multimedyada mira var. diğer karakterlerimizide zamanla koyucamMİRANIN AĞZINDAN.....
yine bir akşam üstü. güneş doğumuyla sabahı ele geçirirken şimdide batmasıyla gökyüzüne güzel manzara sergilemeye çalışıyor. açıkçası bunu başarıyor. insan kendini alıkoyamıyor bu muhteşem manzaranın karşısında. bankta oturmuş adenin gelmesini beklerken herkes gibi bende faydalanmak istedim böylesine şahane gökyüzünün sergilediği resme. nihayet aden'de gelmeyi başardı. geç kalan bir yapısı yoktur bu kızın ama benim erken gelme gibi bir alışkanlığım var.
"yine erkenciyiz bakıyorumda" diyip tokalaştık.
"bikere ben geç kalmam. sen hep erken gelirsin" diyerek kendine özgü lafınıda söylemeyi unutmadı.
"hadi ada'lara. şu kızıda bikere bizim aramızda görelim" diyip apartmana girişimiz yaptık. sanki kırmızı halı serilmiş ayağımızın altına onun girişini yapıyoruz.
"ee verdinmi mektupunu?" deyip "daha doğrusu buldumu seni sevdiceğin" ekliyerek iki gün önceki olayı hatırlattım adene. 8mart günü benden sevdiği çocuğa, sınıfarkadaşına yani savaşa mektup yazmamı rica etmişti kendi ağızından.
"sırasına koydum sınıfta kimse olmayınca" deyip gözlerini kaçırdı. yüzüde domates gibi kızardı yaa kıyamam buna. utanmıştı.
"inşallah bulur senide böyle utanıp kızarmassın yanımda" diyerek gözlerimle kızaran yanaklarını işaret ettim.
o sırada çoktan adan'ın evin kapısının yanına gelmiştik. dışarı çağırmak için. telefonlarımız olmadığı için böyle kapıya gelip çağırmak daha mantıklı. sağ elimi yumruk yapıp kapıyı tiklattım. hiç gecikmeden kapı açıldı ada bildiğimiz ev haliyle karşıladı bizi. dağınık topuzu, sıradan bir pantolon ve tshirt.
bizi görünce gülüp "hoşgeldiniz kızlar" dedi.
hemen öne atliyarak "hiç hoşbulmadan gidelim. seni çıkarmaya geldik." dedim nefes-nefese. onca kat çıkmıştık. doğal olarak yorulduk.
"üzgünüm kızlar gelemem. birazdan annemler gelecek misafirliğe gidicez"dedi .
"öylemi?" diyen adene ada'dan cevap "onlar gelene kadar buyrun. konuşuruz".
"olur" diyip lafı uzatmadım. en sonunda zaten giricez eve bari başından lafı kısa keselim.
ada adenle bana içeri girelim diye kapıyı biraz daha açıp geri çekildi. ayakabılarımızı çıkartıp içeri girdik. bizi loş bir salon karşıladı. berje bir koltuk modellerinden yapılmışca görulen dizayiner. ortada sehpa. sehpanın üzerinde örtu de diyemiyorum birşey işte anlayın birazcık:). koltuğün sağında televizyon solundaysa uzun dikdörtgen şeklinde masa var. adenle geçip oturduk."size önemli bir şey söyliycem. aykan kasımı sevmiyormuş" diyip yanımıza geldi
"derken? 8martta yemin etti seviyorum diye" diyip varsayımları öne attim. şaşırıp şaşırmadığımada henüz karar vermiş diylim. inşallah bidakine şaşırırım.
"ha evet biliyorum onu. aykan bana söyledi. aslında bakarsanız olay şöyle oldu. ediz kasımla seni orda görünce aykan dediki siz ordaymısınız. o zamanda aykan'lar kızların yanındaymış. çaktırmadan sizin yanınıza gelmiş. "dedi bi hışımla
"ee sonra nolmuş?" dedim. olaylar git-gide ilginçleşiyor
"yani uzun lafın kısası aykan intikam almak için demiş kasıma seni seviyorum diye aslında hiç bir zaman sevmemiş" yine bir hışım. bu kız bugünümü bekliyordu bunları söylemek için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bize şans ver
Teen Fictionaşkını kanıtlamaya çalışan genç bir çocuk ve ona inanmayan genç bir kız. bu hikayede aşkın ve arkadaşliğın arasındaki farkı göreceksiniz