Merhaba! Şu an kimse okumuyor hikayemi:/. Ama ben yazmaya devam edeceğim.
.
.
.
.
.
.
"Arkadaşlar ders boş!" Mustafa'nın sesini duyduğumuz an sınıfta ufak çaplı bir kutlama sarsıntısı oldu. Son iki derse girecektik. "Ece bir bakar mısın?" yan sınıftan Seda gelmişti. Ne olduğunu merak edip hemen yanına koştum. "Efendim?" dedim heyecanla. "Ya şey... Eren ayrılmak istiyormuş..." duyduğum cümleyle yıkılmam bir oldu. "Ne olmuş yine be!" dedi Ege. Ama sanki her şey sona ermişti. Ağlayarak sınıfa tekrar girdiğimde Ege de peşimden gelip çaresizce beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Eren bunu bana nasıl yaptı?! Sınıfın arka köşesine oturup iki ders boyunca ağladığımı fark ettiğimde İdil ile birlikte lavaboya gittim. Çok kızarmıştım, tükenmiştim... Annem fark etmesin diye yüzümü yıkayıp biraz kapatıcı sürdüm. "Ece yapma yaa!" İdil'in sözüne söyleyecek bir şeyim yoktu. Gerçekten artık bıkmıştım. Hızlıca lavabodan çıkıp çantamı topladık. Aşağı indiğimizde herkes çoktan sıraya girmişti bile. Mahvolmuş bir halde bizim sınıfın en arkasına geçtim. Eren özür diler gibi gözlerimin içine bakarken yanındaki arkadaşları da aptal aptal gülüyordu. Daha kötü ne olabilirdi ki! Müdür o sıkıcı konuşmalarını bitirdikten sonra İstiklal Marşı'mızı okuduk. "Tamam Ece boşver artık. Gerçekten bu kadarına değmez. Görmedin ni yanındaki şerefsizlerin güldüğünü. Kendini ezdirme kardeşim, güçlü ol! O kadar güçlü ol ki umrunda olmadığını anlasın..." Ege'nin sözleriyle umut dolmuştu içim. Ona nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyordum. Böyle zamanlarda yanımda olan ilk kişi Ege'ydi... Servise bindiğimizde Eren'in arkadaşları hala gülüyorlardı. Hatta içlerinden biri gülerek "Ece sen de haklısın Eren sonuçta... Ama artık ağlama kız!" dedi inanabiliyor musunuz?! Bu bardağı taşıran son damla olmuştu "Kızım sen kendi işine baksana be! Ayrıldık sonunda gidebilirsin Eren'in yanına! Sanki amacının ne olduğunu bilmiyordum sürtük!" sonra da olanlar oldu işte... "Ece iki dakika rahat dur be! Kim yürüyecek şimdi eve?!" Ege'yi yine kızdırmıştım işte. Kızla birbirimize saç baş girdikten sonra şoför beni servisten attı. E tabi Ege de gelmek zorunda kaldı. "Özür dilerim... Kendimi tutamadım birden."
"Neyse tamam. Üzülme sen, dolana dolana gideriz eve. Anneme mesaj atıyorum?" Ege'nin son cümlesiyle birlikte tüm vücüdumu bir korku sardı. "Ne yazacaksın ki?" dedim endişeyle. Ege ise muzip bir şekilde gülüp telefonunu çıkardı ve mesaj yazmaya başladı, Anne pazartesi gününe acil bir ödevimiz çıktı. Haftasonuna kalsın istemiyoruz. 1-2 saat gecikebiliriz haberin olsun. Kırtasiyeye uğrayacağız. "Nasıl?"diye sordu gülümseyerek."Oha nasıl yaptın bunu!" çok sevinmiştim. "O da benim sırrım."... Sonunda eve gelmiştik. Hemen sırayla duşa girip odamızda kitap okumaya başladık. Saat çoktan 23.03 olmuştu. Birbirimize iyi geceler deyip yataklarımıza girdik ve ben de bugün olanları düşünerek kendimi uykunun kollarına bıraktım....
.
.
.
.
.
Eveet bu bölüm de bu kadar oldu. Umarım sevmişsinizdir. Hep mutlu olun. 🥰 VOTE VERMEYİ UNUTMAYIIN!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İkizim
ChickLitGenç bir kızın yaşadıklarını konu alan bir kitap. En yakın arkadaşının yalanları, istemediği bir hayat yaşaması, arkadaşlarından ayrılması...