masal (1)

889 99 149
                                    

-yorumlarınızı bekliyorum-

somewhere over the rainbow by royce prichard

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

somewhere over the rainbow
by royce prichard

*

[21.06.3000
Maymun yılı
Kore]

Küçük bir çocukken eski dünyaya dair efsunlu masallarla sersemlemiş başımı annemin dizine koyar, anlattığı öykülerin sonunu kaçırmamak için uykuya direnerek geçen saatlerin ardından dudaklarımda hayallerimin araladığı yarım bir tebessüm, kalbimde gerçek dünyayı bir gün elbet göreceğime dair dinmek bilmez ümitler ile öylece uyurdum.

Ben uyurken annem başımı okşardı gül kokan elleriyle. Uyuduğumdan emin olana dek anlatmaya devam ederdi. Gözlerim yavaş yavaş kapanırken duyduğum son sesin onun sesi oluşu bana tarifi mümkün olmayan bir güç verirdi.

Ninni söyleyen kadifemsi sesi büyüleyici olsa da ben en çok masal dinlemeyi severdim ondan. Kocaman ağaçların olduğu -masmavi bir gökyüzüne uzanan yeşil yapraklı görkemli ağaçlar-, içinde balık denen kanatlı canlıların yüzdüğü denizlerin olduğu masallar. Sarı papatya bahçelerinde koşan çocuklar ve yeşil çimenlerin üstünde süzülen tüylü kuşlar...

Annem bütün bunların gerçek olduğu konusunda ısrar ediyordu fakat ben bazen tüm bunların koca birer aldatmaca olabileceği şüphesi ile sarsılıyordum. Doğduğum günden beri gördüklerim aile bireylerim ve elektronik aydınlatma lambaları ile döşeli evimizdi. Aslında anneme inanıyordum ya da belki inanmak istiyordum ama anlattıkları hayatım boyunca görmediğim şeylerdi ve itiraf etmem gerekirse bir defasında babamı, bana masallar anlatarak aklımı böyle safsatalarla doldurmaması gerektiği yönünde annemi çok ciddi azarlarken yakalamıştım.

Bütün bunlar bir saçmalıktan mı ibaretti? Cennet diye bir şey aslında hiç var olmamış olabilir miydi? O zaman annem niçin aksini iddia ediyor ve bundan yüzlerce yıl önce yukarıda sahiden anlattığı dünyanın var olduğunu, insanların bir zamanlar orada yaşadığını söylüyordu? Kafam karışmıştı. Büyüdükçe daha da çok. Yukarı çıkmak, annemin anlattığı tüm o efsunlu masalların yaşandığı sarısı güneş, mavisi deniz, kahvesi toprak dünyayı bizzat teyit etmek istiyordum. Yalnızca istemiyor, bunun için adeta ölüyordum.

Ve bir gün kendi kendime söz verdim. Ben Do Kyungsoo neye mal olursa olsun yukarı dünyaya çıkacak, söz konusu ağaçları, kuşları, balıkları çıplak gözle görecektim.

İçimden bir ses evvela yaşadığımız yerden başlamam gerektiğini söylüyordu. Aslında evim hakkında neredeyse hiçbir şey bilmediğimi ürpererek fark ettiğim gün, içimdeki sese kulak vermekle en iyisini yaptığımı anladım.

Birkaç düzine insan olarak devasa bir tüp tünelin içinde kalıyorduk. Her yerinden kablolar fışkıran bu metal yapının gerçek büyüklüğünü hiç bilmediğimi bazı odalara giriş izminim olmadığını öğrendiğim gün fark ettim. Babamın tavrı oldukça net ve katıydı. Annem masal anlatmayı bırakalı da hayli zaman oluyordu ve bunun sebebinin de gün içinde pek sık karşılaşmadığım babam olduğunu anlayabiliyordum. Buna rağmen pes etmek yerine daha çok hırslandım.

BLOODHOLICHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin