YİRMİ ÜÇÜNCÜ SEANS

206 24 17
                                    

Bu seans için sizi çok geç aradım ama kusura bakmayın, doktor.
Son birkaç gün içinde o kadar çok şey oldu ki, bir sonraki görüşmemizi bekleyemedim.

Geçen sefer buradan çıktıktan sonra, Seul'deki karakola gittim ve bir saat kadar fotoğraflara baktım. Sırtım çok ağrıdığı için, tam pes etmek üzereydim ki, fotoğraflardan biri tanıdık geldi, ancak fotoğrafını kısa bir süre önce gazetede gördüğümü hatırladım. Sonra, aklıma Kai'ın resmini oraya buraya gösteren Yixing geldi ve kendimi devam etmeye zorladım. Tam dazlak ve uzun bir sakalı olan bir adamın fotoğrafını geçecekken, suratıyla bir tezat oluşturan saf kahve gözleri, resmine daha dikkatli bakmama neden oldu.
Oydu.

Bir anda, her yerimden soğuk terler boşaldı ve bulanık görmeye başladım. Bayılmamak için, bakışlarımı fotoğraftan ayırıp alnımı masaya dayadım. Deli gibi atan kalbime odaklanıp içime birkaç derin nefes çektim ve her kalp atışıyla birlikte içimden, O öldü... O öldü. O öldü, demeye başladım. Biraz daha net görebildiğimi fark edince, fotoğrafa tekrar baktım.
Polis memurlarından birini yanıma çağırdım. Ona ne bulduğumu söyleyince, adam hemen Yixing'i aradı.

Fotoğrafların hiçbirinde isim yoktu ve polisler sorularımı yanıtlamıyordu. O yüzden, Yixing'le konuşmak için ısrar ettim.
"Neden bana kimsenin bu adamın kim olduğunu söylemediğini anlamıyorum... Adamın bir sabıka kaydı var. Bu lanet olasıca fotoğraflara saatlerce baktım; bana en azından ismini söyleyebilirsiniz."

"Fotoğraftan onu teşhis etmen harika, Sehun, ama önce bilgiyi teyit etmeliyiz. Bu konuda heyecanlanıp, sonra da yanlış kişi çıkmasını..."

"O! Onunla bir senemi geçirdim."

"Senden bir saniye bile şüphe etmiyorum, onunla ilgili her şeyi öğrenir öğrenmez seni arayacağım. Bu arada, evine git ve biraz dinlenmeye çalış, tamam mı? Bir yandan da sana zarar vermek isteyecek herkesin bir listesini çıkarmanı istiyorum."

"Kimse yok. Psikiyatristim Kyungsoo benden tanıdığım her lanet olasıca insanın listesini yapmamı istemişti. Kai'ın  ona yardım etmiş olan bir arkadaşı..."

"Ben de bunu öğrenmeye çalışıyorum. Şimdi, eve git, bana yaptığın listeyi yolla. Sonra, tekrar konuşuruz."

Ertesi gün, Yixing'nin aramasını bekliyor ve volta atıyordum. Aramadı, cep telefonuna da yanıt vermedi. Birkaç saat temizik yaparak oyalandım, sonra karakolda bana suratı tanıdık gelen adamın fotoğrafı aklıma takıldı.
Yeniden dönüşüm için ayırdığım bütün gazeteleri teker teker inceledim. En sonuncusunda, bir manşet gördüm:
"Bir market hırsızıyla bağlantılı olarak aranan yeni serbest kalmış suçlu." Makaleyi dikkatle yeniden okudum. İsmi okur okumaz, kim olduğunu anladım.
Annemin üvey erkek kardeşiydi.

Haberin yayınlandığı tarih, bana adamın birkaç hafta önce serbest bırakıldığını söylüyordu. Annemin bundan haberi var mı, ya da ona söylesem mi diye düşündüm.

Bütün öğleden sonramı bunu ona söyleyen kişi ben mi olmalıyım diye düşünüp durdum. Saat beş olduğunda, uyuşturucu almış bir sincaba dönüşmüştüm. Annem beni arayıp akşam yemeğine çağırınca, evet dedim. Akşam yemeği o kadar kötü değildi, ama yemeklerimizi yedikten sonra hâlâ ona üvey ağabeyinden söz etsem mi diye düşünüyordum. Annem kısa süre önce mahallede kaybolan küçük bir kızdan bahsediyordu. Bunu dinlemek istemediğimi söyledim. Gülümsedi ve derhal kızın annesinin televizyonda kızının bulunması için nasıl yalvardığını anlattı. Kadının basını iyi idare edemediğini düşünüyordu.

"Onlara kaba davranıyor," dedi.
"Kızının bulunmasını istiyorsa, o tavırdan vazgeçse iyi olur."

"Gazeteciler çok ısrarcı olabiliyor, anne. Bunu sen de biliyorsun."

Obsesif//SekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin