Bölüm Şarkısı: Max Richter - War Anthem
01| Sönmüş Yıldız
''Ah bu sevda tekmiş, koca ömrüme yetmiş...''
8 Eylül 2000, Ordu
Güz yaprakları rüzgârda savruluyor, gök gürlüyor, şimşekler yeryüzüne göz kırpıyordu; karanlığın içinde küçük bir beden sonuna doğru nefessiz koşuyordu. Yağmurdan çamura dönmüş toprak, ayakta tutmaya çalıştığı bedenini yere sermeye uğraşıyordu. Koşmaktan bitap düşmüş bedeni daha fazla dayanamayıp yüz üstü toprağın koynuna düştü. Üstü başı çamura bulanmış halde dizleri üstünde yükseldi. Sessizce döktüğü gözyaşları boğazına yumru olup yüreğine çöküyordu. Yüreğindeki ağırlık ruhunu lime lime edene kadar sessizce ağladı. Kalbinin ağrısı arttıkça sessizliği hıçkırıklara dönüştü, hıçkırıkları ise çığlıklara. Boğazı acıyana kadar gökyüzüne feryat etti.
Orada o şekilde ne kadar kaldı hatırlamıyordu. Ağlamaktan gözleri kıpkırmızı olmuş, bedeni soğuktan buz tutmuştu. Keskin soğuğu hissedecek kadar kendinde değildi. Zihninde tek bir cümle yankılanıyordu, sadece tek bir cümle kulaklarında uğulduyordu...
'Kuzey, İstanbul'lu bir kızla evlendi...'
Ailesinin iki gün önce öğrendiğini o bu gece öğrenmişti. Sevdiği adam başka bir kadınla evlenmişti. Parmağında yüzüğünü taşıdığı adam, başka bir kadına evet demişti. İlk duyduğu an inkâr etmiş, kabullenmek istememişti. Her inkâr edişinde gerçek yüzüne bir tokat gibi inmişti. Gerçeklerle baş edemediğinde kendini dışarı atmış, nefesi kesilene kadar koşmuştu. Nereye gideceğini, kime gideceğini bilmeden sadece koşmuştu.
Kulağına dolan dalga sesleriyle bakışlarını soluna çevirdi. Kaskatı kesilmiş bedenini zorlukla ayağa kaldırdı ve kayalıklara doğru ağır adımlarla ilerledi. Her adım atışında Kuzey'e dair bir anı üşüşüyordu yüreğine. Zihninde durmak bilmeyen bir film dönüyor, minik omuzlarına yükünü bindiriyordu. Yüksek bir kayalığın kenarında durdu ve aşağıya doğru baktı. Deniz kabarmış hırçın dalgalarıyla keskin kayalıkları dövüyordu.
Bakışları donuklaştı; deniz mavisi gözlerine, katran karası keder yerleşti. Derinden, çok derinden yumuşak bir ses duydu. Sanki biri kendisini çağırıyordu, acısını dindireceğini söylüyordu. Sesin, nefesini önce yüreğinde sonra ruhunda hissetti. Dudakları tebessümle kıvrıldı ve gözlerini kapatarak kollarını iki yana açtı. Bedeni kayalıklardan aşağıya düşerken, ruhu gökyüzünde asılı kaldı...
Birkaç Saat Sonra
Yıldız, gözlerini yavaşça araladığında hiç bilmediği bir yerde uyandı. Bedenini hareket ettirmeye çalıştığında acıyla inledi. Nerede olduğunu anlamak için gözlerini etrafta gezdirmeye başladığında odanın kapısı usulca açıldı. İçeriye altmışlı yaşlarda, kırmızı kafalı yaşlı bir kadın girdiğinde; yerinde doğrulmaya çalıştı. Gözleri şaşkınlıkla açılırken sırtının ürperdiğini hissetti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alyeska
RomansaYıldızlar düştü,fırtınalar koptu. Deniz kabardı,gemiler battı. Dört bir yanı yaramaz rüzgârlar sardı. Ve masal burada başladı...