multimedyada mira var
MİRANİN AĞZINDAN...
ismimi duyduğum kişiye başımı çevirdiğimde tanıdık yüzle karşılaştım. ben ona şaşkın şaşkın bakarken o bana "kasıma selam söyle"dedi dudağı yukarı kıvrılırken. evet doğru tahmin bu aykandı. herzaman olduğu gibi yine siyahlar içindeydi ve şapka şapka takıyordu. onu görünce şok geçirdim resmen. beklemiyordum burda bu şekilde göreceğimi. bunu hemen açelyaya söylemem gerektiğini düşünerek onun yanına gidip "aykan burda" dedim direk hiç vakit kaybetmeden.
"hangi aykan? bizim aykanmı?"diye saçma bir soru sorarken bıkkın bir şekilde "yok düşmanımızın aykan. elbette bizim aykan başka hangisi olucakki" derken "tamam sus" dedi ya. ne kadar rahat ve hiç birşeye heycanlanmayan bir ablam var. bazen düşünüyorum açelya gerçektende benim ablamı diye çünkü hiç ortak noktamız yok bana göre. parti bitince eve anannemin yanına gittik. yarın düğün olduğu için erken yattik ve sabahta erken kalkıp hazırlanıp direk düğün salonuna gittik. aykanı yine gördüm ama malesef benim ablam göremedi. yok kesin bu kız bilerek görmemezlikten geliyor.......
nardeyse bir haftayı köyde geçirdikten sonra sonunda eve gelebilmiştik. köye gidincede bir türlü gelemiyoruz babam yüzünden eve yani tifilise. şuanda'da odada kuzenim lilayla birlikte oturup boş boş bakışıyoruz çünkü konuşacak konu bile yok. ablamsa annemin sözü üzerine onlara yardım ediyordu. daha fazla dayanamiyarak "dışarımı çıksak?" sorusunu yönelttim. bu sıkıntıdan ölmeden önce son kez şansımı denemiş olduğumun garantisiydi. lilanın gözlerinin içine umutla bakıyordumki evet desin.
"olur" demesiyle yerimden nasıl kalkıpta üzerimi değiştirip dışarıda olduğumuzu anlamadım. aman be boş ver sonuçta şuan dışardayım pardondışarıdayız ve burda sıkılma ihtimalim evde sıkılma ihtimalimden daha küçük. biz öylece yürürken ragganın bizim tarafa geldiğini gördüm. inşallah bir şey saçmalamaz lilanın yanında. "sen lilamısın?"dedi gelir gelmez sanki tanımıyordu ve küçükken sanki aynı mahallede yaşamıyordu. lila birşey söylemiyince "küçükken daha güzeldin,giderek çirkineştinmi ne?"dedi alayla gülümserken. yeminle bu çocuk patavatsız. o ne biçim laf. şeytan diyor git kafasına bir tane patlat. ya en azından biraz düşün o senin sevgilinin kuzeni be kuzeni. lilaysa hiç bozuntuya vermeden "şuan sana gerekli cevapı verirdimde neyse terbiyemi bozmiyayım"dedi aynı alayla gülerek. "lila yengem çağırıyor hadi gidiyoruz" sonanda mudahele ederek ablam konuşmuş oldu. onları takip ederek tam gidecekken ragganın öksürme sesiyle hepimiz ona doğru döndük. bu öksürme boşuna diyldi aklı sıra bana konuşmamız lazım diyordu."hadi mira gelmiyormussun?"diyen lilaya döndüğümde
"annem marketten şeker al demiştide unutmuşum. siz önden gidin bende hemen alıp geliyorum" dedim. eve gidince ablama söyliycektim ama şuan lila varken bunun sözünü bile edemem. ablamla lila giderken bende bakışlarımı raggaya çevirdim.
"beni seviyormussun?"dedi pat diye. narden çıktıki bu böyle aniden. tabiki seviyordum. her dakika söylemeye ne lüzumu vardı.
"beni seviyormussun?" tekrar aynı soruyu sorduğunda ilkinde cevap vermediğimi anladım ve bu sefer susmak yerine cevap vererek soru sordum "niye sevmiyeyim?"
"bilmem. sınıfarkadaşların öyle demiyor" dedi ragga ciddi aynı zamanda sinirli ifadesiyle. tam ağzımı açıp ne diyorlar diyecekken ediz geldi bende söylemek istediklerimi söyliyemeden uzaklaştım. nede olsa yarın görücem o zaman sorarım ne diyorlarmış sınıfarkadaşlarım. evin kapısını açıp içeri girdiğimde annemin ciddi ifadesiyle karşılaştım. bu aralar herkezinde ifadesi ciddi. hayır anlamıyorum bana gelincemi ciddi oluyorsunuz sadece. "şeker kalmamış" dedim direk hiç soru yağmuruna tutulmaya niyetim yoktu.
ve yine dışarıdayız. evde oturmaktan nefret ediyorum bu yüzden vakit buldukça dışarı çıkmak için ablamı zorluyordum. arada bir adende geliyordu yanımıza. şuan zaten aden ve kasımla birlikteydim. biz sohbet ederken uzaktan acayip şekilde aykana tıpatıp benzeyen birinin bizim tarafa geldiğini gördüm ki bunu kızlarada söyledim. "o gelen aykanmı yoksa banamı öyle geldi?
"bende benzetmedim diyl hani" kasımın sözüyle tam ona dönecektimki benden önce davranan biri oldu. "kasımla beni 5dakika yalnız bırakın" aykanın sesi beni yine gözlerimin bana yalan söylemediği garantisini verdi. aykanın emir veren sözüne karşılık olarak adenle birbirimize bakıp sonra aynı anda "tamam" dedik.
adenle birlikte kasım ve aykanın konuşmalarının bitirmeleri için beklerken ragga ve amir geldi. ve şuanda'da bizim yanlarına gitmemize izin vermiyorlar. bu kadar ne konuşuyorlar bunlar be. resmen dünya rekoruna giriş yaptılar en uzun süren konuşma diye.
"yaa izin verinde gidelim yanlarına" diye küçük çaplıda sitem ettim.
"olmaz. daha bitirmemişler görmüyormussun?" ragga sağolsun kocaman kollarıyla beni engelliyordu.
"ayrıca gel bakim sen konuşmamız lazım" of bıktım bu çocuğun konuşmamız lazım diyen sesinden. kesin çok saçma bir şey söyliyecek zaten hep öyle oluyor.
"gelmiyorum" dedim. her çağıranda gidecekmiydim canım. tabikide hayır.
"bir..." yok devenin nalı neye sayıyorsun sen yaa. birmi ozaman al sana
"iki, üç. şimdi bırak kolumu?" diyip gözümle kolumu tuttuğu yeri işaret ettimki daha ben yeni görüp hissetim tuttuğunu.
"gelmiyormussun?"
"gelmiyorum"
"peki gelme" dedi kızgın olduğunu belirterek. kasımda nihayet geldi çünkü bu konuşmayı daha fazla sürdürmek istemiyorum.
"nardeydiniz. bakmadığımız yer kalmadı" ablamın bu saçma sorusu karşısında bıkkın bir şekilde "burdayız" dedim hemen ardında
"eve gitmem lazım annem çağırdı" ekledim"peki git".
annemin emri üzerine hemen çabucak eve gidip verdiği işi tamamladım. şimdide merdivenlerin basamaklarını bir-bir arkamda bırakarak dışarı çıkmak için iniyorum. dışarı çıkmamla raggayı karşımda görmem bir oldu. önce şaşırdım. kim olsa şaşırırdı daha demin ters konuşmuştu benimle şimdi böyle karşımda görmek tuhaf hissettirdi.
"buraya gel" ragganın emir veren tonuna uyarak arkasından gittim. az öncede gel demişti şimdide gel diyor demeki önemli birşey söyliyecek
"facebookun varmı?"dedi. bu soruda neyin nesiydi
"yok" dedim niye dediğimide bilmiyorum ama şuan bilmemesi daha iyi
"peki"
"bunumu diycektin?" diye sordum çünkü bu çok saçmaydı. sadece bunun için o kadar gelmem için uğraşmazdı.
"hayir. sana birşey diycem buraya gel" diyip pis gülüşünü sergiledi. ah bir dakika şimdi anladım sabahtan beri niye çağırdığını. pislik yaa
"hayır gelmiycem biliyorum napcaksın" dedim. o kadar kolay diyl beni öpmek. avucunu yalarsın
"ne?"dedi anlamamışcasına
"beni öpmek için ama öpemiyeceksin" dedim direk. sen beni öpmen için önce kırk fırın ekmek yemen lazım hoş yesende öpemiyeceksin yaa
"niye hakım yokmu?" diyerek o herzaman sergilediği karizmatik gülüşünü sergiledi aynı zamanda sapık gülüşünü
"yok!" bu sefer emir veren tonda konuşan ben olmuştum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bize şans ver
Teen Fictionaşkını kanıtlamaya çalışan genç bir çocuk ve ona inanmayan genç bir kız. bu hikayede aşkın ve arkadaşliğın arasındaki farkı göreceksiniz