Karanlık,bomboş bir yolda yürürken buldum kendimi. Biraz hızlanıyor ve ardından yavaşlıyordum. Gözlerim akmaya meyilli gözyaşlarıyla dolmuştu. Kendime engel olmaya çalışıyordum ama yukarıya bakmak hiçbir zaman göz yaşlarımı engelleyemiyordu. Ve yine olmamıştı işte. Sessizce ağlarken,ağlamam hıçkırmaya dönüştü. Bir süre sonra sarsılarak ağlamaya başladım. Kendime gelmeye çalışıyordum ama başaramıyordum. Bilincim yerindeydi,ama narkoz etkisinde hastanede yatan bir hastadan farksızdım. Çam ağaçlarıyla dolu bir yola saptığımda etrafımdan arabalar,evler geçmeye başladı. Anlamıyordum. Neden ağlıyordum? Neredeydim? Neler oluyordu.. Soruları sesli bir şekilde sormaya başladım. Kulaklarım işitmeli ve beynime mesaj göndermeliydi. Ama vücudum işlev görmüyordu. Soğuk ellerimi birleştirdim. Ben yalnızdım. Bomboş bir yoldaydım ve saptığım yol yine bomboştu. Bir süre sonra sağımdan ve solumdan insanlar geçmeye başladı. Yüzlerine baktığımda hepsi fazla tanıdıktı. Halüsinasyon gördüğümü düşündüm. Yalnızdım. Burada benden başkası olamazdı. Neden bilmiyordum ama buna inanıyordum. Yalnızlık ve ben bütündük. Şimdi bu insanlar neden etrafımda dolaşıyorlardı? Birden kalp atışlarımın hızlandığını hissettim. Bir koku doldu burnuma. Aslında yakın olup,bir o kadar da uzak olduğum bir koku. Huzur veren,ama aynı zamanda eksik hissettiren.. Bu koku ona aitti. Anımsadığım şeyler kalbimi delip geçerken,gözlerim gözlerine değdi. "Hayır" diye geçirdim içimden. "paramparça olan bir kalp,yeniden nasıl kırılır?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahkûm
ChickLitHer sabah olduğu gibi,bu sabahta karanlık ruhuma, başka bir kostüm giydirdim. Alıştım artık buna. İnsanların içine "her şey yolunda" imajıyla çıkmaya alıştım. Çünkü eğer böyle yapmazsam,önce yaraların yerlerini tespit ederler sonra o kabuk bağlayan...