i'll be there

487 23 10
                                    

bazen, bu hayatta sevdiğiniz kişileri kaybedebilirsiniz ama umudunuzu hiç bir zaman kesmeyin. iyi okumalar.

''Yapamam, üzgünüm ama onun yerine sahneye çıkamam.'' Hyungwon'un yakarışları menajerlerinin yüzünün düşmesine neden oluyordu. Konser provalarında eksik kalan yeri tamamlamaya çalışıyorlardı. Eksik benlikleriyle.

''Gelecek olan Monbebeler onu istiyorlar hyung, onu özlüyorlar. Yapmak istemiyorum lütfen zorlama.'' Özleyenin tek onlar olmadığını biliyorlardı. Yalnızlığa alışmak için, özlem diye nitelendiriyorlardı onu. Özlemişlerdi. Çokça özlemişlerdi diğer yarılarını. Hyunwoo kulisin bir yanından olup biteni dinlerken gözlerinin dolmasına engel olamadı. Ayağa kalkarken başı dönsede yürümeye devam etti, sanki menajerlerinden onu korumak istermişçesine Hyungwon'un önüne siper etti kendini

''Yapmak istemiyorsa zorlamayın hyung, ben yaparım.'' Derken düşündüğü tek şey arkasındaki ayakta kalmaya çalışan küçük çocuktu. Menajer hyungları, çocukları daha zor durumda bırakmamak amacıyla dışarı çıktı. Sadece üyelerin değil, onun da kafasında dönüp dolaşan onlarca şeytan vardı. Fakat bu şeytanları kovup, oldukları duruma uygun bir çözüm bulmalıydı. 

''Daha iyi misin?'' Hyungwon koltuğa oturduğunda Hyunwoo'ya gülümseyerek cevap verdi.

''Teşekkür ederim Nunu hyung ve iyiyim.'' Kapı gürültüyle açılınca ellerinde poşetler ile Kihyun ve Minhyuk girdi. İkili uzun zamanın ardından gülüşüyordu ve bu Hyunwoo ile Hyungwon'un oldukları durumdan çıkıp gülümsemelerine sebep olmuştu. İkili yemek poşetlerini masaya bıraktı ve kendilerini koltuğa attı.

''Hyungwon ile Hyunwoo hyung açsın paketleri. Çok yoruldum ben.'' Dedi Minhyuk. Hyunwoo ile Hyungwon paketleri açmaya koyulurken, gülüşüyorlardı. Provadan çıkan Jooheon ve Changkyun girdi içeri.

Boş koltuk olmadığını gören Changkyun kendini Kihyun'un üzerine attı. Kihyun acı verici sesler çıkartarak ortamı güldürmeye devam ederken, Hyunwoo bir şey görmüş gibi donakaldı.

''Minhyuk, Kihyun yedi kişilik menü sipariş etmişsiniz.'' Sessizlik ortamı boğarken Hyungwon'un gözlerinden bir inci tanesi düştü. Öyle yaralanmıştı ki bu cümlede, öyle acımıştı ki canı. Tuttuğu hıçkırıkları duyulmasın diye dışarı attı kendini.

''Siz yemeye başlayın geleceğim ben.'' Dedi Hyunwoo ve Hyungwon'un peşinden gitti. Arkasında, kendini suçlayan iki çocuk bıraktı. Ağlamaların, üzüntülerin sebebini kendi üzerine yükleyen iki çocuk daha. Yalnızlığın sebebini kendilerine yükleyen altı çocuk.

Boş konser alanına çıkan küçüğü durmuş gökyüzünü izliyordu. Dudaklarından kopan hıçkırıkları ve gözyaşları ona eşlik ederken demire yasladığı elleri titriyordu.

Hyunwoo, Hyungwon'un yanına oturdu ve onunla birlikte gökyüzüne bakmaya başladı. Grimsi bulutlara kaplanmaya başlamış gökyüzü, karamsarlığın bir simgesi gibiydi sanki.

''Şimdi o olsaydı gökyüzü böyle olmazdı değil mi?'' Küçük damlalar Hyungwon'un yüzüne gelince göz yaşları daha çok akmaya devam etti. 

''Eğer o olsaydı, gökyüzü ağlamazdı bizim yalnızlığımıza.'' Dedi Hyunwoo. Yanındaki küçüğünü kolları arasına alırken tutunmaya çalışan gözyaşları düşüverdi. Hyungwon'un damlaları, Hyunwoo'nun damlalarına karıştı.

Yağmaya başlayan yağmurun onlara pek zararı olmadı.

Yağmur onlara eşlik etmek istermişçesine ağlıyor, onların gözyaşlarını kendinkilerle saklıyordu.

i need somebody, monsta xHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin