İtiraf (Part 4)

2.2K 84 24
                                    


Merhabalar herkese.

Tam 30 word sayfası oldu bu bölüm.

Okurken sıkılmazsınız inşallah. 

Keyfili okumalar herkese. 

Sevgiler :) 



Nedim'den...


4 saat...

4 saat geçmişti.

Ceren'in, bir zamanlar benim düşüp de hayatımın 20 yılına geçirmeme sebep olan o balkondan aşağı düşeli yalnızca 4 saat geçmişti.

Benim için 400 yıl gibi geçen 4 saat.

Şu anda buradaydım. Yattığı yatağım hemen başucundaki tekli koltukta oturmuş onun güzel yüzünü izlerken bunca olup biteni düşünüyordum.

Bana olanlar, ona olanlar, yaptıklarım, yaptıklarımız...

Hastane yatağında hareketsizce yatan kız, âşık olduğum kadın, benim yüzümden bu haldeydi. Onu böyle bitmiş, tükenmiş, vücudu yara bere içinde görmek öyle canımı yakıyordu ki. İçimdeki acıya da suçluluk duygusu eklenince, resmen kendime bin bir beddua ediyordum.

İntikam almaya kafayı takışım, hırsım, öfkem ve en önemlisi de bunca zaman ona karşı direnişim, onu affedemeyişim ve gururum yüzünden Ceren ölümden dönmüştü. Bundan daha önemlisi, Ceren ölmek istemişti. Ben, bir insanın hayatından vazgeçmek istemesine neden olmuştum.

Gözümden bir damla yaş usulca akıp gitti, küçük hastane odasının karanlığına karıştı. Ellerim Ceren'in buz kesmiş tek elini sımsıkı kavramıştı. Bundan sonra da asla bırakmayacaktım bu eli. Bundan sonra, Ceren'den ayrı geçirmek istediğim bir salise dahi yoktu.

Bir mucize olmuş, Ceren o balkondan düşüşünü yalnızca bir kol kırığı, sağ kaburgasında çatlak ve birkaç yara bere ile atlatmıştı. Doktor hayati tehlikesinin olmadığını söylediğinde yaşadığım mutluluğu sizlere tarif edebilmem mümkün değildi. Her ne kadar gitmeyi istese de Ceren gitmemişti. Gidememişti. Ceren gibi bir kız öyle kolay kolay ölemezdi ki. Benim gibi siz de tanıyorsunuz onu. Ceren'den bahsediyoruz burada. Sizce onun gibi bir kız mücadele etmeyi bırakır mıydı?

"Bundan sonra da hiçbir yere gitmeyeceksin." Diye fısıltı ile konuştum. Doktor Ceren'i bu gece ilaçlarla uyutacaklarını, yarın sabah kendine geleceğini söylemişti. Gece yanında sadece bir kişi kalabilirdi ki o kişi de ben olmuştum. Bu yüzden Seher Hanım ile kısa süreli bir münakaşaya girmiştik. Kızı ne yaparsa yapsın, ona ne kadar kızgın olursa olsun, senin gibi bir evladım yok demiş bile olsa da Ceren'e bir şey olacak diye aklı çıkmıştı. Kadın zar zor kendine gelirken, bir de hastanede sabahlayacak değildi. Benim dışımda herkesi zar zor eve göndermiştim. Şimdi ise o ve ben kalmıştık geriye. Bunca zaman hep o ve ben vardık zaten. Onun yanında sadece ben, benim yanımda da sadece o...

"Atlatıcaz Ceren!" diye yeniden yumuşacık sesle konuştum kıza karşı. İlaçlar yüzünden bütün gece uyuyacağını bilsem de uyansın diye göz kapaklarına bakmaktan alamıyordum kendimi. O kadar çok ihtiyacım vardı ki uyanmasına. Bana bakmasına, benimle konuşmasına... Ona kadar çok ihtiyacım vardı ki...

"Her şey geride kalacak. Söz veriyorum sana. Ben, affediyorum seni. Duyuyor musun beni? Hoş, eğer duymuyorsan bile uyandığın zaman uzun uzun konuşacağız bunu. Sana seni ne kadar çok sevdiğimi anlatacağım. Aptal gururuma, hırsıma direnip de sana bunu çok önceden söylemediğim için senden özür dileyeceğim senden. Bana kızacaksın. Madem seviyordun neden öyle davrandın bana diyeceksin. Haklısın. Ama beni de anla Ceren. Eğer seni affedebilmek kolay olsaydı inan bana hemen yapardım bunu. O kadar istiyordum ki sana kolayca inanmayı, güvenmeyi, kendimi sana bırakmayı... Yapamıyordum işte. Biz senle çok şeyler yaşadık. Ve ben onları düşündükçe daha da hırslanıyordum sana karşı. Sadece hırs da değil, acı da çekiyordum. Hem bana yaptıkların için hem de öfkemden dolayı sana yaptıklarım için..."

Nedim-Ceren (İtiraf)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin