fifth letter

75 18 11
                                    

sevgili sooyoung,

kendimi daha kötü hissediyorum bu günlerde, fakat sen yine de benim ilacımsın. görüşmeyeli kaç gün olduğunu sayamıyorum, seni çok özlüyorum ve bu yüzden de biraz doyumsuz hissediyor, baban aniden hastalandığı için busan’a gittiğinden beri anılarımızla yokluğunun dayanılmazlığını dindirmeye çalışıyorum.

seni öpmemin ardından gelen milyonlarca güzel anı, seni tanıdığım mayıs akşamüzerinde birleşiyor.

hatırlıyor musun, en yakın arkadaşım seungwan’ın doğum günü partisinde, seungwan’ın en iyi arkadaşlarından biri ile kavga ettikten sonra başımdan aşağıya dökülmüş su yüzünden akmış rimelin; dağıtılmış, ıslak saçların ve artık üzerine yapışmış mor elbisenle bahçedeki bir ağacın altında saatler boyunca oturmanı? mor elbiseli kız, kim olduğunu bilmiyordum lakin sen farkında olmasan bile, tüm gün boyunca izlediğim tek şey olmuştun.

işte sana böyle aşık olmuştum.

güneş batarken başına dikilmiş, bana sinirli bakışların dışında bir şey söylemeyeceğini anladığımdaysa yanına oturup “haklıydın,” demiştim ve seninle tek kelime etmeksizin saatler boyunca oturduktan sonra en sonunda bir şey demeden kalkmayı denemiş ama incinmiş ayak bileğin yüzünden elimden destek almak zorunda kalarak kalkmış ve sonrasında yüzüme bile bakmadan uzaklamıştın. kalbimi o gün nasıl ele geçirdiğinin farkında olmadan, hayatımda beni en fazla etkileyen insan olduğunu bilmeden.

sen hatırlıyor musun bilmiyorum ama sooyoung, bana dokunduğun günü, kalbime konduğun o günü, sanki bugünmüş gibi hatırlarım sevgilim.

ah sooyoung, bu anı hayal ederek geçiriyorum günlerimi işte! henüz diğer anılarımızı hayal etmeye başlamadım, çünkü her bir anı çok değerli ve günlerce, haftalarca tek başına hatırlanmayı hak ediyor.

son yazdıklarımın üzerinden iki hafta geçti, ama sen yokken başka bir mektup daha yazmak istemiyorum, bu yüzden bundan devam edeceğim.

her neyse, en son anılardan bahsediyordum. seninle flörtleşebilmek için elimden gelen hiçbir fırsatı kaçırmadığım, her şeyi mahveden sonuncu tartışmamıza dek gerçekten mutlu olduğumuz günlerden. daha hasta hissedene kadar yaptığım tek şey bu, hastalığımdan en çok beni düşüncelerimden sıyırdığı için nefret ediyorum, beni bu odada yaşamaya mahkum ederek düşünmeye sürükleyen yine o olsa da. kaçınılmaz sona yaklaştığımı hissediyorum, ah, bunu istemiyorum sooyoung... çünkü henüz mektuplarımı almadın ve ben, sana mektuplarını vermeden gitmek istemiyorum.

üç hafta geçti sooyoung... gelmeyecek misin?  hakkında hiçbir haber yok, döneceğine dek inancım gün geçtikçe azalıyor, ama beni gerçekten sevmediğine inancımın azalmaması için çabalamaktan başka hiçbir şey gelmiyor elimden.

gücümün son noktasındayım, söylenerek canını sıkmak istemiyorum sevgilim; lakin keşke, keşke bu gece yanımda kalsan. sana iyileşip mektuplarımı vermekten umudunu kestim, fakat seni son bir kere daha yanımda bulmak, sana son bir kez daha dokunmak, son kez gülümseyişini görmek... sonuncusuyla bile yetinebilirim sevgilim, bu mektupların her bir kelimesi kalbimin yalanlardan arınmış bir yansıması, bu yüzden inan bana sooyoung, çünkü ölmek üzere olan insanlar yalan söyleyemezler, çünkü gülüşün cennetteymiş gibi hissettiriyor.

sooyoung, kendimi çok kötü hissediyorum, yazmaya sürekli ara vermek zorunda kalıyorum, yazmaya uzun süre devam edebileceğimi sanmıyorum. seni ne çok sevdiğimi anlatamam sevgilim. sooyoung, şimdi yanımda olman için sana ihtiyacım var, seni çok özledim, seni seviyorum, seni çok özledim, seni...

bundan sonraki yazılar okunmuyordu. aralı dudaklarından kaçan bir hıçkırık diğerlerinin habercisiydi, ve sooyoung büyük bir yük taşırmışcasına elindeki mektupları yere bıraktı.

bu hikayenin sonunu biliyordu.

PURPLE DRESSED GIRLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin