Aksakallı Dede

961 51 45
                                    

İkili, Ferman’ın hastanedeki odasına geldikleri an Ferman Ali’ye dönüp üzerine yürümeye başladı. Korkudan ne yapacağını şaşıran Ali arkasını duvara dayayarak hocasından olabildiğince uzak durmaya çalıştı. Ferman Hocasının içine ne girmişti böyle?

“Ali, o mesajların ne anlama geldiğini biliyor musun ve kimseye onlardan bahsettin mi. Çabuk söyle.” Ferman’ın ses tonu sert, bakışları sesinden de sertti. Ali, Ferman Hocasının sinirlenmesinden hep nefret etmiştir ama şuan Ali nefretten çok korkuyorum hissediyordu. Hiçbir şeyi anlamamıştı ve bu da onu daha da çok geriyordu.

“Ben sizin mesajlarınızdan hiçbir şey anlamadığım için Nazlı’ya gittim ona soruyum Ferman Hocam ne demiş diye— Ama bir şey göstermedim!” Ali, Ferman Hocasının Nazlı’nın adını duyduğunda tekrardan gürlemeye başlayacağını görüp hemen elini kaldırarak teselli etmeye çalıştı, “Gösteremedim hatta! Bugün gelirken göstericektim ama olmadı. Nazlı sadece sizin bana mesaj attığınızı biliyor. Paniklemenize gerek yok.”

Ferman ellerini saçında gezdirip derin bir oh çekti. Bu hareketi normalde çok ciddi ve asabi duran haline o kadar tersti ki Ali nerdeyse gülecekti. Ama ne kadar Ferman Hocasının rahatladığını, sakinleştiğini görse de yine de hâlâ biraz korkuyordu. Ferman Hocası neden böyle aşırı bir tepki vermişti ki? O mesajlarda ne yazıyordu?

“Ferman Hocam,” Ali seslenince Ferman ona döndü. Ali küçük bir tebessümle devam etti, “hazır siz buradayken ve biz de hazır yalnızken, o mesajlarda neyden bahsettiğinizi bana açıklar mısınız?” Ali, Ferman Hocasının cevap vermesi için dua ediyordu âdeta. Sakince Hocasının cevabını bekledi Ali.

Bekledi çünkü eğer Ferman’ın suratına bakabiliyor olsaydı Ferman’ın, sinirden olmayan bir nedenle kızardığını ve diyecek bir şey bulamadığı için ağzını açıp kapayıp durduğunu görebilirdi.

“Ali, sil o mesajları.” Ferman emir verdi. Ama Ali mesajları silmek istemiyordu; onlar Ferman Hocasının ona attığı ilk mesajlardı.

“İlla silmek zorunda mıyım? Silmesem olmaz mı?”

“Ali sil dedim. Hemen.” Ferman elini Ali’ye avucu üstte olacak bir şekilde uzattı. “Hatta ver sen telefonunu bana ben silicem.” Havadaki eliyle Ali’ye gel gel işareti de yaptı. Ali’nin artık telefonu vermekten başka şansı yoktu.

Allah’tan Ali ekran görüntüsünü çoktan almıştı. Bunu Ferman Hocasının bilmesine gerek yoktu yoksa onu da sildirebilirdi ve Ali bunu istemiyordu.

Ali istemiye istemiye telefonunu cebinden çıkartıp Ferman’a verdi.

Gün çok kötü başlamıştı.

❇❇❇❇❇❇❇

“Acil doktor gerek! Yaralı var! Karnından bıçaklandı! Yardım edin lütfen!”

İki takım elbiseli adam pembe saten gömleği akan kan nedeniyle artık kırmızıya dönmüş olan, yarasına yapabildikleri kadar baskı yaptıkları saçları ağarmış elli-altmış yaşlarında bir adamı hastaneye alel acele getiriyorlardı.

Acildeki hemşire ve doktorlar hemen yanlarına bir sedyeyle gittiler.

Ferman adamlardan birine ne olduğunu sorarken yaşlı adam sanki her hafta sonu hobi olarak bıçaklanırmış gibi gayet sakin bir şekilde Ali’ye bakıyordu.

“Adın ne senin yavrum?” Sedyedeki adam Ali’ye sordu.

O sırada adama kafasında röntgen çeken Ali, adama gülümseyip, “Ben Ali Vefa. Sizin adınız nedir?” diye kibarca yanıt verdi.

Ferman hem yanında gerçekleşen bu sohbeti göz ucuyla izliyor hem de adamın yarasını kontrol ediyordu. Adamın uyumaması gerektiği için Ali’yle olan konuşmasını bölmedi.

“Bana Aksakallı Haşmet derler. Kaç yaşındasın peki sen kuzum?” Adam yarasını aldırmadan Ali’yi şöyle baştan sona bir süzdü. Gördüğünü beğeniyor olcak ki ağzının kenarı adamın kan kaybından solmuş yüzüne tehlikeli bir gülümseme vermek için gerildi.

“Acil ameliyathaneye götürün! Ali, benimlesin. Nazlı, sen de.”

“Tamam Hocam.” Nazlı kafasını salladı ve sedyeyi ameliyathaneye doğru Ferman ve bir hemşire ile itmeye başladı. Ali de peşlerinden adamın sorularına cevap vererek geliyordu.

“25 yaşındayım, boyum 1,80. Tanıştığımıza memnun oldum ama şimdi konuşmayın; çok kan kaybettiniz kendinizi çok zorlarsanız şoka girip bir daha çıkamayabilirsiniz.”

“Ali!” Ferman Hocası ve Nazlı aynı anda Ali’ye aynı bakışı attılar.

“Özür dilerim!” Adam gülüyordu ama öksürmeye başlayınca herkes birden ciddileşti ve işe koyuldular.

İlk Defa || FeraliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin