Arkadaşlar öncelikle hem sınav haftam hem YGS hazırlıklarım olduğu halde bölüm yazıyorum. Emeğimin karşılığı bu olmamalı diye düşünüyorum. Bu benim ilk hikaye denemem dilim sıkıcı olabilir belki ama hikayem votelerinizi hak ediyor. Bundan sonra da voteler böyle devam ederse muhtemelen kurguyu kimse bilemeyecek. Lütfen emeğime saygı gösterin. Şimdiden teşekkürler :')
Sizinle çok sevdiğim bir şarkıyı paylaştım. Umarım beğenirsiniz.
Sinirden kıpkırmızı olmuştu. Bana bulaşmaması gerektiğini biliyordu. Ses tonuna dikkat etmeye çalışarak "Sen bizlerle uğraşana kadar arkadaşın olacak o şerefsize sahip çık. İki kızı bir arada idare etmek kim bu kim?"
Bir dakika. Ne demişti bu? Melih ve iki kızı bir arada idare etmek. İmkansızdı! Tamam,kızlar konusunda vurdumduymazdı ama bunu ilk kez duyuyordum. Ama bozuntuya veremezdim. Benim bu dünyadaki en büyük amacım Melih'i korumaktı.
Kıza dönüp umursamaz,tek kaşım havada bakışımı attım.
"Sen kendini çocuğun gözünde bu kadar değersizleştirdiysen Melih ne yapsın? Senin gibi bir kıza katlanması mucize olurdu zaten." dedim ve ekledim "Bir daha Melih'e zarar vermek aklının ucundan bile geçerse..." yüzüne tokadımı geçirip "bundan daha beteriyle karşılaşacağını bil."
Kız kalakalmıştı. Herkes yine soyutlanmıştı ve bir tek Melih vardı. Şaşkındı. Tamam daha önce hep birbirimizi korumuştuk ama ilk kez birine tokat atıyordum ve hissediyordum ki son olmayacaktı. Melih belime sarılıp beni kantine sürükledi. Anlam veremediğim bir şekilde sessiz kalıyordu. Ne yani "kıza neden vurdun?" diye beni azarlamayacak mıydı? Ne diyeceğini kestiremiyor gibiydi. Beni bir masaya oturtup -kibarca- oturmamı emretti. Az sonra elinde iki tost ve meyve suyu bulunan bir tepsiyle geri döndü. Yemek istemeyeceğimi sanmış olacak ki ben iştahla yerken şapşal ve şaşkın bir suratla beni izliyordu. Kahvaltımı bitirip derin bir oh çektiğim sırada o kutuyu çıkardı. Yine o siyah, içinde onlarca ilaç olan küçük kutu. Kutuyu masaya bıraktı ve bir şişede su. O sırada telefonu çaldı. Masadan kalkmıştı. Normalde kim ararsa arasın yanımda konuşurdu. Benden bir şey mi saklıyordu? Görüşmesi bittikten sonra gayet normal bir şekilde gelip "Derse gidelim." dedi. Ayağa kalkıp "Sana ne oluyor?" diye sordum. Suratıma baktı ve omuz silkti. Bu umursamaz hallerin bana sökmeyeceğini sahiden bilmiyor muydu? Kızmış mıydı yoksa?
"Melih ne oluyor?" diye tekrarladım. Ah hadi ama ben senden inatçıyım bilmiyor musun aptal?
Yüzüme en sinirli ifademi yerleştirip "Kızdın mı?" diye son kez sordum.
"Hayır Derin,kızmadım tamam mı? Beni sahiplenmen inanılmaz derece hoşuma gidiyor ama bu sana zarar verir diye korkuyorum."
Sonunda ağzındaki baklayı çıkartmıştı. Onu sahiplenmem hoşuna gidiyordu. Tebessüm ettim. Suratıma bakakaldı. "Neden gülüyorsun?" deyip sırıttı.
Gülüşü... İçim ısınıyordu...
Bana sarıldı. Birlikte derse gittik.
Dersten sonra "Sana bir sürprizim var." deyip sırıttı. Yine o güzel gülüşü.
Arabaya koştu. O kadar neşeliydi ki sabah yaşanılan tatsızlığı unutmaya karar vermiştim. Muhtelemen de kızı bir daha okulda görmeyecektim çünkü okula sürekli derece getiren okul birincisi benim yerime o zengin züppeyi gönderecekleri kesindi.
Arabayı yeşillik bir yere park etti. Önce o inip kapımı açtı. Ayağımı ilk bastığım yer tabi ki bir çukurdu ve sendeledim. Panikle gözlerimi kapatmıştım. Gözlerimi açtığımda yüzü yüzüme çok yakındı ve kucağındaydım. Yüzünü ilk kez bu kadar yakından seyrediyordum. Allah'ım! Ne kadar güzel bir yüzü vardı. Güneşe bakınca bal rengi olan kahverengi neşeli gözleri,uzun kirpikleri, dudaklarının şekli....
Utanmıştım. Vücudumu biraz ileriye savurarak kucağından inmiştim ki aynı çukura bunkez ayağımın tamamı girdi. Düşmüştüm. Hayır, hayır. "Yeri öptüm." desem eminim daha doğru olurdu bu durumda. Az önceki utancın on katı daha fazlasını yaşayarak yüzümün önüne gelen ve utançtan artık mora dönen yanaklarımı saklayan saçlarıma binlerce kez şükrettim. Kafamı kaldırdım. Gülümsüyordu. Onu böyle görünce dayanamayıp bende gülümsedim. Tebessümlerimiz kahkahaya dönmüştü ki bir ayak sesi duymamla yerimden doğrulmam bir oldu. İnsanların beni aciz görmesine kendimi bildim bileli izin vermiyordum.
Ama yine de bir adım da olsa Melih'e yaklaşmama engel olamadım. Olur da bir problem olursa yanında olmalıydım. Melih'in yüzündeki gülümseme ayak sesleri yaklaştıkça büyüdü.
Anladım ki ortada bir tehlike yoktu.
Melih bana dönüp "Bak Derin, bu yeni arkadaşımız Arda." dedi.
Uzun boylu, kıvırcık saçlı, esmer ve yeşil gözlü çocuğun giyinişi kareli gömlek ve siyah pantolin tarzındaydı. Kesinlikle hoştu.
Ama benim sözlüğüme Melih'ten başkası -yakışıklı- sıfatıyla giremezdi.
-Yeni arkadaşımıza- elimi uzattım. Ama kesinlikle ilk anda samimi olabilen bir tip gibi görünmek istemiyordum ve bu sebepten dolayı sadece hafifçe gülümsedim. Melih, ben ve yeni çocuk ilerlemeye başladık. İleride bir masanın etrafında oturan iki kız gördüm. Bunlar da yeni arkadaşlarımız olacaktı belli ki. Masaya yaklaştığımızda kızlardan birinin sarışın, kısa saçlarının uçlarının hafid dalgalı olduğunu ve bunu ona sevimlilik kattığını fark ettim. Kesinlikle tam Melihlik bir kızdı. Kıskandım. Üzerinde skinny bir pantolon ve ince uzun bir örme kazak vardı. Diğeri onun aksine biraz daha piknikvari giyinmişti ve güzeldi. Renkli eşofmanlarla bile çekiciydi. Hepsi masaya oturmuş yüzüme umutla bakıyordu. Topluca "Merhaba,ben Derin. Hemen samimiyet kuramayan,soğuk bir insan olmama rağmen Melih'in en yakın arkadaşıyım..." derken Melih beni kendine çektı. Ve "Hayır, artık sevgilimsin"diyerek alnımdan öptü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAHTE
Roman pour AdolescentsDerin bir karanlıkta kaybolan tüm beyazlıklara... Derin ve Melih birbirlerini korumak için her şeyi göze alabilen iki arkadaştı. İçlerindeki birbirlerine karşı bastırmaya çalıştıkları güçlü aşk ve Melih'in tutarsız davranışları onları zorluyordu. Bu...