Bir gün, evreni oluşturan ilk Tanrılar, ilk Tanrı olan Khaos'un şerefine, yüksek gökyüzünde -Tanrıların nefes aldığı gökyüzünde- bir şölen düzenlemeye karar verirler. Bu haber dilden dile dolaşır ve kainatın en şatafatlı sofrası kurulur. Tanrılar keyif içinde, yarattıkları düzenle övünürken, bazıları kendi marifetlerini diğerleriyle yarıştırmaya başlar ve bu yersiz rekabet duygusu aniden bütün sofrada hakimiyet kurar. Bu sohbet o kadar tatsız bir hal almaya başlar ki, bütün Tanrıların anası ve yeryüzü Tanrıçası olan Gaia sesini yükselterek diğer Tanrıları uyarmak zorunda kalır. Bu şölenin yapılma amacını hatırlamalarını ve Khaous'un huzurunda daha saygılı olmaları gerektiğini söyler. Bunun üzerine diğer Tanrılar sessizleşirken, kız kardeşinin elinde tuttuğu güçten rahatsızlık duyan Karanlık Tanrısı Erebus, sözü devralarak konuşur. Gaia'nın dediklerinde haklı olduğunu, fakat bu evrenin en değerli varlıklarını yaratma şerefine nail olan Tanrıların, biraz olsun kendilerini üstün görmeye hakları olduğunu savunur. Gece Tanrıçası Nyks bu söylemle birlikte Erebus'a karşı çıkar ve bunun yanlış olduğunu söyler. Fakat Gaia, Erebus'un aklındaki düşünceleri okumuş gibi ayaklanır ve az önce diğer Tanrıları uyaran kendisi değilmiş gibi, bu durumda Tanrıları ve insanları yaratan kendisinin bu hakka en fazla sahip olan kişi olduğunu vurgular. Erebus, kız kardeşini kışkırtmayı başardığı için istemsizce gülümserken ona karşı ayağa kalkar ve dediği şeyleri tek başına yapmadığını, onun kendisiyle birlikte diğer Tanrıları var ettiğini hatırlatır. Gaia bu tavır karşısında daha da sinirlenirken kardeşlerini sakinleştirmeye çalışan Nyks, Erebus'a, hepsinin Khaous'un gözünde eşit olduğunu ve böyle bir konuşmanın anlamsız olduğunu hatırlatır. Fakat Erebus, Gaia'nın öfkesinden de güç alarak bu sefer silahını Nyks'e döndürür ve gece tanrıçasına, yarattığı yıldızları nasıl kendisinin ve Gaia'nın yarattığı Tanrılarla ve insanlarla eşit tutabildiğini sorar. Nyks, Erebus'un dedikleriyle birlikte şaşkınlıktan konuşamazken Gaia da Erebus'un kibrine ortak olur. Yıldızların ruhlarını küçümser ve duyguları bile bilmeyen ışık varlıklarının, büyük Tanrıların yarattığı insanlar karşısında hiçbir önemi olmadığını söyler. Nyks sinirlenir. Kardeşlerinin bu davranışları karşısında geri durmaz ve onların hangi varlığın daha değerli, hangi varlığın daha önemli olduğuna karar verecek hakları olmadığını dile getirir. Böyle bir karşılaştırmanın, evrenin düzenine karşı saygısızlık olduğu düşüncesindedir. Fakat Erebus, Nyks'in bu sözlerini kendi lehine çevirerek ortaya bir fikir atar. Yıldızlarla insanların yaradılışının eş değer olup olmadığını anlamak için yıldızları duygularla tanıştırmayı teklif eder. Gaia bu fikri dikkatlice düşünürken Nyks buna şiddetle karşı çıkar. Yıldızların, duygular karşısında çıplak bir ruhları olduğunu ve kötü duyguların onlara zarar vereceğini söyler. Fakat kardeşleri onu dinlemez. Güçlerini kanıtlamak isteyen iki büyük Tanrı, Nyks'i tanımayıp, gökyüzünde büyük bir sarsıntı oluştururlar. Seslerinin ulaştığı semadaki yıldızlar hissettikleri güçle birlikte korkar ve tutunamayarak gökyüzünden dünyaya düşerler. Nyks, yarattıklarına olan sevgisiyle birlikte derin bir hüzne boğulur. Ve o gece evren, ilk kez bir Tanrı(Tanrıça)'nın ağladığına şahit olur. Nyks'in acı gözyaşları, yeryüzüne düşen yıldızların üzerlerine düştüğünde hepsi ay ışığı altında, eşsiz, beyaz çiçeklere dönüşürler. Edelvays adını alan bu çiçekler, güneşin ilk ışıklarıyla birlikte taç yapraklarını açar ve yıldızların ruhlarını, insan bedenlerinde var ederler. Özünü saf ışıktan alan bu ruhlar, insan bedeni içinde Edela ismini alırlar. Nyks'in değerli Edela'larının yeryüzüyle tanışması işte bu şekilde gerçekleşir.
Edela'lar yüzyıllar boyunca hapsoldukları yeryüzünde insani duygularla ve hislerle tanışırlar. Fakat saf ruhları hissettikleri bütün sahte duygular karşısında katlanılmaz acılar çekmelerine sebep olur. İnsanların yalan duyguları ve kötü düşüncelerini hisseden Edela'lar her seferinde daha çok acı çekerler. Gece Tanrıçası Nyks, bu durum karşısında sevgili ruhlarına kendi gözyaşlarını hediye eder. Edela'lar hissettikleri her acıyla birlikte ağladıklarında, gözyaşları beyaz Edelvays çiçeklerine dönüşür. Bu çiçekler onların acısını biraz olsun katlanabilir hala getirir ve ruhlarının yok olmasına engel olur.
Dünyanın en ağır yaralarını taşıyan Edela'ların tek dileği, birgün yeniden özgürce yaşadıkları gökyüzüne geri dönebilmektir. Fakat bunu başarıp başaramayacakları ise Tanrıların bile iradesinin üstünde olan bir kaderdir.
***Khaos: Khaos, Yunanca boşluk anlamını taşır ve evrenin oluşumundan önceki biçimsiz boşluğu ifade eder.
Khaos, kozmostan yani evrenden veya düzenden önce gelir.Gaia: Yeryüzü tanrıçasıdır. Gaia ya da Gaea, toprak anadır ve diğer tanrılar Gaia ve Erebus'tan türemiştir.
Gaia, Titanlarla birlikte tüm tanrıların annesidir.
Erebus: Karanlık tanrısıdır. Gaia gibi Erebus'u da Khaos yaratmıştır.Nyks: Gece tanrıçasıdır. Gaia ve Erebus'un kardeşi olan Nyks'i de Khaos yaratmıştır. Nyks aynı zamanda yüksek gökyüzünü, tanrıların nefes aldığı havayı temsil eder.
*Yunan mitolojisinde ilk tanrıların doğum sıraları ve birbirleriyle olan ilişkilerine dair pek çok farklı hikaye bulunmaktadır.
*Bu hikaye ise Edelweiss çiçeğinin efsanesinden ilham alınarak kurgulanmıştır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EDELWEISS |JiKook
FanfictionEdela... Biliyorsun ki bu hayat hiçbir zaman senin seçimin olmadı. Sürekli acı çektin, sürekli canın yandı. Başkalarının büyülenerek baktığı o çiçekler, senin gözyaşlarındı. Fakat artık vakti geldi. Vahalar kuruyacak, çiçekler solacak. Ve birgün...