Tenefüs zili çaldığında bir rüyadan uyanmış gibi hissediyordum. Sanki oturduğum sıraya zamkla yapışmışımda hiç kalkamayacakmışım gibi, omzumda ağrı dağının eteklerini taşyormuşum gibi dona kaldım. Duvar kenarında olduğum için Hakan'ın bana yer vermesi gerekiyordu. Ona baktım ama o bana bakmıyordu. Ağzımı aralayıp kalkmak için izin isteyeceğim sırada sınıftaki kızlardan biri: "Aman ne güzel! Köylü kızı gittiğine göre Hakancım, yanına oturacak bir sıra arkadaşı lazım sana. Ne dersin,ben yanına otursam mı acaba?" derken saçlarını savurup Hakan'ın önüne doğru eğilerek hem onunla burun buruna gelmiş hem de göğüs dekoltesi görünmüştü.
Hakan' ın cevabını beklerken bir an önce sıradan çıkmak istediğim için ayaklandığımda bileğimi kavrayan bir elle oturduğum yere tabiri caizse mıhlandım. Hakan'ın çatık kaşlarıyla karşılaştığımda büyüyen gözlerimin uykusuzluktan iğrenç gözükmesine aldırmayarak sonunda konuştum:"Hakan sınıfıma gitmem lazım! Lütfen izin verir misin?" sorduğum soruya hiddetlendi ya da ben öyle sandım. " AaaAhh çok yazık oldu! Köylü kızıyla daha çok oynamak isterdim ama yapacak bir şey yok! Napalım Gamze artık senle oynayacağız." deyip biraz önce konuşan kızı çekiştiren Hakan'a tuhaf tuhaf bakışlar atmaktayken sınıfa Miray girdi. Kimseyle muhatap olmadan daha doğrusu onları yokmuş gibi kabul edecek kadar küçümsediğinden "Hadi ama Selin, neredeyse tenefüs bitecek kapıda seni beklemekten kök salayazdım. Eşyalarını topla da bir an önce şu varoştan çıkalım." dediğinde "Saçmalama Miray ne varoşu!" diyen sesin Hakan' a ait olduğunu neredeyse anlamayacaktım. Tabii kafamı kaldırıp sınıfa bakmamla neler olduğunu yeni anlamıştım. Bütün sınıf Miray'ı öldürecekmiş gibi bakıyordu. Miray "Aa Hakancım seni tenzih ederim canım! Merak etme bu sınıfta senden ve Selin'den başka söylediklerimi anlayacak kapasiteye sahip varlıklar yok!" dediğinde eşyalarımı toplamayı bitirmiş ve Miray'ın kolundan tuttuğum gibi peşimden sürüklerken boşluğa dönüp "görüşürüz" diyen sesimin duvara çarpıp orada öldüğünü, hatta kendi mezarını kazıp içine girdiğini farkederek gülümseyip sınıftan çıkmam bir oldu. Arkamdan gelen Miray gittikçe büyüyen sırıtışıma anlam vermeye çalışırken dolan gözlerim gittiğim yeri görmeme engel olduğu için duvara çarptım.
Evet, evet. Bildiğiniz duvar yani... şey galiba... yani öyle olmasını umarım... ahhhh öyle olmasını umardım ama ne duvardı çarptığım ne de taş! Üstelik bu taşta başka bir tezatlık vardı. Kafamın taşa gömülmesi fizik kurallarınca mümkün müydü bilemem ama pofuduk tavşanlar gibi yumuşacık bir şeydi bu duvar. Kafamı bu tezatlıktan kurtarıp gözlerimi açtığımda çarptığım şeyin Edebiyat öğretmenimiz olması ne manidar değil mi?Çarpmanın verdiği şokla hücum etmeye hazır olan göz yaşlarım intihar etmeye başlayınca olan oldu. Ağlama sesimi tok bir sesin bastırdığı ve şunları söylediği gerçeğiyle yaşadığım ikinci şoku saymıyorum bile:
"Gül-zâr-ı hüsni olmaz idi böyle sebze-zâr
Akıtmayaydı yaşumı çok çok o gül-izâr" (yani şey demek istedi galiba: yarin akıttığı göz yaşı olmasaydı böyle güzel olmazdı onu sevmek falan filan)diyen edebiyat hocamıza söylediklerine anlam veremeyerek baktım. Gözlerinin içinin parklaklığı ve gülümsemesi önce buz kesmeme sebep oldu sonra da alev almama ve dolayısıyla domatese dönmeme. Ben ne olduğunu anlamadan onun sert ve narin elleri yanaklarımdaki göz yaşlarını silerken dudaklarının arasından süzülen ve anlam vermekte zorlandığım şu beyti işittim fısıltıyla:
"Çekdi zencîre beni aşkun nitekim şîrler
Eşk-i çeşmüm iki yanumdan iki zincirler" (ne diye böyle şeyler söylerse insanlar açık açık konuşmak varken ya neyse! 😒Anlamak istediğinizi anlayabilirsiniz ama ben kısaca "sana vuruldum" gibi bi mana çıkardım sanırım😊) deyince anlayamasamda kızarıklığımın artmasına mana veremeden sonunda konuşmayı akıl edip: "Afedersiniz hocam!" diyerek kendimi ondan uzaklaştırdım. Ağlamamın durduğunu anlamış olmalı ki " Sanırım şimdi iyisin küçük hanım! Hadi Miray arkadaşını alda sınıfınıza gidin. Şimdi zil çalar." der demez ders zili çaldı. Bizde "iyi derslerleşerek" doğru sınıfın yolunu tuttuk. Sınıfın kapısını açan Miray'ın arkasından başında ilginç bir şapka olan çocuğun bakışlarında ezildiğimi hissederken birden şapka kayboluverdiğinde aynı zamanda bende karanlığa gömülmeye başladım. Ardından çok tanıdık aynı zamanda çok yabancı bir Selin sesiyle boşlukta kayboluverdim...
---
Rüyamda yine o meçhul çocuk vardı. Beraber gökyüzünü izlerken yüzüne bakma arzusuyla doldum. Neden yüzünü göremiyordum ki! Yüzünü görebilmek için "Biliyor musun, hep aya gitmek istemişimdir!" dediğimde hiç istifini bozmadan, bütün ihtişamıyla göğü dolduran aya bakarak beni kollarıyla sardı ve " Kusura bakma ama oradayken sana ulaşamam güzelim! Ben istediğim her şeyi elde ederim. Bu yüzden senin ay'ın ben olacağım." demesiyle bir anlık şaşkınlıktan sonra kahkaha atmaya başladım. Ve the end!!! Boşlukta düşmeye başlamıştım. Şimdi de çocukken oynadığım oyuncak tavşana sarılıyordum rüyamda. Her zaman ki gibi pofuduk ve yumuşak değildi. Sert ve pürüzsüzdü ve kendi kendine hareket ediyor, üstüne üstlük annemin yıkadığındakinden farklı bir koku yayıyordu. Uyandım. Yani sanırım öyle oldu zira biraz başım döner gibiydi. Gözlerimi araladığımda görüşüm hemen yerine gelmedi. Biraz bekledim. Gözlerimi kapatıp açtım ama değişen bir şey olmayınca karanlıkta olduğumu farkedip tavşanıma biraz daha sarıldığım an tavşanım hareket etti. İşte o zaman benimkinden başka bir nefes alış-verişi olduğunu anlayıp el yordamıyla sahibini aradım. Nihayetinde yumuşak bir şeye dokunduğum zaman nefes alanın dudaklarını bulmuş olduğumun farkındalığıyla kendimi ondan iterken yattığım yerden düşeceğim sırada beni belimden kavrayan eller ve dudaklarımın üstündeki dudaklarla nevrim döndü. İşte yine karanlık sarmaş dolaş kucaklaşmıştık. Uyandığımda ne olduğunu hatırlamak istemeyeceğimin farkına varacak ve yanımda yattığını düşündüğüm kişiyi bulmak bir hayli zor olacaktı...Bu bölümü yazarken kafam çok karışıktı. Aktarmak istediklerimi tam anlatamadım! Daha iyi bir yazı oluşturmak istiyorum. Çok rica etsem sevgili okuyucu, acaba hikayeyle ilgili düşüncelerini benimle paylaşır mısın?
![](https://img.wattpad.com/cover/19416563-288-k627195.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOŞLUK
ChickLitSelin ve dünyasını merak etmenizi gerektirecek bir şey yok! Selin'i kendi haline bırakın yeter. Onun dünyası bir BOŞLUK! Bu yüzden ona tutunamaz ve sadece zarar verirsiniz. Ve kendisi bu durumundan memnunken acaba aşk ona neler yapar görmek istersen...