kalbimin varlığını kırıldığında hissettim

544 59 99
                                    

Hava yağmurluydu ya da genç adamın gözlerinde fazladan birkaç damla vardı etrafı ıslak görmesini sağlayacak. Hava karanlıktı ya da genç adamın hayatında aydınlığa yer yoktu. Her yer boştu: sokak boştu, adamın kafasının içi boştu, kalbi boştu, cepleri boştu... Soğuktan korunmak için hırkasının şapkasını kafasına geçirmiş, yere bakarak hızlı adımlarla ilerliyordu boş sokakta. Etrafa yağmur kokusu hakimdi, etraf fazla sessizdi, sokağın iki yanını kaplayan binaların hiçbir camından ışık sızmıyordu. Genç adam yalnızlığı iliklerinde hissediyordu.

Birkaç dakika boş sokakta yürüdükten sonra artık sokakta yalnız olmadığını anlayacak kadar ayık değildi, işin güzeli bir yudum bile içmemişti. Adım sesleri gitgide yaklaşıyordu, ikinci adam fazlaca ses çıkardığının farkındaydı ama hiçbir tepki almamıştı. Tam karşısında hızlı adımlarla yürüyen adamın kulağında kulaklık mı var yoksa sağır mı, emin olamadı. Elini ses çıkarmayı umursamadan montunun iç cebine atıp bıçağını çıkardığında artık sağır adamın dibindeydi. Şansını denemeye karar verdi ve boğazını temizledi. Tepki yoktu.

"Hey!" diye bağırdı adam, sesinin boş sokakta yankılanmasını dinledi. Karşısındaki adamın adımları yavaşladığında diğerinin yüzünde ufak bir gülümseme belirdi, sonunda varlığını fark etmişti diğeri. Yine de arkasını dönmedi, sadece yavaş adımlarla ilerlemeye devam etti. "Bana bak." dedi adam otoriter bir sesle.

Karşısındaki adam tamamen durdu ve arkasını dönüp ona baktı. Az önce kambur yürüdüğünden tam fark etmemişti ama karşısındaki adam kendinden epeyce uzundu. Boy farkının gözünü korkutmasına izin vermeyip duruşunu daha da dikleştirdi genç adam. "Ceplerini boşalt." dedi bıçağını karşısındakine doğru uzatıp ceplerini işaret ederek.

Adam gözleriyle bir süre bıçağı inceledi, ardından yavaş bir şekilde omuzlarını silkti. "Ceplerim boş."

"Ceplerini boşalt." dedi diğeri aynı otoriter sesle.

"En az senin kadar beş parasızım." dedi uzun olan aynı rahat tavırla. Kısa olan git gide sinirleniyordu. Elindeki bıçağın ya da tavırlarının çoktan bu adamı ikna etmiş olması gerekirdi.

"Bunu," dedi genç adam gözleriyle elindeki bıçağı işaret ederek. "Sana saplamama gerek yok. Sadece ceplerini boşalt."

Yarım saniye kadar sessizce bakıştılar, ikisi de karşısındakinin aklını okumak istiyor gibiydi. Sonrasında uzun olan hafifçe kıkırdamaya başladı ve bu diğerinin sabrını taşırdı. Birkaç saniye içerisinde uzun olan sırtını duvara yaslı, boğazına da keskin bir bıçak dayanmış halde buldu. Hala yüzünde bir gülümseme vardı. İki yanında sallanan ellerinden birini karşısındaki adamın bıçak tutan koluna getirdi. Kendini hafifçe öne ittiğinde kısa olan bıçağı ona biraz daha bastırmış ama kendine doğru eğilmesine izin vermişti. Yüzleri arasında fazla mesafe kalmadığında fısıldadı. "Ceplerim boş."

Kısa olan da aynı şekilde fısıldayarak karşılık verdi. "Bıçağı karnına saplayacağım."

"Ya da," dedi diğeri sakince. "Cepleri dolu olan birini bulup ona saplayacaksın ve eline bir şeyler geçecek."

Kısa olan bir süre karşısındaki adamı izledi. Tavırları başta sinirlerini bozsa da git gide gözünün önüne başka birinin gelmesine sebep oluyordu. Özlediği tavırları tekrar karşısında görmek genç adamın içini bir sıcaklıkla doldurmuştu, içinden bir ses sırf bu tavırları daha fazla görebilmek için sabaha kadar bu adamla tartışabileceğini söylüyordu.

Gözlerini aşağı indirip bıçak tutan kolunu kavrayan ele baktı. "Kolundaki saat işe yarar gibi duruyor."

Ve bu sözlerle karşısındaki adamın çenesinin kasıldığını gördü. Genç adamın neşesi iyice yerine geliyordu. "Siktir git."

kalbimin varlığını kırıldığında hissettimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin