Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
evolutionbykorn
Uyarı!
Bu bölümde hassas bünyelerde psikolojik açıdan rahatsızlık oluşturabilecek içerik mevcuttur!
Gerçek tarihe dayanan şiddet ve işkence örnekleri, psikolojik sorgulama ve aşağılama, kimlik/kişilik bunalımı vb yetişkin içerik...
Ama merak etme, çok da etkilenmeyeceksin çünkü bu zaten senin hikayen. Sensin anlatılan. İnsan en aşağılık hayvan.
*
Kalesinde bizzat ziyaret ettiği kabile lideri Lu Han ile kapalı kapılar ardında, kendilerine tahsis edilen özel odada gerçekleştirdikleri konuşmasına "Biliyorsunuz ki..." diye giriş yapan komutanın şeffaf yüzünde o can sıkıcı donuk ifade vardı yine fakat her nasılsa istediğini alan, aradığını anında bulan bakışları hedefinin göz bebeklerini delip ruhunun derinliklerine nüfuz ediyordu.
"...ortalıkta bir takım söylentiler dönüp duruyor ve kralımız bu durumdan hayli rahatsız. Haliyle biz de."
Kabile lideri, komutanın nereye varmaya çalıştığını bilmiyordu ama ağızlarının arandığı hissinden kat'iyen kurtulamıyordu. Bu adam hakkında en nefret ettiği şeylerden bir tanesi ifadesi asla değişmeyen suratı, diğer ve daha fenası ise karşısındakini sorgulamıyor bile olsa bir şekilde diken üstünde hissettirebilme kabiliyeti idi. Tıpkı şimdi olduğu, yalnızca göz bebeklerine bomboş bakarak yaptığı gibi...
"Elinize küçük bir insanoğlu geçtiği ve kaçak bir koloninin varlığı hakkında olan birbirinden ayrı zamanlı iki söylenti bize kadar ulaştı. Kralımızla görüşüp bizzat teyit etmek istediğimizden söylentilerin yayılmasını önlemeye gayret ettik fakat kanser hücrelerine benzer şekilde dilden dile çılgınca yayıldı, kaynağın tespitine dahi muvaffak olamadık. Herkes çoktan her şeyi duymuştu. Şayet gelmeseydiniz elçi heyetimizi size göndermek üzereydik."
Komutanın ne tavrı ne ifadesi ne de duruşu değişti, yalnız Lu Han onun gözlerinin şüphe içerisinde kısılıp omuzlarının öne doğru bir hamle yapmak üzere gerginleştiğine yemin edebilirdi yahut gündüz gözüyle sanrılar görecek denli katıksız bir paranoya örneği sergiliyordu. Az sonra kendine yöneltilecek soru ise bu buz adama dair önsezilerinde aslında hiç de haksız olmadığını kanıtlar nitelikte idi.
"Öyleyse niçin göndermediniz? Hazirandan bu yana neredeyse beş ay müddeti doldu. Oklahoma'dan bile onca yolu tepip geldiler. Sizi bundan men eden ne oldu?"
Sakin kalabilmek giderek imkânsızlaşırken iyiden iyiye gerilen kabile lideri kayıplara karışan karısının sıkıntılı durumunu afişe etmeden öne sürebileceği başka makul gerekçeler düşündü. Mevzu derinlemesine incelenir de Dilruba'nın çaşıtlık ettiği anlaşılır ise yalnızca bir yoldaşın katli ile kalmaz, i̇kili ilişkiler dahi çıkmaza girerdi.
