Bob tutuklanmış, işler iyice karmaşık bir hâl almıştı. Çaresizce Bob'un inine girdik ve tedirgin bir uyku çektik. Sabah olmuştu. Sam ve Obery ev telefonuyla şerifi arayıp, ondan gelmesini rica etmişlerdi. Bir süre sonra şerif geldi.
-Hank : "Hey siz hâlâ burada mısınız?" Dedi.
-Sam : "Bizi en yakın istasyona bırakabilir misiniz veya başka bir medeniyet parçasına." Dedi
-Hank : "Arabaya atlayın." Dedi.
Sam ön koltuğa ben ve Oberyn arka koltuklara geçtik. Uzun bir yolculuk olacak gibiydi. Yolculuğumuz sürerken yolun önüne Bob çıktı. Elinde bulunan pompalıyı araca doğrultup ateş etti. Hank arabayı başka yöne çevirdi ve bizden arabadan inip eğilmemizi söyledi. Hank silahına davranıp Bob'a karşılık verdi. Bob şerifi kolundan vurup yere yıktı. Bob sevinçle bağırdı : "Onu 11 Eylül de olduğu gibi becerdim." Dedi ve bize doğru yaklaştı. Hem gittikçe yaklaşıyor hem yere tükürüyordu. Hank'in yanına gelip, çömeldi.
-Bob :"Beş para etmez anahtarı kapıda unutmuşsun." Dedi
-Hank :"Lanet canın cehenneme tek dişli orangutan." Dedi.
Bob elinde bulunan pompalısı ile Hank'in kafasını dağıttı ve onu yoktan var etti. Sonra bize döndü ve silahını doğrultup arabaya geçmemizi istedi. Birkaç saat geçtiği halde araba bomboş yolda ilerlemeye devam ediyordu.
