Tüccar Block / Avukat'ın azli

199 11 0
                                    

Sonunda K., Avukat'tan vekâletini geri almaya karar vermişti. Gerçi bu davranışın doğruluğuna ilişkin kuşkuların bütünüyle giderilebilmesi olanaksızdı, ama böyle davranmanın zorunlu olduğu yolundaki inanç ağır basmıştı. Bu kararı vermek, Avukat'a gitmek istediği gün K.'nın çalışma gücünün büyük bir bölümünü alıp götürmüştü; bu nedenle çok ağır çalıştı, zorunlu olarak büroda çok uzun kaldı ve nihayet Avukat'ın kapısının önüne geldiğinde saat onu geçmişti. Zili çalmazdan önce Avukat'ı telefonla ya da mektupla azletmenin daha iyi olup olmayacağını düşündü, karşı karşıya konuşmak hiç kuşkusuz çok nahoş olacaktı. Fakat K. sonunda yine de böyle bir konuşmadan feragat etmek istemedi, azlin başkaca her türlüsü zımnen ya da birkaç klişe sözcükle kabul edilirdi ve K., örneğin Leni bir şeyler araştırıp bulamadığı takdirde, Avukat'ın azledilişini nasıl karşıladığını ve yine Avukat'ın önemsiz sayılamayacak düşüncesine göre böyle bir azilden kendisi için ne gibi sonuçlar doğabileceğini hiçbir zaman öğrenemezdi. Ama Avukat K.'nın karşısında oturduğu ve beklemediği bir anda azledildiğini öğrenip şaşırdığı takdirde K., Avukat pek bir şey ele vermese bile, onun yüzünden ve davranışlarından bilmek istediği her şeyi kolaylıkla okuyabilirdi. Üstelik savunmayı yine de Avukat'a bırakmanın daha iyi olacağına inandırılması ve ondan sonra azilden geri dönmesi de olasılıkdışı değildi. 

Avukat'ın kapısını ilk çalış, genellikle olduğu gibi, sonuçsuzdu. "Leni daha çevik olabilir," diye düşündü K. Ama öte yandan Leni'nin genelde, ropdöşambrlı adam ya da bir başkası rahatsız etmeye başladığında yaptığı gibi, olaya karışmaması da yararlıydı. K. zilin düğmesine ikinci kez basarken geriye dönüp öteki kapıya baktı, fakat bu kez o kapı da kapalı kaldı. Sonunda Avukat'ın kapısındaki göz deliğinde bir çift göz belirdi, ama bunlar Leni'nin gözleri değildi. Birisi kapıyı açtı, başlangıçta gövdesiyle kapıya destek olarak içeriye, "O geldi," diye seslendi ve ancak ondan sonra kapıyı tamamen açtı. K. zorla girmek istercesine kapıya doğru seğirtmişti, çünkü arkasından, öteki evin kapısında daha şimdiden anahtarın hızlı hareketlerle döndüğünü duyuyordu. Bu nedenle önündeki kapı nihayet açıldığında, antreye neredeyse saldırır gibi girdi ve odaların arasında uzanan koridorda, kapıyı açan adamın uyarısının muhatabı olan Leni'nin sırtında yalnızca bir gömlekle kaçtığını da görebildi. Kızın arkasından kısa bir süre baktıktan sonra kapıyı açana döndü. Bu, ufak tefek ve zayıf yapılı, sakallı bir adamdı, elinde bir mum vardı. "Burada mı çalışıyorsunuz?" diye sordu K. "Hayır," diye karşılık verdi adam, "burada yabancıyım, Avukat benim vekilim, buraya hukuki bir konu için geldim." "Böyle ceketsiz mi?" diye sordu K. ve eliyle adamın eksik giyimini gösterdi. Adam, "Ah, özür dilerim," dedi ve durumunu kendisi de ilk kez görüyormuşçasına mumun ışığını üzerine çevirdi. "Leni sizin sevgiliniz mi?" diye sordu K. kısaca. Bacaklarını biraz iki yana açmış, şapkasını tuttuğu ellerini de arkadan kavuşturmuştu. Üstündeki kalın palto bile kendini bu zayıf ve ufak tefek adamın karşısında çok üstün hissetmesine yetiyordu. "Aman Tanrım," dedi adam ve bir elini korkuyla, kendini savunmak istercesine yüzüne doğru kaldırdı, "hayır, hayır, neler düşünüyorsunuz böyle?" "Çok inandırıcı gözüküyorsunuz," dedi K. gülümseyerek, "yine de – gelin bakalım." Ona şapkasını sallayarak işaret etti ve önden gitmesi için yol verdi. "Adınız nedir?" diye sordu yolda. "Block, Tüccar Block," dedi ufak tefek yapılı adam, ve kendini bu şekilde tanıtırken K.'ya döndü, ancak K. onun durmasına meydan vermedi. "Bu sizin gerçek adınız mı?" diye sordu K. "Elbette," diye geldi yanıt, "neden kuşkulanıyorsunuz?" "Adınızı saklamak için nedeniniz olabilir diye düşündüm," dedi K. Kendini ancak yabancı ülkede alt düzeyde kişilerle konuşan, kendisine ait ne varsa kendinde tutan, başkalarının yararlarından umursamazlıkla söz eden, böylece onları kendi gözünde yükselten, ama istediği anda da bırakıp düşmelerini izleyebilecek bir insanın hissedebileceği kadar özgür hissetmekteydi. Avukat'ın çalışma odasının kapısında durdu, kapıyı açtı ve onun sözünü dinleyerek ilerlemiş olan Tüccar'a seslendi: "O kadar acele etmeyin! Şurayı aydınlatın." K., Leni'nin buraya saklanmış olabileceğini düşünmüştü, Tüccar'a köşe bucak her yanı arattı, ama oda boştu. Yargıcın resmi önünde K., Tüccar'ı arkasından, pantolon askılarından tutarak durdurdu. "Bunu tanıyor musunuz?" diye sordu ve işaretparmağıyla yukarısını gösterdi. Tüccar mumu kaldırdı, gözlerini kırpıştırarak yukarı baktı ve "Bu, bir yargıç," dedi. "Yüksek dereceli bir yargıç mı?" diye sordu K. ve resmin adamın üzerinde yarattığı etkiyi izlemek için Tüccar'ın yanına geçti. Tüccar hayranlıkla yukarıya bakmaktaydı. "Yüksek bir yargıç," dedi. "Görüşünüz iyi değil," diye karşılık verdi K. "O, alt derecedeki sorgu yargıçlarının en altta olanıdır." "Şimdi anımsıyorum," dedi Tüccar ve mumu indirdi, "ben de duymuştum." "Elbette," diye seslendi K., "bakın unutmuşum, elbette duymuş olmalısınız." "Ama neden, ama neden?" diye sordu Tüccar, K. onu elleriyle kapıya doğru iterken. Dışarıda, koridorda, şöyle dedi K., "Leni'nin nereye saklandığını biliyorsunuz, değil mi?" "Saklanmak mı?" dedi Tüccar. "Hayır, fakat mutfakta ve Avukat'a bir çorba yapıyor olabilir." "Bunu neden daha başta söylemediniz?" diye sordu K. "Sizi oraya götürmek istiyordum, ama siz beni geri çağırdınız," karşılığını verdi Tüccar, birbiriyle çelişen emirlerden ötürü kafası karışmış gibiydi. "Herhalde çok kurnaz olduğunuza inanıyorsunuz," dedi K., "götürün beni öyleyse!" K., daha önce mutfağa hiç girmemişti, şaşırtıcı büyüklükte ve zengin donanımlı bir mutfaktı. Ocak bile normal ocakların üç katı büyüklüğündeydi, geri kalan bölümün ayrıntıları görülemiyordu, çünkü mutfak o anda yalnızca girişte asılı küçük bir lamba tarafından aydınlatılmaktaydı. Ocağın başında Leni, her zamanki gibi beyaz önlüğüyle durmuş, ispirto ateşinin üstündeki bir tencereye yumurta boşaltmaktaydı. "İyi akşamlar Josef," dedi gözünün ucuyla bakarak. "İyi akşamlar," dedi K. ve bir eliyle Tüccar'a oturması için yan tarafta duran bir koltuğu işaret etti, Tüccar da onun dediğini yaptı. K. ise Leni'ye arkasından iyice yaklaştı, omzunun üzerinden eğilerek, "Kim bu adam?" diye sordu. Leni bir eliyle K.'yı yakaladı, öteki eliyle çorbayı karıştırırken onu kendine çekti ve şöyle konuştu: "Acınacak biri, Block adlı zavallı bir tüccar. Şu haline bak." İkisi de dönüp arkaya baktılar. Tüccar, K.'nın ona göstermiş olduğu koltukta oturmaktaydı, ışığı artık gerekmeyen mumu üfleyerek söndürmüştü ve dumanı önlemek için parmaklarıyla fitili sıkıyordu. "Sırtında yalnızca gömleğin vardı," dedi K. ve Leni'nin başını eliyle yine ocağa çevirdi. Leni susuyordu. "Bu adam senin sevgilin mi?" diye sordu K. Kız çorba tenceresine uzanmak istedi, ancak K. onun iki elini birden tutarak, "Yanıt ver!" dedi. Kız, "Çalışma odasına gel, sana her şeyi açıklayacağım," karşılığını verdi. "Hayır," dedi K., "ben burada açıklamanı istiyorum." Kız ona asılıp öpmek istedi, ama K. ona engel oldu: "Beni şimdi öpmeni istemiyorum." "Josef," dedi Leni yalvarırcasına, ama K.'nın gözlerine çekinmeden bakarak, "Bay Block'u kıskanmaya kalkışmayacaksın herhalde." "Rudi," diye seslendi sonra Tüccar'a dönerek, "sen de yardım et bana, görüyorsun ki benden kuşkulanılıyor, bırak şu mumu." Tüccar'ın olanlara dikkat etmediği söylenebilirdi, ama adam her şeyin tamamen farkındaydı. "Neden kıskanmanız gerektiğini anlayamıyorum," dedi pek de hazırcevap denemeyecek bir ifadeyle. "Aslında ben de bilmiyorum," dedi K. ve Tüccar'a gülümseyerek baktı. Leni yüksek sesle güldü, K.'nın dikkatsizliğinden yararlanarak koluna girdi ve şunları fısıldadı: "Bırak onu şimdi, nasıl bir insan olduğunu görüyorsun. Onunla Avukat'ın yağlı bir müşterisi olduğu için ilgilendim, yoksa başka bir nedenden ötürü değil. Peki ya sen? Avukat'la hemen bugün konuşmak ister misin? Gerçi bugün çok hasta, ama istersen yine de geldiğini haber veririm. Fakat gece bende kalacaksın, bu kesin. Uzun zamandır bize gelmiyordun, Avukat bile seni sordu. Davanı ihmal etme! Ayrıca benim de öğrendiğim ve sana söylemek istediğim şeyler var. Ama şimdi önce şu paltonu çıkar!" K.'nın paltosunu çıkarmasına yardım etti, şapkasını aldı, eşyaları asmak için antreye koştu, sonra yine koşarak geri döndü ve çorbaya baktı. "Önce geldiğini mi haber vereyim, yoksa çorbasını mı götüreyim?" "Önce geldiğimi haber ver," dedi K. öfkeliydi, aslında Leni ile kendi sorununu, özellikle de şu tartışmalı azil konusunu konuşmak istemişti, ama Tüccar'ın varlığı keyfini kaçırmıştı. Şimdi ise sorununu bu küçük Tüccar'ın herhangi bir biçimde etkilemesine meydan bırakamayacak kadar önemsiyordu, bu yüzden koridora çıkmış olan Leni'yi geri çağırdı. "Sen yine de önce ona çorbasını götür," dedi, "yapacağımız konuşma için gücünü toplasın, buna gerek duyacak." "Siz de Avukat'ın müşterilerindensiniz," dedi hafif bir sesle Tüccar bulunduğu köşeden, sanki bir saptamada bulunur gibiydi. Ama bu iyi karşılanmadı. "Bu sizi ne ilgilendiriyor?" diye sordu K., Leni de "Sen sus," diye ekledi. K.'ya, "O halde önce ona çorbasını götüreyim," diyerek bir tabağa çorba koydu. "Yalnız hemen uyumasından korkarım, yemekten sonra hemen uyur." "Söyleyeceklerim onu uyanık tutacaktır," dedi K., Avukat'la önemli bir şey görüşmek istediğini sürekli sezdirmek istiyordu, Leni'nin ne konuşacağını ona sormasını istiyordu, ancak ondan sonra Leni'ye akıl danışacaktı. Ancak Leni, yalnızca verilen emirleri harfi harfine yerine getirmekteydi. Çorba tabağıyla K.'nın yanından geçerken, ona mahsustan hafifçe dokundu ve fısıldadı: "Çorbasını içinceye kadar ona geldiğini haber vereceğim ki, olabildiğince çabuk bana dönebilesin." "Git," dedi K., "sen gitmene bak." "Biraz daha yakınlık gösterebilirsin," dedi Leni ve kapıya vardığında çorba tabağıyla birlikte bir kez daha tamamen döndü. 

DavaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin