İyi okumalar!!!
Kimsesizliğin kelime anlamı; Annesi-babası, yakını olmayan kimse, sahipsiz, kimsesi olmayan'dır.
Yanlızlığın kelime anlamı; tek başına olma durumu'dur.
Çaresizliğin kelime anlamı; çaresiz olma durumu'dur.
Perişanlığın kelime anlamı; acınacak durumda olan, zavallı'dır.
Ve biz...
Biz bu kelimelerin sembolize edilmiş haliydik.
Kimsesizdik, kabullenmiştik...
Yanlızdık, kabullenmiştik...
Çaresizdik, kabullenmiştik...
Perişandık, kabullenmiştik...
Ailenin kelime anlamı; Aralarında evlilik ve kan bağı bulunan, koca, karı, çocuklar, kardeşler vebenzerinin oluşturduğu, toplum içindeki en küçük bütün'dür.
Ama bence bu tanım yanlış, çünkü bizim hiçbirimizin arasında kan bağı yok. Bahar ve Su hariç. Fakat bütün bunlara rağmen biz kocaman bir aileyiz.
Biz birbirimizin herşeyiyiz.
Kaderin cilvesi derler ya hani, hepimizin kader defterindeki sayfalar farklı, dördümüzünde yaşadıkları bambaşka ama sonuçlar aynı; Duvarları küf kokan, müdiresi cadoloz bir yetimhane... Ve herşeye katlanmak zorunda olan biz. Ve yine gaddarca uyandırılan ben.
"Lan ne var ne?" diye sordum bağırarak.
"Eyoş ne zaman kalkmayı düşünüyorsun acaba?" diye soruma soruyla karşılık verdi Nazlı. Bana kullandığı Eyoş kelimesini kafama takmamaya çalıştım, böyle kelimelerden nefret ederdim ama çok yorgundum.
"Hiç bir zaman!" dedim ve başımı tekrar yastığa gömdüm. Bu seferde Bahar başladı.
"Su kalkta bir yatağı toplayayım ama yaa."
"Şimdi msjsjejejakkama" diye mırıldandı Su. Uyku dolu sesiyle konuştuğu için ne söylediğini anlayan tek kişi bendim. Kendince 'şimdi olmaz' demeye çalışıyordu. Yüzüme bir tebessümün yayılmasına engel olamadım.
"Ne diyorsun anlamıyorum, hadi kalk artık." dedi Bahar.
"Bugün diyorum, cumartesi diyorum, az daha uyusak mı diyorum. Hani bugün tatil ya, hani tatillerde dinlenirsin falan." diye mızmızlandı Su. "Saat daha sekiz ama yaa biraz daha uyusak nolur sanki?"
Ne yani saat sekizdi ve tatil olmasına rağmen beni bu saatte uyandırmaya mı çalışıyorlardı? Saçmalıyorlardı!
Bizi bu saatte uyandırmaya çalıştılar, git döv onları.
Boşver ya çok yorgunum.
Tamam o zaman sonra döveriz.
Sussana bir sen!
Ben senin içindeyim beni susturamassın ki.
İçimdeki şeye savaş açacağım sırada biri yanıma zıpladı. Gözlerimi zar zor hafifçe araladığım sırada yanıma yığılıp kalmış Su'yu gördüm. Uykusuzluktan gözlerinin altındaki oluşmuş morluklar ve dağılmış saçlarıyla tam Su gibi duruyordu. Ne eksik, ne fazla... O sadece Su'ydu. Henüz on beş yaşındaydı,bizden iki yaş küçüktü. Ve içimdeki sevgi ve şefkatin sahiplerinden hissesi en büyük olandı. Bahar, Nazlı ve ben yaşıttık. Ayıptır söylemesi en çok Nazlı'yı severdim. Bahar biraz fazla otoriterdi. Gerçi üç tembel tenekenin yanında onları düzene sokmak için de öyle olması gerekirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
- Tükenen Umutlar -
Novela JuvenilEylem, Nazlı, Bahar ve Su acımasız hayatın altında ezilen, yetimhanede yaşayan, ailelerinin onları terk edip gittiği, kimsesiz dört arkadaş, hatta arkadaştan da öte kardeşlerdir. Sıradan hayatları bir tesadüf sonucu Fethi, Ateş, Yavuz ve Feyzullah...