Tüm ekip sabahın erken saatlerinde yola koyulmuştuk. Arizona sınırına hâlâ gelememiştik. Sıcak başımıza vurmuş, bitkin bir haldeydik. Sinirli bir ifadeyle bağırmaya başladı Sam:
- "Lanet yere hâlâ varamadık, milattan kalma bu hurda sayesinde."dedi.
Ona sakin olmasını yolumuzun az kaldığını söylemeye çalıştım. Ama nafile çoktan arabaya negatif bir enerji hakim olmuştu. Ön koltukta William ve Oberyn vardı. Arka koltukta ise ben ve Sam. Camdan dışarıya baktım. Bir süre sonra araç yavaşlamaya başladı. Ve sonunda paslı teneke ebedi bir sessizliğe gömülüp bozulmuştu. Çaresizce ne yapacağımızı düşündük. Bu çölde yapayalnız kalmıştık. Tam o sırada ön cama biri yapıştı. Akbaba gibi kel bir ayı kadar iriydi. Tek bir altın dişi vardı ve tam bir pisliğe benziyordu. Acaba bu pislik kimdi