Doldurduğum bardağı tezgaha bırakıp karşımdaki adamın önüne sürükledim. Siparişleri hazırlarken bir yandan da göz ucuyla sahnede şarkısını söyleyen adama bakıyordum. Bugün burada ilk gecesiydi. İtiraf etmek gerekirse sesi bir önceki kadından çok daha keyif vericiydi. Hatta sadece sesi de değil
Gece bitmek bilmezken kulağıma ulaşan nahoş ses biten ilk şey olmuştu. Müzik de son bulduğundan ve saat ilerlediğinden ortamdaki müşteri sayısı iyice azalmıştı. Bardakları silip yerlerine yerleştirmeye devam ederken başka bir sipariş daha aldım. Hala bitmedi mi?..
Son siparişi hazırlayıp tezgahı temizlemeye başladığımda bakışlarımı kaldırdım ve temizlikle uğraşan tek kişi olmadığımı fark ettim. Şarkısını bitiren adam elinde dezenfektan ve bir mendil ile gitarını, ekipmanlarını ve son olarak ellerini iyice sildikten sonra çantasından çıkardığı bir maskeyi yüzüne taktı. Komik bulmuştum nedensizce.
Sonunda işim bittiğinde personel odasında kıyafetlerimi değiştirip diğerlerine selam verdim ve eve gitmek üzere yola çıktım. Soğuk hava yüzüme her çarptığında canımı acıtıyordu ve nefes almamı zorlaştırıyordu. Üstüne üstlük dizlerimde yürümek için derman kalmamıştı. Gözüme kestirdiğim bir otobüs durağının köşesine sindim rüzgardan korunabilmek için. Saat oldukça geç olmuştu. Otobüs beklemek gereksizdi. Bıkkınlıkla telefonumu çıkarıp son çare olarak onu aradım.
"Ne var?"
"Beni alır mısın?"
"Uğraşamam, kendin gel."
Yüzümdeki memnuniyetsizlik açıkça okunuyor olmalıydı.
"Osamu... Çok yorgunum. Hava soğuk."
Bir süre sessizlik oldu. Sonra derin bir nefes verip, "Konum at." dedi ve kapattı.
Hızlıca ona konumumu gönderip bulunduğum köşeye iyice sindim. Yüzümü atkıma gömdüğüm sırada hafif bir ışıkla aydınlanan durağa biri daha geldi. Yüzüne bakınca ufak bir şaşkınlık yaşadım. Onu incelemeye devam ederken o da diğer köşeye geçti. Benim kadar sıkı giyinmemişti. Yüzünü soğuktan koruyan tek şey ince maske gibi duruyordu. Sırtında gitarını taşıyordu. O da mı benim gibi birini bekliyordu onu alması için? Ya da otobüs gelmeyeceğini bilmiyor olabilir miydi? Sormak istiyordum. Bana hiç bakmamıştı bile ama yine de içimde beni onunla konuşmaya iten tuhaf bir his vardı.
"Otobüs mü bekliyorsun?"
Sesim kısık çıksa da sonunda gözlerini bana çevirebilmişti. Yüz hatlarını pek iyi göremiyordum ama cevap vereceği sırada kaşlarını kaldırdığını fark ettim.
"Lütfen son otobüs saatinin geçtiğini söyleme."
Görmese de dudaklarımı büzüp kafamı salladım.
"Seni almasını isteyeceğin birileri olmalı."
"Buraya yeni taşındım. Henüz arkadaşım yok."
Bakışları yine düzelip önüne döndüğünde sormak istediğim şeyle ilgili büyük çekincelerim vardı. Ama sormalıydım.
"Şey, az sonra kardeşim gelecek beni almaya. Seni de bırakabiliriz istersen?"
Başını olumsuz anlamda salladı.
"Sağ ol, gerek yok."
"Bu soğukta seni burada bırakmak istemiyorum. Hem, yeni taşınmışsın zaten. Rica ediyorum."
Neden böylesine ısrarcı olduğumu anlamamıştım. O da anlam verememiş olacak ki gözlerini kısıp kafasını geriye, durağın duvarına yaslayıp bana baktı.
Onay bekleyen gözlerimle sabırsızca onu izlemeyi sürdürdüm. Konuşmadan sadece dümdüz ama tuhaf bakışlarla bana bakıyor olması beni geriyordu. Sadece iyilik yapmak istiyordum. Şehirde yeni birisini gecenin bir vaktinde ve bu soğuk havada yalnız bırakmak vicdanım için çok zor bir durumdu.
Önümüzde duran arabayla gözlerimi ondan çekip arabaya ilerledim. Ona gelmesi için ısrarcı bakışlar atıp ön kapıyı açtım. O da sonunda arkamdan gelip arabaya binmeye karar vermişti. Koltuğa oturunca Osamu'nun kızgın bakışlarıyla karşılaştım. Beklediğim bir manzaraydı. Gözleri benim ve arkada oturan adını hala bilmediğim adamın arasında gidip geliyordu. Arkamı dönüp ona baktım. Tam soracakken o anlayıp evinin adresini söyledi. Vücudum sıcak havayla rahatlayınca yüzüme yaydığım gülümsemeyle önüme dönüp konuştum.
"Ha.. Yolumuzun üstü zaten."
Araba tekrar çalıştığında Osamu'nun hala çatık duran kaşlarına bakıyordum. Yolumuzun üstüne değildi ne yazık ki... Yine de, onun bu memnuniyetsiz bakışlarına aşina olduğumdan tepkisini umursamadım.
Yol boyunca hiç konuşmadık. Ara sıra aynadan arkaya baktığımda bakışlarımız kesişiyordu. Ama her seferinde gereksiz bir heyecanla gözlerimi ondan çekiyordum. Yüzünde herhangi bir ifade yoktu. Sadece bir ara Osamu öksürdüğünde kaşlarını çatıp kapıya doğru daha çok yanaştığını görmüştüm. Düşünecek bir şey bulamamıştım. Sadece tuhaftı.
Tarif ettiği adresin önünde durunca kısa bir teşekkür edip arabadan indi. Apartmana doğru ilerlerken onu izledim."Bir de arkadaş mı getiriyorsun yanında?"
Osamunun öfke ve alay dolu sesiyle ona döndüm.
"Otobüs bekliyordu boşu boşuna. Soğukta bunca yolu yürümesini istemedim."
"Bu kadar iyi kalpli biri olduğunu bilmiyordum."
İmasına göz devirip alnımı cama dayadım. Yağmur yağmaya başlamıştı. Eve gidene kadar dışarıyı izlemeye karar versem de uykunun yorgun bedenimi ele geçirmesine karşı koyamamıştım. Osamu da ses çıkarmayınca üzerimdeki ağırlıkla gözlerimi kapadım.