3. Bölüm

8K 462 647
                                    

"Sen kimsin?" diye sordum, karanlıkta göremediğim bedene.

Cevap gelmedi ama beni duyduğuna emindim. Hareketi kesilmişti.

"Good night" dedi sonra karanlık beden, ses başka bir yerden geliyormuşcasına.

Gözlerimi açtığımda, şirketin koltuklarından birinde oturarak uyuduğumu fark ettim.

Boynum ağrımış...

Birisi masaj yapsa ya da kütletse, çok iyi gelir şu an.

Garip bir rüya gördüm... Neydi sahiden?

"Lixie! Sonunda buldum... Ah, seni yarım saattir arıyorum." dedi Felix, ter içinde.

"Neden, ne oldu ki?" diye sordum, uykulu gözlerimi merakla açarak.

"Bugün canlı yayın açacaktık, unuttun mu?" diye sorduğunda, dudaklarımı birbirine bastırarak gülümsedim.

"Unutmak mı? Sadece aklımdan çıkmış." dediğimde, beni oturduğum yerden kaldırdı ve boş bir odaya götürdü.

"Bari tipime baksaydım." dedim, yakınarak.

"Gerek yok, her zamanki gibi çok güzelsin." dedi ve parlak gülümsemesini bana sundu, bir ödülmüşcesine.

Bunu yapmak zorunda mı? Kalbimi tekliyor da.

O canlı yayını açmak için ayarlamaları yaparken, bende geçip oturdum ve konuşmaya başladım.

"Gördüğün rüyayı hatırlayamazsan ne yapıyorsun?" diye sordum.

"Ne yapacağım, boş veriyorum gidiyor. Hatırlayamadığım rüyayı ne yapayım?" dedi o da, soruma karşılık.

"Ama ne bileyim... Çok garip olduğunu hatırlasam da, ne olduğunu hatırlayamadığım için içime bir kurt düşürüyor." dedim ve kolumu masaya koyup, başımı da kolumun üstüne koydum.

"Uyumaya mı geldin? Açıyorum yayını." dedi, beni azarlayarak.

Kafamı kaldırdım ve yayın açılınca, bir dakika kadar bekledik ve Stay'leri selamladık.

"Bu onların birlikte açtığı ilk yayın." yorumunu okuduğumda, onca senedir biz ne yaptık sorusu kafamda yankılandı.

Ama tek cevap: Hiç bir şey.

En uzak olduğum üye Felix gibi geliyor. Oysaki o çok sıcakkanlı ve bende insanları geri çevirmeyen biriyim. Her gün, saatlerce, aynı evde ve aynı odada bulunmamıza rağmen bu kadar uzak olmamız normal miydi ki?

Yayın devam etti ve saçma sapan şeylere gülüp, arada ciddi bir hale bürünüp promosyonlardan ve yeni single'dan bahsettik.

"Burada bitiriyoruz. Herkes için çok geç oldu anlaşılan." dedim, alt dudağımı büzerek.

Yayınlardan keyif alıyordum çünkü herhangi bir ücret karşılığı olmadan, dünyanın her yanındaki sevenlerimizle iletişim halinde olabiliyorduk. Bu yüzden yayınları sonlandırmak, bana ciddi bir veda gibi geliyordu.

"Bu saatte bile otobüsler dolu mu? Yok artık! Saat çoktan akşam dokuz oldu bile." dedi Felix, şaşkınlıkla.

"Hafta içi sürekli kalabalık olmuyor mu?" diye sordum bende.

"Bana hep kalabalık geliyor." dedi, gülerek.

Göz devirdim ve gülümsedim onun bu haline.

"En başta soran sendin ama." dedim, gülmeye devam ederek.

"Ah, doğru ya... Her neyse, görüşürüz millet." dedi el sallarken.

"Görüşürz, iyi akşamlar." dedim bende ellerimi bir o yana, bir bu yana sallarken.

Yayını kapatınca, Felix yerinden kalkmak yerine oflayarak masaya başını koydu.

"Neden toplantı yapmak zorundayız? O herifin yüzünü görmeden bir günümü güzel geçiremez miyim?" yalandan ağlamaya başlayınca, ellerimi sırtına koydum.

"O herif dediğin-" diye lafa girdim ama benden hızlı konuşarak lafımı kesti.

"O herif dediğim bize bu imkanları sağlayan kişi. Biliyorum. Ama Lixie, söylesene... Ona bakınca içinde bir boşluk oluşmuyor mu? Böyle hissedenin sadece ben olmadığıma eminim. Diğer herkes çok monoton ama biz onun emirleri altında yeni şeyler yapıyoruz. Sence de bu garip değil mi?" diye sorduğunda, ne dediğini anlamadığım için bir süre düşündüm.

"Ne demek istiyorsun?" diye sordum.

Kafasını masadan kaldırdı ve sırtındaki ellerimi tutabilmek için bana döndü.

"Bu hayat çok garip. Neden hergün A koridorundan yürürken aynı insanlarla karşılaşıp aynı diyalogları kuruyoruz? Bu sana da garip gelmiyor mu?" diye sordu.

"Başka ne konuşabilirsin ki? Başka kimi görmeyi bekliyorsun?" diye sordum bende ona.

"Ah... Bilmiyorum." dedi ve ellerimi bıraktı.

Sıcacık elleri çoktan benim ellerime de ısısını iletmiş, o bırakınca tekrar soğuk havayı emmeye başlamışlardı.

"Gel hadi, terasa çıkıp biraz hava alalım." dedim, kapıya doğru yönelirken.

"Tamam. Lavaboya gidip geliyorum." ~Felix

"Orada bekliyor olacağım." dedim, terası kastederek ve kapıyı açıp çıktım.

Her gün aynı koridorlar, aynı insanlar, aynı diyaloglar... Neden o diyene kadar hiç garip gelmedi? Ya da ben mi garipliğini görmezden geldim?

Girdiğim koridorda, ayak seslerimin arasına bir başkasınınki daha eklenmişti. Karşımdan bana doğru geliyordu.

"Merhaba, Lixie-shi." dedi, gülümseyerek.

"Merhaba, unnie-nim." dedim bende, aynı şekilde gülümseyerek.

Koridorda daha yavaş adımlarla ilerledim ve sonra bende lavaboya gidebilmek için geldiğim yolu geri döndüm.

Ah... Hayır, neden gidiyorum ki? Hava alsam da aynı işi görecek. Yüzüme su vurmanın bir mantığı yok.

Aynı koridoru üçüncü kez yürümeye başladığımda, yeniden adımlarıma bir başkasınınki eklendi.

"Merhaba, Lixie-shi." dedi, gülümseyerek.

"Merhaba, unnie-nim..?" dedim, garip bir gülümseme takınarak.

O, az önceki unnieydi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 21 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

9+1 // SKZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin