ON YEDİNCİ SEANS

231 19 0
                                    

Biliyor musun, doktor, bana korkularımla nasıl başa çıkacağımı veya bunlara neyin sebep olduğunu anlatıp dururken, kendime yine de bunların kendiliğinden geçeceğini söyledim. Özellikle de yas tutmakla ilgili olan şeyleri okuduktan sonra. Ardından, bu hafta gerzeğin teki evime girdi.








Sabah koşumdan döndükten sonra, alarmımın çaldığını, garaj yolumda polis arabaları olduğunu, arka kapımın kilidinin tekmelenerek açıldığını ve yatak odamın penceresinin de açık olduğunu gördüm. Çalılıklarımın kırık dallarına bakılacak olursa, o pislik evden öylece kaçmıştı. Hiçbir şey eksik değildi ve polisler bir şeyin kayıp olduğuna karar vermediğim takdirde pek bir şey yapamayacaklarını söylediler.






Ayrıca, yakın tarihte mahallemde birkaç hırsızlık olayının meydana geldiğini ama sanki beni daha iyi hissettirebilirmiş gibi o evlerde de hiç parmak izine rastlamadıklarını söylediler. Herkes gittikten ve tüm bedenimin titremesi yerini arada bir gelip giden ürpertilere bıraktıktan sonra, üstümü değiştirmek için yatak odama yöneldim. Ancak aklıma gelen bir şey beni durdurdu, Neden bir insan bir eve zorla girme riskini göze alır da hiçbir şey çalmaz? Bir terslik vardı. Evde ağır ağır ilerledim ve bir hırsız gibi düşünmeye çalıştım. Tamam, arka kapıdan içeri girdin, yukarı kata çıktın, ama ya sonra?
Oturma odasına gittin. İçeride değerli bir şeyler göremedin. Müzik seti ve televizyon epey büyük. Araba da yok. Sonra, hızla koridora fırlayıp yatak odasına geldin. Değerli bir şey var mı diye çekmeceleri mi karıştırdın? Bütün çekmeceleri dikkatle kontrol ettim. Hepsi sıkı sıkı kapalıydı ve giysilerim güzelce katlanmış duruyordu. Dolabımda her şey askıdaydı ve kapakları tam kapanmıştı. Bazen kapaklardan biri dışta kalır. Geriye çekilip yatak odasına göz attım. Kurutma makinesinden yeni çıkardığım bir sepet dolusu çamaşır hâlâ koyduğum yerde duruyordu. Uyurken giydiğim bol tişört de yatağın ucundaydı. Yatak.





Kenarında hafif bir göçük izi mi vardı? Çoraplarımı giyerken oraya mı oturmuştum? Biraz daha yaklaşıp, her yerini dikkatle inceledim. Her saç teline baktım. Bana mı aitti? Yoksa Vivi'nin tüyleri miydi? Burnumu örtüye yaklaştırıp, her yanını kokladım. Burnuma belli belirsiz bir tıraş losyonu kokusu mu geliyordu? Tekrar doğruldum.







Evime bir yabancı girmiş, yatak odama gelmiş, eşyalarıma bakmış ve dokunmuştu. Tüylerim ürperdi. Çarşafları çıkardım, tişörtümü aldım ve her şeyi çamaşır makinesine tıkıştırdım ve evin her yanını sildim. Arka kapıyı ve pencereyi kilitledikten sonra, ki evim resmen bir ordu sığınağına dönüşmüştü, telsiz telefonu aldım ve günün geri kalanını koridordaki dolapta gizlenerek geçirdim.





Şu size sözünü ettiğim Yixing isimli polis memuru daha sonradan iyi olup olmadığımı sormak için aradı. Yani, adamın hırsızlık olaylarıyla ilgilenmediğini düşünecek olursak, nazik bir davranış. Diğer polislerin söylediklerini doğruladı; muhtemelen, tesadüfi bir olaydı ve hırsız içeriden hızla bir şeyler alabilmek için eve girdi, sonra paniğe kapılıp en kestirme yoldan çıktı. Bunun çok aptalca olduğunu söyleyerek itiraz ettiğimde, suçluların korktuklarında bir sürü aptalca şey yaptıklarını söyledi. Ayrıca, kilit tamir edilene dek, benimle birlikte kalması için birisini çağırmamı veya bir arkadaşımda kalmamı önerdi.






Çok korkmuş olabilirdim, ama hayatta anneme gitmezdim. Arkadaşlarım mı? Eh, Howard Hughes'dan daha paranoyak değilsem de, bugünlerde kaç arkadaşım kaldığından emin değilim. Luhan hâlâ beni arayan tek kişi.




İlk geri döndüğümde, herkes, yani arkadaşlar, eski iş arkadaşları, birlikte okuduğum ama senelerdir görmediğim kişiler, o kadar üstüme düştüler ki, bununla başa çıkamadım. Ama bilirsiniz işte, insanlar biraz denerler, sen kapıyı suratlarına kapatıp durursan da eninde sonunda giderler.





Obsesif//SekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin