Bölüm»1

5.4K 148 24
                                    

"Kızım" dedikten sonra elindeki altın külçesine şaşkınca bakmaya devam etti Duygu. Karaca da bir o kadar şaşkındı.

"Söyle Duygu." dedikten sonra kendini toparlayarak Duygu'nun elindeki külçeyi alarak sandığa geri koydu,kapağı kapatarak üzerine ellerini dayadı.

"Bu sefer inanılmaz kolay olmadı mı ?"

"Bu hiç normal değil Duygu.Bir iş var." Öteki yaptıkları baltalama işlerinde çok daha fazla efor harcamışlar bir o kadar da aksiyona girmişlerdi.Oysa bu sefer ellerini kollarını sallayarak hem depoya girmişler hem de en büyük hasılat önlerinde duruyordu.

Karaca şüpheleriyle daha da tedirgin oluyordu.Bu sefer yarıda kesecekti.
Duygu'nun kolundan tutarak çekiştirdi.

"Çıkmamız lazım buradan hadi." Duygu hayretle inilti koyverdi.

"Kızım sen delirdin mi ? Bu en büyük olan parçaydı."

"Sorun da bu ya Duygu.Normalde bu kadar büyük işleri hiçbir zaman sıradan insanlara bırakmazlar kendileri halleder.Baksana ortalık bomboş." Duygu aman sende dercesine elini havada salladı.

"Boşa kuruntu yapma Karaca.Yok işte bir şey.Alacağız ve çıkacağız.Hep böyleydi." Karaca Duygu'nun anlamak istememesine hayretler içerisinde baktı.

"Ne boşa kuruntusu Duygu.Sence normal mi ? Adamlar bu kadar.." dedikten sonra etrafına bakındı ve derin bir nefes aldı. "Bütün bu bunlar senin olsa kıytırık bir depoya mı bırakırsın." Duygu sandığa yaslanarak kollarını bağladı.

"Belki de kimsenin aklına burası gelmeyeceği için koydular." Yüzüne bir sırıtış yerleştirerek devam etti. "Belki de fazla salaklardır." Karaca kafasını iki yana sallayarak Duygu'nun koluna tekrar yapışarak iteklemeye çalıştı.

Tekrar buradan çıkmaları için ağzını açtığı sırada havada patlayan silah ile önce Duygu'nun kafasını bastırarak kasanın arkasına girmesini sağladı.Ardından kendisi girdi.

Sağlam bir ateşe tutuluyorlardı.

Silahsız olmaları hatta ateş etmiyor bile olmaları umurunda değildi adamların.

Anlaşılan işin başındaki adam ölülerine de razıydı.

Bu hiç iyi olmamıştı.

Hiç..

Kafasını olduğu yerden çok kaldırmadan bir çıkış yolu aradı. Buradan çıkmazlarsa ikisinin de cenazesi kaldırılacaktı. Duygu'yu dürterek sesini yükseltti.

"Meke'yi ara buradan çıkmamız lazım." Duygu eline telefonunu alarak hemen kulağına götürdü.Ardından ayaklanan Karaca'ya baktı.

"Sen nereye." Dizlerinin üzerinde Duygu'ya doğru eğildi.

"Fırsat bulduğun anda hemen çık buradan.Sakın oyalanma." Duygu telefonu yere bırakarak Karaca'nın elini tutarak durdurdu.

"Öleceksin kafanı beş santim şuradan çıkarsan. Kafayı mı yedin kızım sen ? Ucuz kahramanlık yapma bana." Karaca önce ellerini kurtardı ardından sinirlenerek sesini daha fazla yükseltti.

"Sana dediğimi yap diyorum.Zaten burada ölmezsem bizi aldıklarında önce Damla yengem sonra babaannem sonra da Akın benim cenazemi kılar." Gözlerini kapatarak derin bir nefes aldıktan sonra kafasını yana eğerek konuştu.
"Mekeye burada yalnız olduğunu söyle.Mahalleden kızlarla yaptık de bir şeyler de işte.Duygu benim bu işte parmağımın olduğunu öğrenmemeli kimse." Anla beni dercesine ellerine tutundu Duygu'nun.
"Kendine dikkat et ve bir an önce buradan çıkmaya bak." Duygu kafasını salladıktan sonra Karaca dizlerinin üzerinde önündeki üst üste duran iki sandığın arkasına hızla geçti.

Depoya girdikleri anda etrafa bakınırken kırık bir cam görmüştü. Sandıkların arkasına geçtikten sonra yerden kalksa bile kafasını çok kaldırmadan hızla ilerledi.

Aklından geçen tek şey buradan bir an önce çıkması gerektiğiydi.

Camın önüne geldiğinde çok iri yarı olmadığına şükrederek kırık camların kalan bir kısmını dirseği ile indirdi. Dışarıdaki kaldırımın kenarına tutunarak kendini ileri çekti ancak hesaba katamadığı ufak bir cam parçası dizini sıyırmıştı.Dişlerini sıkarak ayaklarını kurtardığında kendini yan taraftaki duvara vererek bacağına baktı.Çok derin sıyırmadığını görünce derin bir nefes vererek bir kaç soluk çekti içine. Ardından kafasındaki şapkasını düzelterek ayağa kalktı.Evinin olduğu yere doğru dönerek ilerlemeye başladı.

"Dur lan orada !" Tüylerini diken diken eden ses ile durakladı.Kafasını yana hafifçe eğerek arkasına baktı Karaca.

İkisi de karanlıkta birbirini göremiyordu ancak arkasında duran adamın heybetinin farkındaydı Karaca.

Bir adım attığı sırada çekilen tetik sesini duyması ile yerine sabitlendi.

"Ellerini havaya kaldırarak hızla bana dön çabuk !" Havayı yarıp kulağına ulaşan ses ile gözlerini kapattı Karaca. Bir adım attığında az önceki ses tonundan daha yüksek bir tonda ses yankılandı boş sokakta.

"Allah'ıma kitabıma bu sefer sıkarım bir adım daha atarsan." demesiyle tekrar durakladı.

"Hem işlerimi batır hem de elini kolunu sallaya sallaya kaçmana izin vereyim.Yok lan öyle dünya." Arkasından bağıran adamın soluk nefeslerini alabiliyordu.Sanırım fazla kızdırmıştı.

Karaca etrafına bakınarak bir çıkış yolu aramaya devam ediyordu.

"Vallahi koçum ya kendi isteğinle teslim olursun ya da ben seni alırım." Karaca'dan ses çıkmadıkça kendi kendine konuşmaya devam ediyordu arkasındaki adam. "Hadi sana iyi hal uygulayayım.Kendin teslim olursan bir parça daha az eziyet çekersin.Ben seni alırsam anan bile tanıyamaz bak seni.Efendi gibi dön bana,teslim ol."  Karaca cinsiyetini belli etmediği için kendisiyle gurur duysa da hala bir çıkış yolu bulamamıştı.Bulduğu tüm yollar arkasındaki adamın kendisini vurması ile sonuçlanıyordu.

Derin bir soluk bıraktı.

Sonunu böyle hayal etmemişti. Arkasını dönmeye hazırlanırken bir anda sokağı aydınlatan farlar ile Karaca tavşan gibi donakalmıştı.

Arabanın farlarından gözlerini kıssa da aracın içindekini göremedi.

Arkasındaki adam neyseydi de araçtaki insanın onu görmeme ihtimali bile yoktu.

Ailesinin intikamını almaya çalışırken her şeyi eline yüzüne bulaştırmıştı.

Annesi hep derdi beceriksizsin diye. Karaca alayla sırıtarak gözlerini yumdu.

Tam bir hayal kırıklığıydı gerçekten de.

Önce Damla yengesi ardından babaannesi sıra ona gelirse de Akın cenazesi için helva kavurmaya başlayabilirlerdi..

Beni Çukurdan ÇıkarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin