İçimdeki Karanlık

68 3 0
                                    

'Henüz 21 yaşımın vermiş olduğu ağırlığı taşıyorum, bu bedenimde ve ruhumda. Hayatım ve yaşım mı desem, sanki yolsuzların elinde oynatılmış, ruhsuzlaştırılmış gibi kırılgan ve hassas bu ruhum gün geçtikçe hissizleşiyor. Sahi? gerçekten karanlığımda mı kayboluyorum?'

Size hikayemi anlatayım siz karar verin?

'21 yaşımdan 7 yıl geriye gideceğim. 15 yaşımdan bu yaşıma kadar yaşadıklarımı kaleme alıyorum...'

'Çok varlıklı bir ailenin kızı olmasam da orta dereceli iyi bir ailenin kızıyım. Fazla ailesine önem veren ve hep birinci planda sevdiklerini düşünen, bir kızın hikayesini okuyacaksınız. Aslında başlamadan önce tecrübelerime ve yaşadıklarıma dayanarak bir tavsiyede bulunmak istiyorum, güzel yürekli insanlar...'

"Hayatta hiç bir zaman önceliğiniz kendinizden hariç hiç kimse olmasın kendinizi sevin değer verin ve üzmeyin, üzdürmeyin..."

'Liseyi yaşıtlarım gibi okuyamasam da açıktan okumaya kararlıydım... 31 Aralık 2016 akşam saat 22:30 sularında ailemle güzel bir  akşam geçirirken aniden düşen korku ve endişenin içinde buldum kendimi. Zaman bir müddet durmuştu sanki babamı öylece yerde görürken işte tam da hayatımın dönüm noktası başlıyor dediğim andaydım.. Evet babam ufak bir rahatsızlık sonucu aylarca hastanede kaldı. Sanki hastane koridorları benim evim, içim olacak endişesiyle yaşarken aslında gerçekten içimde ki karanlık olmuştu.. Her gün yeni insanlar, yeni yaşam savaşları, yeni ölümler görmekten içimin karanlığında boğulmuştum. Ama nihayetinde o hastaneden çıkıp evimize gelmeyi başarmıştık. Bizi ve babamı zor bir süreç bekliyordu, ama olsun sonuçta beraberdik.. '

Sonra ne mi oldu?

' Şöyle anlatayım, babamın yokluğunda tüm sorumluluklar bana kalmıştı. Ev, iş , ilk işim kendime güvenilir ve uygun bir iş bulmaktı ve nihayetinde bulmuştum... Evime kırk beş dakika uzaklıkta bir mağazada satış danışmanı olarak çalışacaktım.. İlk mağaza deneyimim ve çok heyecanlıydım. Ama tabi sonrasında olacak felaketlerden habersizdim..... '

2 haziran 2017 perşembe günü saat sabahın sekiziydi alel acele işime koşturuyordum yine tabi otobüsü kaçırmamı saymazsak. hava çok güzeldi sabahın saatlerinde cıvıl cıvıl öten kuşların sesleri, içime dokunan o huzur ve güneşin masumluğu adeta dehşet saçıyordu etrafa.. Her ne kadar işe geç kalsam da havanın ve günün verdiği huzuru bozmak istemiyordum, otobüste etrafı izlerken ve nihayetinde iş yerime gelmiş bulunmaktayım. İlk işimiz mağazayı açıp temizlik yaparak işe başlamaktı. Patronumuz Emel hanım dışarıdan bakılınca çok iyi bir bayana benziyordu, adeta güzelliği kafa karıştırıcıydı. Fakat ben her zaman olduğu gibi insanları kendim gibi görmeyi başarmakta en ön sıradaydım, kim bilebilirdi ki bir gün acımasız ve gerçek yüzünü görebileceğimi.. Halbuki öyle bir insana benzemiyordu..

"Sahi? kıymaz dediklerimiz kıymıyor muydu bize..? "

Biz mağazada toplam 5 kişi çalışırken içlerinden en yenisi ve en çömezi bendim.
Asla onlar gibi olmak istemezdim. Onlar kadar bakımlı, güzel giyinen ve tabi ki de yalaka ve dilbaz olamazdım..

"Ne yani şimdi birine yaranabilmek için onların istediği gibi mi olacaktım..?"

"Ne yani karakterimi kimseler için mi değiştirecektim..?"

Tabi ki de bu aklımın ucundan bile geçmezdi geçmedi de.. Kimi zaman mağazaya müşteriler onların ilgisizliğinden şikayet ederek çıkıyorlardı ve bilin bakalım sorun kimin üstüne kalıyordu.. Siz tahmin etmeden ben söyleyeyim tabi ki de ben... Hem yeni, hem deneyimsiz, hem tecrübesiz biri olarak suç onlara değil tabi ki de bana kalacaktı...
Bütün gün haldır haldır koştururken kafamda hep acaba bugün emel hanım bana ne diyecekti diye düşünüp duruyordum. Günün sabırsızlıkla bitmesini bekliyordum, ve sonunda akşam 10 olmuştu. Ve bizi kapıda toplamıştı, konuşmak için. Beklenen an gelmişti Emel hanım konuşmaya başlamıştı her lafını sanki bizzat bana iğne ucu gibi değdiriyordu, konunun bana ne zaman geleceğini sabırsızlıkla bekliyordum her geçen gün Emel Hanım'ın hakaretlerini duymaktan, görmekten bıkmış haldeydim. işe başlayalı daha iki  hafta olmuşken hayatımın bezmiş ve usanmışlık  noktasındaydım.. Bilmiyorum belki yaşımın verdiği, telaştan , endişelenmekten  bu kadar her şeye alınganlık yapıyordum. Ya da gerçekten insanların acımasızlığını görmek canimi acıtıyordu. Ama nihayetinde günün sonunda ilk cezamı ve fırçamı yemiş bulunmaktaydım.. üstümü apar topar değiştirip eve gitmek için yola koyuldum... Bugün 'ün verdiği mutsuzluğu ve üzüntüyü düşünürken eve gittiğimde açılan kapının ardından annemi görebilmenin huzuru bütün dertlerimi unutmamı sağlıyordu bunları düşünürken evime gelmiştim sonunda annem her zaman olduğu gibi yine mutfaktaydı yanına gidip yardımda bulundum. Bir müddet yardım ettikten sonra , annemin bana baktığını hissetim, ama dönüp te yüzüne bakmaya cesaretim yoktu. Çünkü gözlerimdeki üzüntüyü, stresi görüp benim için endişelenmesinden, soru yağmuruna tutacağından ve benimde gözlerimin dolup, boğazımın düğüm düğüm olurken konuşamaz hale gelirken hissettiğim o acıyı hissetmesinden korkuyordum.. Ama bu gerçekle yüzleşmek zorundaydım.. Anneme tüm olan biteni anlatmak ve hayatın bazı gerçekleriyle yüzleşmek zorundaydım.

Siyahın İçindeki Beyaz NoktaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin