-"Her yerim ağrıyor çok yoruldum Dolunay uzun zamandır bu kadar fazla yorulmamıştım." Nazlı'nın yakınmasına gülümsemekle yetindim.
-"Ne yapalım ekmek parası Nazlı hanım."
-"Aynen sanki çalışmaktan başka çaremiz varmış gibi konuşuyorum boş boş okusaydım başıma bunlar gelmezdi."
-"Nazlım ben okudum da ne oldu hala atanmayı bekleyen bir öğretmenim. Artık üniversite okusan da bir şey olamıyorsun ki. Kaç kişi okuduğu bölümde mesleğini yapamıyor."
Kaç mağdur var bu yönden ülkemizde . En basitinden atanamayan öğretmenlerden örnek verebilirim. Ülkemizde iş sahibi olmak gerçekten zor.
-" O da doğru bee umarım erken zamanda atanırsın güzellik."
-"Teşekkür ederim efenim."
Hayat çok acımasız değil mi? Hemde bu dünyada teksen. Düşünsene kimsen yok annen, baban, kardeşin, abin, ablan, omzunda ağlayabileceğin bir sevgilin veya da kardeşim diyebileceğin bir arkadaşın yok. Bu kişi bendim. Kimsesiz. Ama insan herşeye rağmen ayakta durmalıydı durmalıydım. Güçlü gibi gözükmelidim en azından kimse bana acımamalıydı. En önemlisi de bu hayattan zevk almalıydım. Kolaya kaçmayacaktım. Herşeyin üstesinden gelmeliydim ki başka çarem de yoktu zaten.
Dalgınlığı mı ağlayan çocuk sesi böldü. İçli içli ağlıyordu. Bu görüntü tanıdık geldi ailemi kaybettiğimde ki halimi hatırlattı. Ayağım bağımsız bir şekilde çocuğun yanına gitti. Çocukla konuşmak istiyordum.
-"Merhaba izin verirsen yanına oturabilir miyim?"
Çocuk gözyaşları içinde yüzüme bakarak olumlu anlamda kafasını salladı.
-"Bu arada ismim Dolunay"
Çocukla konuşasım vardı. Neden bu saatte burada tek başına oturuyor merak ediyordum. Sanırım çocuğun pekte konuşası yoktu.
-" Hava çok soğuk demi? Tam hasta olma havası seni evine bırakmamı ister misin?"
Çocuk sorumla birlikte direkt kafasını olumsuz anlamda salladı.
-"Benimle konuşmak ister misin?"
Hayır anlamında kafasını sallamakla yetindi.
-" Biliyor musun bilmem ama insan tanımadığı birine içini dökmeli çünkü çevresindeki insanlar onu bilip bilmeden yargılarlar. Sorunun varsa benimle konuşabilirsin benden sır çıkmaz yakışıklı."
Çocuğa dediklerim dikkatini çekmişti ve konuşmaya başladı.
-" Sana neden güveneyim."
Yaşına göre olgundu belli ki
-" Beni tanımadığın için güvenebilirsin."
-" Ama annem tanımadığın insanlarla konuşma dedi."
Çocuk haklıydı buna verebilecek bir cevabım yoktu.
-" Sanırım haklısın. "
Yaşı taş çatlasın sekiz falandı ama konuşma şekli daha olgundu.
-"Ama seninle konuşmak istiyorum."
İlk başta neden istemeyip şimdi istediğini merak etmiştim açıkçası.
-" Babam beni sevmiyor sanırım. Onun patronu bile beni daha çok seviyor babam beni görmekte istemiyor çünkü yanımıza çok az uğruyor ve kendini tehlikeye atıyor bazen annemle biz onun için çok endişeleniyoruz çok çalışıyor evden kaçtım ben sırf benim için endişelensin yanıma gelsin diye sanırım beni sevmiyor baksana gelmedi bile yanıma!"