KARA HABER

181 37 159
                                    

Restaurantta ayırttığı masada
heyecanla onun gelmesini
bekliyordu. Öyle heyecanlıydı
ki bardağından bir yudum su
içiyor ara sıra derin nefesler
alıp elini göğsüne bastırıyor
du.Bu gece hayatının en önemli
gecelerinden biriydi.

Belli aralıklarla yaptığı provaları tekrar yapıyor, ceketinin sağ cebinden çıkardığı kırmızı kutuyu masanın ortasına koyuyor ve karşı sandalyeye gülümseyerek bir şeyler söylüyordu. O gelene kadarda devam edecekti.

Masası cam kenarındaydı. Sevdiği kızın ara sıra dışarı bakıp dalmayı sevdiğini biliyordu. Romantik bir ortam yaratılmıştı. Her şey öylesine aşk kokuyordu ki ...

Sonunda kırmızı üstlü, dar kot pantolonlu bir kız gelip karşısına oturdu. Kumral, orta boylu ve oldukça güzeldi. Kahverengi saçları dalgalıydı.  Saçları öylesine dolgun ve tazeydi, öylesine güzel kokular saçıyordu ki şampuan reklamlarında ki photoshoplu güzellerin saçları bu kızın saçlarının ışığında görünmez di bile. Büyük yeşil gözleri güzelliğine güzellik katıyor du. Bu özel gün için pek hazırlanmamış gibi görünüyordu. Acil bir telefon almış çantasını kaptığı an çıkmış gibi bir hali vardı.

Adam uzun boylu ve sarışındı. Saçlarını kısa kestirmiş ti. Bu haliyle her genç kızın hayallerini süsleyen yakışıklı erkeklerden biriydi. Geniş omuzluydu ve takım elbiseli olduğu halde kasları oldukça belli oluyordu. Gülümseyince oldukça muntazam olan dişleri ince dudakları arasından kendilerini göstermek istercesine parlıyordu.

Şimdi masaya oturduğundan beri yaptığı provaların karşılığını alma zamanıydı. Kutuyu masanın ortasına koydu ve

'Bejan, benim olurmusun?'

diye sordu.

Kız derin bir nefes alıp verdi. Nefesi öyle soğuk ve güçlüydü ki şamdandaki mum sönüp sönmemek arasında gidip geldi ve dayanamayıp söndü. Kutuyu hiç
açmadan adama doğru geri itti ve söze başladı.

'Bak Gökhan, bukadar ciddi olduğunu bilmiyordum yani daha çok erken hem ben, hem ben'...

Biraz duraksayıp boğazını temizledi

' Ben bu akşam buraya seninle yemeğe değil başka bir konuyu konuşmak için geldim.'

 'Nasıl yani anlamadım Bejan ne demek istiyorsan açıkça söyle!'

Farkında olmadan sesini yükseltmişti .

'Bak Gökhan olmuyor tamammı ilk günkü gibi değiliz ne sen ne de ben... Açık konuşmamı istiyorsan dinle işte söylüyorum! Seni bir daha görmek istemiyorum! Hatta değil görmek adını duymak bile istemiyorum! Bana onca kötülük etmişken şimdi geçmiş karşıma pişkin pişkin evlenme teklifi mi ediyorsun? Allah belanı versin!'

Dedi ve kalktı.

Kafedeki herkes onlara bakıyordu ama onların umrunda değildi.

Bejan,Gökhanın iş yaptığı ortaklarından biri olan Harun Kandemir in kızıydı. Harun Bey orta boylu bıyıklı kısada olsa sakalları olan ellili yaşlarda bir iş adamıydı. Kirli işlere pek nadir karışırdı. Beyazlamış bıyık, sakal ve saçları onu olduğundan daha yaşlı gösteriyordu. Çok atikti. Onu ilk kez gören biri saçına sakalına aldanıp sıradan bir yaşlı olduğunu düşünürdü ama hiç de yaşlı olmayan sesi ve atik hareketleriyle yanıldığını kısa sürede anlardı.İhtiyacı olmadığı halde elinden yaldız işlemeli bastonunu eksik etmezdi. Bunun ona ağırlık verdiğini düşünüyordu. Haksız da değildi.

Gökhana yüklü bir miktar para borçlanınca Gökhan elinden geleni ardına koymamış,  Harun Beyi sıkıştırdıkça sıkıştırmıştı. Harun Beyin son çaresi Bejan ı Gökhan a teklif etmekti. Çünkü başından beri Gökhanın amacının iş yapmak değil, Bejan ı almak olduğunun farkındaydı . Sonunda Harun Bey borçları karşılığında kızını teklif etmek zorunda kaldı. Bejan her ne kadar istemese de kabul etmek zorundaydı ve şimdi Gökhandan ayrılma derdindeydi. "Babasının borçlarıyla birlikte kendi hayatını da sıfırlamıştı."  Daha önce de ayrılmak istemiş ama Gökhanın tehditleri onu korkutmuştu. Ona göre Gökhan "şizofrenik manyağın tekiydi". İlk tanıdığın da yakışıklılığına aldanmış, Gökhana yüz vermişti. Ama şimdi her şey çok başkaydı.

Gökhan ise onsuz yaşayamayacağını tekrarlayıp duruyordu. Öyle bağlanmıştı ki ona hayatının merkezinde Bejan vardı. Birkaç adamını Harun Beyin evine yollamıştı. Bejanın attığı adımdan , aldığı nefesten haberi vardı.    Bejanın korumaları arasında bizzat bulunmayı isterdi ama Harun Beyin bukadarı da fazla deyip her şeyi mahvetmesinden korkuyordu.

Çantasını alıp dışarı fırlayan Bejanın ardından yarım saat kadar gözü yaşlı baktı. Garsonu çağırdı ve içki adına ne varsa istedi. Dayanamazdı ki ...

Sarhoşluktan bardağı kaldıramayacak bir hale geldikten sonra garsona cüzdanını uzattı ve hesabı almasını istedi. Garson Gökhana acımış olacaktı ki arabasına kadar götürdü. O sarhoş haliyle arabaya bindi , gaza bastı ve yol bomboş olduğu halde zikzaklar çize çize eve geldi .

Evi gayet lüks ve büyüktü. Şehrin biraz dışındaki çamlıkta daha bir heybetleniyordu. İlk dikkat çeken yeri dev boyutlardaki havuzuydu. Korumaları 7 / 24 bahçede volta atıyordu. Şehrin dışında olması Gökhana büyük bir avantaj sağlıyordu. Ne de olsa temiz bir aile çocuğu değildi. Buralardan pek nadir geçilirdi. Kaçak mallar için büyük bir deposu da vardı. Yani Gökhan gibi bir kaçakçı için bulunmaz nimetti.

Sabah uyandığında üzerinde pijamaları olduğunu farketti.
Ne zaman eve geldiğini,  pijamalarını ne zaman giydiğini hiç hatırlamıyordu. Dün gece onun için hiç yaşanmamış gibiydi. Hiçbir şey hatırlamıyordu. Tek bildiği Bejanın onu terkettiğiydi. Başı fena halde zonkluyordu. Kalkıp biraz hava almayı düşündü. Nede olsa evinin bahçesi gayet büyük, ferah ve temizdi.

Yatak odasının kocaman penceresinden dışarı bakınca adamlarının polislerle konuştuğunu gördü. Hemen dışarı çıktı polislere doğru yürüdü.

Üç kişiydiler. Diğer ikisinin başı olan polis memuru Gökhana dönerek;

'Gökhan Savaş siz misiniz?'

Diye sordu.

Gökhan 'Evet, buyrun bir sorunmu var?'

'Bizimle Emniyete kadar geleceksiniz.'

'Pardon, konu nedir?'

'Cinayet, ve şimdilik tek şüphelimiz sizsiniz.'

'Bakın memur bey bir yanlışınız var ben kimseyi öldürmedim !'

'Lütfen zorluk çıkarmayın eğer gerçekten dediğiniz gibi suçsuzsanız elbette ortaya çıkacaktır. '

Biraz yatıştıktan sonra aslında başta sorması gereken soru aklına geldi.

'Peki, kimi öldürmekle suçlanıyorum? '

'Bejan Kandemir.'

'NE! HAAAYYIIIR! OLAMAAAAZ!'

O an yer gök birbirine karışmıştı Gökhan için. Elleri titremeye başladı, ensesinin üşüdüğünü hissetti, dudakları kurudu... Öleceğini sanmıştı. Gözleri karardı ve o heybetli vücudu ağaçtan düşen yaprak misali yere serildi.

'Gökhan Bey! , Gökhan Bey! ...

Bunun üzerine adamlarının başı olan Metin hemen ambulansı
aradı. Kısa sürede gelen Ambulanstan çıkan görevliler Gökhanı sedyeye yatırıp ambulansa aldılar. Bu arada bir hemşire Metin e bazı sorular yöneltiyor du. Metin de daha önce birçok kez böyle olduğunu ve kullandığı antidepresan ilaçlarını sayıyordu. Hasta yakını olarak onu ambulansa aldılar.

Metin Gökhanın adamı olabilirdi ama daha çok kardeş gibiydiler. Metin in babası Gökhanın babasının adamıydı. Bir mafya babasıyla çatışmaya girdikleri sırada alnından vurulup ölmüştü. Bunun üzerine Gökhanın babası Metin i kendi evladı gibi büyütmüştü. Ama Metin Gökhan ı hiçbir zaman kendisiyle aynı mertebe de görmemiş kendini hep bir alt tabakada görmüştü. Bu yüzden ona ya abi ya da beyim derdi. Metin Gökhana gelen kaç merminin önüne atlamıştı Allah bilir.

Ambulans "saray yavrusunun" önünden sallana sallana ayrılırken polis arabasıda peşlerine takıldı....

#997

#Arkadaşlar ilk çalışmam yorumlarınızı ve oylarınızı esirgemeyin.

#Yazım ve noktalama hatalarına yorum yaparsanız onları düzeltmem daha kolay olur. Bana yardımcı olursanız sevinirim. Şimdiden çooook sağolun. ♡♥♡♥

ARENA: ORMAN KANUNLARI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin