye doğru süzülürken bana vuran sopanın dönüş yönü değişti ve tekrar vurdu.
Sonra başka bir vuruş, tekrar, tekrar.

En sonunda Jack saçma şeyleri durdurdu. Bense yerde 10 kişiden dayak yemiş gibi yatıyordum ki bence farkı yok.

"Ayağa kalk Ketra!" Mızıkçılık yapıp 'yooğ' diyebilirdim ama bunu daha önce denemiştim. Ve denediğim zaman sopalar daha da hızlanmıştı. Ayağa kalktım ve ona baktım. Jack ise umutsuz vaka bakışları atıyordu, bundan eminim. "Tekrar alıyoruz." Dedi.

Somurttum ve saçlarımı çözüp daha sıkı topladım. Tekrar çalışmaya başlayınca kafama soldan gelen sopadan kurtulup, kurtulmak için sağa attığım vücudumu tekrar sola attım.  Bu sayede sağdan gelen sopadan kurtuldum. Arkamı dönüp kafamı eğdim. Arkamdaki sopayı kafamdan son dakika kurtarmıştım.  Ardından eğildim ve üç sopadan da kurtuldum. Hızla aya kalkacakken sağ tarafımda bulunan kütüğün alt tarafındaki sopa aniden bacağıma çarptı ve dengemi kaybettim.

Yönleri değişen kütükler yüzünden yine dayak yemeye başladım. Az önceki taktik işe yaramamıştı. Kafamı geri çekince kafama sopa yemiştim. Eğilmek yerine zıpladığım için karnıma bir güzel sopa yedim. Ve şu an göremesem bile Jack'in sırıttığına yemin edebilirim.

 Cp'de Bir TürkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin