kasımın ağzından...
herkez neler olduğunu öğrenmek için parktan evin önüne giderken ben nedense gitmek yerine olduğum yerde kaldım. ayaklarım hareket etmiyordu yada ben haraket etmelerini istemiyordum. aykanda gitmedi yanımda kaldı. aykanla eski mahallede tanıştık. ben ozamanlar timurle sevgiliyken bana gelip beni sevdiğini söylemişti. o an bana nolmuştu bilmiyorum ama ondan etkilenmiştim ama belli etmemeye çalıştım çünkü timurle sevgiliydim. beni etkilemek için aykan bana yüzük bile almıştı. zaten nolduysa o yüzük meselesinden sonra oldu. o günden sonra timurle kavga ettik ve bana ayrılmak istediğini söyledi. nedenini soruncada canım öyle istiyor demişti. bende aykanla sevgili oldum. beni seviyordu bende ondan etkilenmiştim. ama bunu limsaya söylemedim, zaten söylesem beni öldürürdü öyuzden gizlemeyi tercih ettim. limsanın bildiği tek şey aykanın beni sevdiğiydi. ben düşüncelerimdeyken sanemin sesi ona dönmeme sağladı bu sayede aşağıdaki kavganın bittiğini anlamış olmam çok sürmedi."ee kasım sen...daha doğrusu siz niye gelmediniz?" diyip gözlerini bana ve aykana dikti immalı bakışlarıyla. bende elimden geldiğince hiç birşey olmamış gibi cevap vermeye çalıştım
"hiç yaa öylesine işte"
sanem "neyse tamam inanmış olayım" derken bile immalı bakışlarını bizden ayırmıyordu. "ben artık gideyim, geç oldu sonra yine görüşürüz"diyip yanımızdan ayrıldı. bizde kös kös otururken birden mira oturduğu yerden kalkıp "sıkıldım yaa" dedi.
tijen "napalım istiyorsun"dedi. nedense bu kıza hiç ısınamıyordum aman neyse mira ve açelyanın arkadaşi diye yanımızda zaten.
mira "saklambaçmı oynasak?"diyip bize baktı. ben onaylar tarzda kafamı salarken diğerleri hep bir ağızdan "olur" derken toplanmaya başladık kura çekmek için kim önce sayıcak diye. ada kura çekmek için cebindeki parayı çıkarıp yukarı fırlattı. herkeze tek tek fırlattıktan sonra son olarak tijen kalmıştı doğal olarak o ebe olucaktı. tijen sayarken bizde koşar adımlarla saklanmak için kendimize uygun yer arıyorduk. ben ve mira aynı yerde saklanıp tijenin bitirmesini bekliyordukki birden miranın koştuğunu gördüm hemde sobelemeye gidiyordu. ah bu kız yaa madem birlikte saklandık birliktede sobelemeye gidelim dimmi?. ben miranin sobelemeye doğru giden koşusunu izlerken birden bedenimi saran iki elleri hissetim. kafamı çevirip baktığımda aykanın bana sarıldığı farkettim. yaklaşık 30saniye öylece kaldıktan sonra hemen aykanı kendimden uzaklaştırarak miranın olduğu tarafa koşmaya başladım. koşarkende tijenin "kasım sobee" dediyini duydum. o an oyun oynadığımızı yeni anlamıştım ama şuan bu umrumda bile diyldi. acilen miranın yanına gitmem lazımdı. ,,ah nardeydi bu kız?,, derken içimden birden miranın sesini duymamla rahatladığımı hissetim.
"kasım iyimisin? noldu?"
bense koşmaktan nefes nefese kaldığım için kelimeler zar zor dökülüyordu ağzımdan "ay...aykan bana zorla sarıldı". mira benim bu söylediklerim karşısında sadece "hmm" diyebilmişti. zaten hemencicik eve dağılmıştık.Ertesi gün
elimde tuttuğum kurşun kalemi oynatırken dersin ne zaman biteceğini düşünüp duruyordum çünkü ders matematikti ve ben hiç anlamadığım için sevmiyordum yani sevmeme gereği duyuyordum. zaten matematiği kim sevmişki bu zamana kadar ben seviim dimmi?. hoca iyiydi aslında ama sinirlenince biraz fazla bağırıyordu o kadar. 50 yaşının üstünde, uzun boylu, kısa hafif düz kırmızıya kaçmış saçlarıyla kadın hocamız anlamadığım bir işlemi sınıfa açıklarken ben daha fazla dayanamiyarak önümdeki kıza dersin bitmesine kaç dakika kaldığını sordum. telefonum olmadığı için hep böyle şeyleri sınıftakilere sorarım. oda cebinden telefonu çıkarıp ekranı açtıktan sonra bana bakıp "30saniye" dedi. bende gülümseyip teşekkür ettim. woah keşke biraz daha bekleseymişim. hoca ders notlarını söylediğinde zilin çaldığını anlamam uzun sürmedi ve birden gözümü kapıya diktim mira gelir diye ve geldide. o beklerken bende oturduğum yerden kalkıp miranın yanına gittim. gittiiyim gibi ciddi bakışlarıyla "kasım aykanı gerçekten seviyormussun?" dedi aslında sordu."bilmemki acaba sevsemmi yoksa sevmesemmi?"diyince cidiyetini hiç bozmadan "eyer sevseydin zaten bu sözleri söyliyemezdin. aşk ve sevgi bu sözler gibi basit diyldir bunu sakın unutma" diyince söylediğim söze kızdığını anladım buyüzdende konuyu değiştirme amaçlı "haftasonu napıyorsun bize gelsene"dedim
"malesef düğün var köye gidicez" dediği gibi zil çaldı. zilin çalmasına hiç bu kadar sevineceğim aklımın ucundan bile geçmezdi.Miranın ağzından....
okuldan eve geldiğimizde ablamla birlikte annemin çoktan herşeyi hazırladığını gördük. birazdan yola çıkacaktık. bugün kına gecesi vardı ona yetişmeliydik. zaten burdan gidince direk oraya gidecektik. hiç eve uğrayıp üstümüzü değiştirmeye vaktimiz bile olmayacaktı. 5 - 10 dakikadan sonra annemin sesini duymamla yemekte olan yemeğimle beraber yerimden sıçradım "hadi çocuklar yolla çıkıyoruz"
"tamam anne" diyip yemeğimin son lokmasını ağzıma atıp etrafı toplamaya koyuldum.
"hadi mira bi sen kaldın. ha bide tuvalete giriyorsan gir" ablamın sözüyle tuvalete girmem gerektiğini anladım. ne zamanki yolculuğa çıksam tuvalete girmeden yolla adımımı atamıyorum. artık alışkanlık oldu bu bende. senelerdir böyle devam eden bir ritüeli şuanda değiştiremem dimmi?. son anda ayakabılarımı giyip tuvalette işimi hallettikten sonra evden çıkıp annemlerin beni beklediği arabaya geçtim. yolculukta müzik çok iyi gidiyor. müzik insanı her duyguda ele geçirebilen bir varlık veya hisstir. kelimelerle anlatamadığımız şeyleri dile getirmektir. kendimi müzığin ritmine bırakarak uykuya dalmaya çalıştım her ne kadar başarılı olabilmesemde...........
uzun ve sıkıcı geçen yolculuğun ardından sonunda köye gelebilmiştik. direk kına gecesine gideceğimiz için arabada ablam, annem ve ben kendimize çeki düzen veriyorduk. saçlarımı hafif elimle tarayıp, belli olmayan renkle ruj sürüp, arabanın kokusunu gidermek içinde azıcık parfüm sıktım. bu zamana kadar çoktan gelmiştik. arabadan inince tanıdık ses duydum ama tam çıkaramadım. zaten takmayıp kına gecesi için kiralanan salonun içine girdim annem ve ablamla.
burda nardeyse iki buçuk saatir gelmiştik ve deli gibi dans ediyorduk. zaten oturmamıza imkan verilmiyordu. müzığin ritmine göre dans edip eğlenmeye çalışıyorduk. sonunda enerjimiz bitince oturmaya karar verdik o sırada iki genç kız. birinin elinde mum paketleri varken diğeriyse mumları dağıtarak sıraya devam ediyorlardı. eline mumları alan genç kızlar içlerinde bizde dahil ayağa kalkıp düz sıra için dizildik ve ,,yüksek yüksek,, şarkısı çalmaya başladı. bu sırada çoktan gelin ve damat dizildiğimiz sıranın ortasında oturdular. şarkıyı ve sırayı bozmiyarak ilerlerken birden yine aynı şey olmuştu. daha buraya gelmeden önce arabadan inerken duyduğum tanıdık sesi tekrar duymuştum ama bu sefer ismimle hitap etmişti
"mira?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bize şans ver
أدب المراهقينaşkını kanıtlamaya çalışan genç bir çocuk ve ona inanmayan genç bir kız. bu hikayede aşkın ve arkadaşliğın arasındaki farkı göreceksiniz