Karaca arka bahçeden girip sessizce evin içerisine sızmıştı.Kendi evine hırsız gibi giriyor olduğu düşüncesi onu bir nebze olsun güldürdü.
Ayakkabılarını çıkarıp terliklerini ayağına geçirdi ve hızla merdivenlerden yukarı çıktı.
Yaralı bacağını kimsenin görmesini istemiyordu.Çünkü bu evdekilere açıklama yapmak yoruyordu artık onu.
Odasına girip gece lambasını yaktı. Direk dolabından pijamalarını ve temiz iç çamaşırlarını çıkartarak banyoya girdi.
Pantolonu yaranın üzerine yapıştığı için çıkartırken dişlerini sıkarak derin derin nefes aldı.
Telefonun feneri ile yaranın içinde cam kalmadığından emin olduktan sonra kendini suyun altına bıraktı.
Sıcak su ile kasılmış bütün kasları gevşiyordu.Gözlerini kapatarak duvara yaslandı.
Akşın ile vedalaştıktan sonra
çok daha iyi hissediyordu kendini. Üzerinden yılların yorgunluğu kalkmıştı sanki.Yarım saate yakın banyoda kalmıştı, ayakta daha fazla durmak istemiyordu çünkü bacağı gittikçe daha fazla sızlıyordu.
Bornozuna sarılıp önce kurulandı ardından üstüne temiz kıyafetler giyerek saçını havlu ile toplayarak yatağa girdi.
Saçlarını kurutmaya gücü kalmamıştı. Zaten bacağındaki yarada da karıncalar geziyor gibiydi.Gözlerini kapatarak kendini uykuya bıraktı.
Ani bir irkilme ile uyandığında bir dakika kadar tavana bakındı. Susamıştı.
Komodinin üzerindeki sürahiye baktığında boş olduğunu gördü.Bu durumu garipsedi çünkü akşam evden çıkmadan önce doldurduğundan emindi.
Üzerindeki yorganı itekleyerek ayaklarını yere sarkıttı ve eline sürahiyi alarak ayağa kalktı.
Arkasından gelen nefes sesi ile hızla arkasına döndüğünde gördüğü sima ile elindeki sürahiyi düşürdü.
Sürahi parke zeminde tuzla buz olurken iki adım geriledi Karaca.
Birisi umarım sesi duymuştur diye içinden geçirse de bu adamın burada olmasını nasıl açıklardı ?
Ya da adam Karaca'nın hırsızlık yaptığını söylese,ona mı inanırlardı yoksa Karaca'ya mı ?
Oysa ailesinin ona inanmayacağını düşünmesi bile gurur kırıcıydı Karaca için.
Koltukta oturan adam ayaklanarak dibine kadar gelirken Karaca da gerisin geri duvara doğru çekildi.
Sırtında hissettiği duvarın varlığıyla gözlerini bir anlığına kapayıp açtığında kendisini silahla durduran ardından arabaya ateş açan adam burnunun dibindeydi.
Açık pencereden esen rüzgar tül perdeyi havalandırmış ardından dibindeki adamın yağmurlu bir ormanı andıran kokusunu ciğerlerine yollamıştı.
"Seni bulamayacağımı mı sandın ?" Neredeyse arada nefes alacak boşluk kalmamıştı. "Dünyanın öteki ucuna da gitsen seni bulurdum.Senin gözlerinde yanan ateş o kadar çok ki karşında duran insan sağ kalmaz. Tanımak da,seni bulmak da zor olmadı."
Karşısında duran adamın alaylı gözleri ve kıvrılan dudağının kenarı ile Karaca ne yapacağını kestiremiyordu artık.
"Benden bir şeyler isteyen insan çok olur genelde ama ilk defa karşımda bir kadın gördüm." Gözleri ile aralarında kalan kısacık mesafede süzdü Karaca'yı. "Senin ki basit bir heyecan arayışı ya da güç elde etmek değil.."
Karaca karşısında güçlü durmaya çalışsa da her an yıkılmaya hazırdı.
Bakışları ile gücünün hepsini alan adam yarım bir adım daha atarak aralarındaki mesafeyi tamamen kapattı.
Arada artık olmayan mesafeden rahatsız olan Karaca kafasını yan tarafa çevirince adamın burnu yanağına değdi.
"Senin benimle olan derdin intikamdan daha öte bir şey Karaca Koçovalı." dediğinde Karaca'nın gözleri daha da büyüdü. Gerçi evine hatta odasına giren adamın kendisini bilmesi garip değildi ancak Karaca bu dünyada herkes için yok gibiydi,o yüzdendi şaşkınlığı.
"Ve ben bunu çok yakında öğreneceğim."
Kokusunun etkisinin azaldığını farkettiğinde tekrar kafasını adama doğru çevirdi. Yüzünde alaycı bir ifade ile pencereye doğru geri geri adımlıyordu şimdi.
"Bir sonrakinde sen bulacaksın beni." dedikten sonra pencereye tek hamle ile çıkmış ardından kaybolmuştu. Karaca penceresinin yüksekliğini bildiğinden hemen pencereye koştu. Kolunu bacağını kırmadan öylece çıkıp gidemezdi ki.
Bir anda esen rüzgar ile havalanan perde yüzüne değdiğinde bu sefer gerçekten açtı gözlerini Karaca.
Göğüs kafesi hızla inip kalkarken rüyasının gerçekliği karşısında irkildi. Hiçbir kokuyu ve hissi bu kadar gerçekçi yaşamadığı kesindi.
Onun burada olduğuna her şey üzerine yemin bile edebilirdi.
Duvardaki saat sabah beşi kırk üç gösteriyordu.
Yatakta oturur hale geçtiğinde etrafta kırık bir sürahi parçası ya da açık bir pencere aradı.
Oysa hem pencere kapalı,hem de sürahi tek parça içinde su ile duruyordu.Hatta oturduğunu gördüğü koltuğun üzerine attığı bornozunun üzerinde tek bir kırışıklık,bir iz bile yoktu.
Saçlarının ucuna gerileyen havlusunu çıkartıp nemli saçlarını elleri ile açarken artık delirdiğini düşünüyordu.
İçinden bir ses 'buraya geldi' diyordu diğer bir ses 'saçmalıyorsun artık, burayı nereden bulsun' diyordu.
Kendisini orada görmediğine de emindi zaten Karaca.Kaldı ki ismini ve evini öğrensin.
Yine de her şey çok netti işte rüyasında..
Yataktan kalkıp pencereye yürürken aklından geçen tek bir cümle vardı..
'Bir sonrakinde sen bulacaksın beni.'
Karaca olayın saçmalığına gülerek acıktığını fark edince mutfağa bir şeyler atıştırmak için inmeye karar verdi.
Mümkünse bir daha onunla karşılaşmak istemiyordu.
Ne bugün ne yarın ne de bir ay sonra...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Çukurdan Çıkar
General Fiction'Lütfen.. Beni bu çukurdan çıkar.' #AzKar #KaracaKoçovalı #AzerKurtuluş