Tabi ki o kahveyi uyumama izin vermemek için içirmişti bana. Sürekli sorular sormuştu. "Neden?", "Amacın neydi?", "Nasıl yaparsın?" vesaire vesaire. Neden anlamak istemiyorlardı? Bana göre ben sadece tokken onlara göre neden blumia olmak zorundaydım? Sıfır beden olmak gibi bir takıntım yoktu ki benim. Sadece benden daha güzel bir kız olsun istemiyordum. Daha doğrusu Melih için benden daha güzel bir kız olsun istemiyordum.
"Günaydın güzelim."
"Günaydın Melih."
"Bugün nasılsın?"
"Gayet iyi."
Hayır yeniden baba rolünü üstlenemezdi. Yeniden başlayamazdık. Dün gece 3 saat boyunca beynimi kemirmişti zaten. Bir cümle daha kurmasına izin vermeden banyoya koştum.
Yok artık!
Bu halim neydi böyle?
Yüzüm resmen 'dün gece hastanedeydik'diye bağırıyordu. Hemen düzleştiricimi fişe takıp, ısınmasını beklerken yüzümü yıkadım. Normalde pek makyaj yapan bir insan değildim ama bu sefer yüzüme badana boyası sürsem azdı.
Hemen makyaj malzemelerinin bulunduğu çantayı açıp mermere boşalttım. En son mezuniyette kullandığım fondoteni yüzüme eşit bir şekilde dağıtıp eyelinerımı çektim, rimel ve kırmızı mat rujumu da sürüp aynaya baktım. Hayır, bu ben değildim ki. Okulda genelde sade olmayı seçerdim. Rujumu sildim. Saçlarımdan bir tutam alıp düzleştiricinin arasına yerleştirdim sonra bir tutam daha, bir tutam daha derken sonunda bitmişti. Aynaya baktığımda bu kez görüntümden memnundum. Odaya geri döndüm. Melih şaşırmıştı.
"Sanki dün..."
"Evet Melih sanki dün basit bi bayılmayla hastaneye gidip Blumia olduğunu öğrenen ben değilmişim gibi. Hadi gitmiyor muyuz?"
"Ama kahvaltı?"
"Ne yapalım biliyor musun? Sen kantine git ve beni bekle. Ben eve uğrayıp geleyim?" diye harika bir fikir sundum. Uflaya puflaya 'tamam' dedi. İnadımı bilirdi.
Eve uğradım. Annem meraktan deliye dönmüştü. Fazla oyalanmak istemesem de annemin nasihatlerinden kurtulamıyordum. Saate baktım. Ne?! Yarım saat mi olmuştu? Çantamı alıp annemin yanağına bir öpücük kondurdum. Arabama atladığım gibi okula doğru sürmeye başladım. 18. yaş günümde en iyi üniversitelerden birini %100 burslu kazanmamın şerefine babamdan hediye gelen bu bebeğe aşıktım. Hayallerimin arabası Seat Leon. 10 dakika içinde okula varmıştım. Melih beni beklemekten usanmış olmalıydı. Kantine yaklaştığım sırada bir kalabalık gördüm. Normalde dönüp bakmazdım ama biraz kulak kesilince bir ses duydum.
Bu ses dün gece beni korkularımdan sıyıran sesten başka bir şey değildi.
Melih...
Hemen kalabalığın arasından Melih'e doğru ilerledim. Diğer tüm simalar silindi. Herkes yok oldu.
Sonradan fark ettim ki karşısında bir kız ona tokat atmak için elini kaldırıyor. Havada yakaladığım kolunu kıvırdım. Kız acıyla inlemişti. Kıza dönüp en vurdumduymaz tavrımla tek kaşım havada soruyordum.
"O tokatı indirmek istediğine emin misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAHTE
JugendliteraturDerin bir karanlıkta kaybolan tüm beyazlıklara... Derin ve Melih birbirlerini korumak için her şeyi göze alabilen iki arkadaştı. İçlerindeki birbirlerine karşı bastırmaya çalıştıkları güçlü aşk ve Melih'in tutarsız davranışları onları zorluyordu. Bu...