5.Bölüm

262 32 9
                                    

Bu gidiş seni bitirecek...

Günlerdir aklımda bu cümle yankılanıyordu. Haklıydı, bitmeye çoktan başlamıştım.Sırf bir cümlesi için görüşmeme kararı aldığım adamı günlerdir aklımdan çıkaramıyordum. Olmuyordu,aklımdan çıkmıyordu.Beş kitap bitirmiştim,sanki aklımdan çıkarabilecekmişim gibi.

"Jazz? İyi misin?" Irkildim. Yutkunup ona döndüm.

"E-Evet,iyiyim." Nora kumral saçlarını sağa attı. Parmaklarını telefonuna doladı. Yüzüme bakmadam bir kaç homurtu çıkardı.

"İyi..." Dikkatlice ona baktım.

"Asıl sen iyi misin? Günlerdir onu elinden bırakmıyorsun.Sahi,şarzı falan bitmiyor mu onun?"

"Birincisi,buna o diyemezsin. Ne kadar pahalı sen biliyor musun?" Kıkırdadım. Yeni telefon almıştı.

"Casey nerede?" Bir kaç şey daha yazdıktan sonra,

"Bilmiyorum. Jame ile beraberdir herhalde.'' Uzunca bir süre konuşmadık.

''Para olayını ne yaptın? Harry'e vereceğin." Soluk alamadığımı hissettim. Günlerdir beynim dışımda hiç kimse bu ismi mırıldanmamıştı.Paranın küçücük bir kısmını halletmiştim.

"B-Bilmiyorum... Birazını hallettim."

"Bence o parayı ver. Yoksa dayanamayıp harcayacaksın." 

Güzel bir fikir miydi? Yüzünü deli görmek istediğim adamla yüz yüze gelebilecek miydim?

Telefonumu hızla elime alıp mesaj kutusunu açtım.

"Vereceğim paranın küçük bir kısmını ayarladım. Bir yerde buluşursak verebilirim.   -J."Bir kaç dakika içinde cevap geldi.

"Frozen kafe,1 saat sonra."

Ne kadar da soğuktu? Cevap yazmadım.

"Beni Frozen kafeye bırakır mısın?" Frozen kafe hakkında hiç bir fikrim yoktu. Kafasını telefondan kaldırıp kaşlarını dikleştirdi. Şaşkın gözlerle bana baktı.

"Ne var bunda,Nora?"Sağ omzunu silkti.

"Bilemem,ama senin paran oraya yetecek mi?" Kaşlarımı kaldırdım.

"Derken?"Kafasını yeniden telefonuna gömdü.

"Biraz pahalı bir kafedir." Cevap vermedim.Ayağa kalktı.

"Hazırlan,bırakayım seni."

●●●●●●●●●

Derin bir nefes alıp tırnaklarımla masada ritim tuttum. Gelmesi en az 20 dakikayı geçmişti. Ya gelmek istemediyse? diye geçirdim içimden.

Geldiğimden beri su bile içmemiştim. Pahalıydı,hemde çok fazla. Su içmeye bile cesaret edememiştim.Telefonumu cebimden çıkramamla,onun bana doğru yürümesini görmem bir oldu. Telefonumu masaya bıraktım.Yüzüme bakıp siyah ceketinin düğmesini açtı. Yerine oturduğunda dudaklarından bir öksürük koptu.Güçlü bir öksürüktü,vücudunu sıkı bir şekilde sarsılmasını sağlayacak kadar.

Dudaklarımı araladım. Ortam fazlasıyla gergindi. O yüzüme bir özür bekler gibi bakıyordu. Yutkunup,konuşma cesaretini kendimde buldum.

"İyi misin?"

"İyiyim." Gorson yanımıza yavaş yavaş yaklaştı. Sade kahve istediğini söyledi. Ne çok kahve içiyordu?

"Geç kaldın." Omuz silkti.

"Trafik vardı." Kahvesi gelene kadar konuşmadık.Kahvesini yudumdı.

"Ne kadar getirdin?"

"2 bin kadar..."  Konuşmadı,yapabilecek en kolay şeyi yaptı.Sustu. Gözlerine baktım.Belki  de bu zamana kadar gördüğüm en iyi yeşillerdi.Gözleri muhteşemdi. Konuyu biraz açmak isredim ve

HOPEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin