"Al işte yine arıyor." diye sızlandı Asya. "Ya sabır gecenin bu saatinde ne derdi olur ki bir insanın." Gerçekten bunalmış ve bitkin bir yüz ifadesiyle telefonu açmıştı. "Evet yine ne var Allah'ın cezası." Efe telefona verilen cevaba içten içe sevinmiş ve yüzüne takındığı sinsi bir ifadeyle şöyle demişti ; " Bilirsin işte telefon sapığı olmak zor meslek. Tüm bu kaba saba verilen yanıtlara sessi kalmalısın ki tekrar aramaktan korkmayasın. Ha gerçi ben hiçbir şeyden korkmam ya neyse."
Asya şaşırmış gözlerle hafifçe yatağında doğruldu ve aynadaki yüzüne bakarak ; " Vay canına hem sapık hem ukala hem de patavatsız. Cidden zor bir meslek olsa gerek." dedi.
"Hey orada dur bakalım küçük hanım. Telefon sapığı da olsak bir gururumuz vae değil mi? Bu kadar agrasif olmanı anlayamıyorum. Sonuçta sarkıntılık yapmadım sana biraz daha tevazü ile konuşbilirsin değil mi? Nitekim telefonda değil de herhangi bir kafe, sokak, sinema gibi bir yerde de tanışabilirdik. Sapık dedimsede cidden bir sapık olduğumu düşünme. Sadece yaptığım bir şakanın uzadığını varsay. Yoksa bunca hakaretlerini sana yedirmesini bilirim." diye sinirle söylendi Efe.
Asya bu defa çığrundan çıkan bu tekefon görüşmelerine noktayı koymaya karar vermişti. Ve içgüdüsel bir havada çıkan çemkirmeye benzer kızsal sesine engel olamadan haykırdı ; "Bana bak oğlum sen beni tehdid edemezsin tamam mı? Daha beni tanımıyorsun benim kimseden korkacak kadar çömez olduğumu falanda düşünme... Öyle klişe korkaklıklarlamahkemeye falanda vermem merak etme sadece çok sinirlenirsem kendi yöntemlerimle seni bulur ve doğduğuna pişman ederim."
Efe sesli bir kahkaha patlatarak ; "Bak seennn çok korktum yaa. Ne yapabilirsin kızım sen bana. Bilmiyorsan söyleyeyim ama her koşulda karşında dev gibi bir adam var. Ayrıca bağırmyıda kes kulağımda ufak çaplı bir deprem etkisi yaratmana dayanamıyorum."
"Ne mi yaparım?" Gülme sırası şimdi Asya'daydı. "Daha bugün o dev gibiyim diye övündüğün kalıplardaki iki adamı yere serdim okulda. Ah canlarım nasılda şok içinde kalakalmışlardı." dedi.
Efe bir an büründüğü o sessizlikten çıkmak için hayli çaba sarfetsede bu kadar büyük bir rastlantının olabileceğine inanmak istemeyecek olsa ki şok olmuş ifadelerle alaycı konuşmasını sürdürdü. Boğazını hafifçe temizleyerek telefondaki kızın o baş belası olmasına imkan yok edasıyla şöyle dedi ; "Kim sen mi? Hemde bir değil iki tane dev adamı öyle mi? Onların devden çok yedi cücelerden ikisi olmadığına emin misin?" diye gizli kapaklı yönelttiği soruyla bugün o iki devlerden birinin kendisi olup olmadığını anlamaya çalışıyordu.
"Evet ben tabiki... Yani inanmıyor olman gayet doğal... İki dev oldukları doğru ama yürekleri iki cücede bile yok eminim. Bana şaşkınca bakakaldı ikiside..." Dedi Asya.
Efe ise araya telaşla girmişti... Kalbi bu defa hızla çarpıyordu. Gerçekten bu kız o kız olamaz dimi diye kendi iç sesine binlerce soru yağdırırken Asya'ya sadece şunu diyebilmişti; "Pe peki diyelim ki böyle bir şey oldu ve sen o iki cüce yürekli devi yere serdin... Peki sebebi ne bunu niye yaptın?" diye sorarak bu sefer sapığı olduğu kızın kendi baş belası olup olmadığını teyiy edecek gibiydi...
"Neden mi? Ah bunu bende bilemiyorum. Sahi o iki kazulet niye kavga ediyordu ki?" Diye sesli düşünen Asya'yı Efe'nin telaşlı öksürük sesi kendine getirmiş ve şöyle demişti ; "Ya bilmiyorum sabah okula gittiğimde park yerinde iki tane dev kavga ediyordu seslendim hoopp pişşt dedim ama kale almadılar bende aldığım JUDO eğitiminin hakkını verme sıramın geldiğini düşünerek basit bir dize tekme darbesi tekniğiyle ikisini nakavt ettim. Hahahaha ay hatırladıkça hala gülüyorum. Apışıp kaldılar görmeliydin."
"Gördüm gördüm" diye şok olmuş bir şekilde cevap veren Efe'yi Asya'nın "Nasıl gördün?" diye şaşkın sorusu kendine getirmişti.
"Şey gördünmü sen... Nak olanlara demek JUDO biliyorsun öyle mi?" diye ortalığı misafir gelecek anne edasıyla toplamaya çalışmıştı Efe. İnanamıyordu olanlara. Raslantının böylesi olurmuydu sahi? Nasıl bir kaderdi ki bu... "Demek beni duvara çarpması yere yapıştırması JUDO eğitimi almış olmasındndı." diye gizli bir soruşturma yapmıştı içiyle Efe.
"Evet JUDO eğitimi aldım ben hemde 4 yıl. Ama gördün mü bak nasıl işe yaradı. İkisini de alt ederek olası bir kavgayı engelledim. Üstüne üstlük bir tanesinden de daha önce olan bir husumet yüzünden intikamımıda aldım. Ohh olsun.." diye farkında olmadan eliyle göğsünü sıvazladı Asya...
Efe ise şaşkınca "Daha önce olan bir hüsumet mi?" diye kekeledi. " Ne yani bu kız benden intikam mı aldı? Ve sevinip ohh çekiyor öylemi?" diye sessizce tısladı. "Görürsün sen baş belası intikamın hası nasıl olur görürsün" diye aklından o anda bilmem kaç tane intikam senaryoları yazmıştı bile...
" Evet evet evet. Daha önce olan bir hüsumet. Ay aman ne çok soru soruyorsun. Hem biz ne zaman geldik buralara. Of ya iyice kafayı buldum ben telefon sapığıma anlattığım şeylere bir bak. Ya işin özü şu. Ta bu konulara gelmeden önce bir daha beni aramaya bile kalkışma demem gerekiyordu. Neyse be işte anladın mı beni bay sapık?"
Efe ise ; " Anladım da malesef kabul edemeyeceğim galiba. Sohbetin hoşuma gitti daha çok görüşürüz haddi iyi geceeeeleeerrr." diyerek telaşla telefonu kapattı.
"Erkek milleti işte sapıkta olsa eski 3310 telefonları kadar takoz oluyor."
"Ya ne saçmalıyorsun Asya yarın okul var hadi yat artık." diye iç sesiyle kendini ikaz ederek yataktağa gömüldü.
Diğer tarafta Efe sinirden ve şaşkınlıktan ne yapacağını bilmez halde yatakta bumerang gibi döne döbe zorla uyuya hapsolmuştu.
İki gün sonra okulda herşey normal seyrinde devam ediyordu... Asya ve Ecrin okul kantinine inip bir şeyler içmeye karar vermişti.
"Asya biliyor musun geçen hafta olan sınavdan hiç iyi bir not alamadım. Ne olacak benim bu halim." diyerek sevimli bir dudak büzmesiyle ; " Bana yine ders çalıştırır mısın? " diye üstü kapalı göndermeler yapıyordu arkadaşına Ecrin.
Asya bu göndermeleri alıp yutkunarak ; "Hiç şaşırmadım nedense."diye sessizce söylensede arkadaşını kıracak yapıda biri değildi. "Hani şu tam beş saat anlattığım konunun dersinden mi kaldın Ecrin? Ah Ecrin ben ne yapacağım seninle güzel arkadaşım?" diye saçlarını sıvazladı.
Ecrin büzdüğü dudaklarına yerleştirdiği tebessümle şirinlik sınavından geçerli bir not alabileceğini Asya'ya bir kez daha kanıtlamıştı... "Mesela bana yine ders çalıştırırsan olurmu ki kuzum?" dedi.
"Offf peki peki Ecrin peki. Hem kabul etmeyip ne yapacağım nasılsa kabul edene kadar yaramdaki kabuk gibi yapışıp kalacaksın bana." diye yanıtlarken kantinin içerisine girmişti bile.
Ecrin çektiği sandalyeye arkadaşını yanına çağırırken elindeki kahveleri masaya bırakıp oturmak için hazırlanan Asya sandalyesine dokunan bir el farketti. Arkasına dönmesiyle burun buruna geldiği Murat ona tek kaşını kaldırıp ; " Merhaba küçük hanım." demişti.
![](https://img.wattpad.com/cover/24981512-288-k837690.jpg)