Yorum yorum:(
*
"Sen... Ah, aklım almıyor! Nasıl bu kadar adi birisi olabilirsin?!" Söylediklerime gülüp birkaç adım geriledi. Ellerini iki yana açıp delirmiş gibi bakan gözlerini üzerime dikti.
"Beni bu hale sen getirdin. Eserinle gurur duymuyor musun?" Görüşümü kapatan saç tutamını kulağımın arkasına sıkıştırdım. "Ne yani? Yaptığın tüm pislikleri seni terk edişimin arkasına saklayarak suçu bana atmaya mı çalışıyorsun?" Kahkaha attı. Delirmiş gibiydi.
"Suçu sana atmaya çalışmıyorum. Bu oyundaki tek suçlu zaten sensin." Bir anda boğazımda hissettiğim ellerle neye uğradığımı şaşırıp nefessiz kaldım.
"Kestik." Ayhan ellerini hemen boğazımdan çekmiş bana utanmış bakışlar atıyordu. Boğazıma gereğinden fazla yüklendiğini anlamış almalıydı.
"Biraz daha zorlasaydın rol icabı değil hakikaten hastanelik olacaktım." dedim, şakayla karışık bir ciddiyetle. "Özür dilerim, bir dahakine daha dikkatli olacağım, söz."
"Güven nerede?!" Yönetmen yardımcısının cırlamasıyla bakışlarımı Ayhan'dan çekip minyon tipli kıza yönelttim. Sahi neredeydi o? Senaryoya göre eski sevgilim beni öldürmeye kalktığı sırada içeri girmesi lâzımdı.
"Onu karavanına girerken görmüştüm." dedi Esengül'ün makyözü. Esengül'ün bugün burada olmamasına rağmen gelmiş, etrafta başıboş dolanıyordu. Kızı gözüm hiç tutmamıştı, Esengül'ün çevresinden birisi iyi olamazdı, olmazdı.
"İdil, Güven'e bir bakabilir misin?" Aslında bu soruyu kim sorsa cevabım olumsuz olurdu, yönetmenin dışında. İstemeyerek de olsa başımla onaylayıp karavanların olduğu bölüme yöneldim.
Baştan üçüncü karavan onundu ve önünde iki tane takım elbiseli izbandut vardı. Benim onlara doğru ilerlediğimi gördüler ve sağdaki önüme geçerek engel oldu.
"Ne yaptığınızı sanıyorsunuz? Güven'in koruması falan mısınız?"
"İçeri giremezsiniz, hanımefendi." Sorumun dikkate alınmamasıyla kollarımı göğsümde kavuşturdum. Kimdi bu adamlar? Burada ne işleri vardı?
"Yönetmen Güven'i çağırıyor, söyleyin patronunuza filmden ayrılmak istemiyorsa kaldırsın koca poposunu." Abarttığımın farkındaydım ama bu ikilinin tavrı hiç hoşuma gitmemişti.
"Neden beni kaale almıyorsunuz?" dedim sinirle. Bu kadarı da fazlaydı! İçeri girmek için bir hareket yapmadığım müddetçe yokmuşum gibi davranıyorlardı. Bir şeyler söylemek için ağzımı aralamıştım ki birden karavanın kapısı açıldı. Güven'i bekleyen gözlerim otuzlarında görünen, esmer ve karizmatik biriyle karşılaşınca kocaman oldular. Bu adamın Güven'in karavanında ne işi vardı?
"Kızı bırakın." Kollarımı sıkan eller aniden gevşedi ve kimseyi dinlemeyen izbandutların bu adamın lafıyla hareket etmesi, Güven'in değil de bu adamın korumaları olduğunu anlamamı sağladı.
"Siz kimsiniz?" Samimiyetten uzak bir gülümseme yerleştirdi dudaklarına. "Güven'in bir arkadaşı." Çapkın bir şekilde göz kırptı ve başka bir şey demeden adamlarıyla birlikte uzaklaşmaya başladı. Arkalarından bakarken kafam karışmıştı. Kimdi bu adam?
Köşeyi dönüp göz hizamdan ayrıldılar. Güven'i arkadaş edinme kriterlerini bilecek kadar tanıyordum. O, gündüz vakti iki izbandutla karavanına gelecek biriyle arkadaş olmazdı.
Burada olma sebebimi hatırlayınca karavanın kapısına iki kere vurdum. Beyaz tişörtü ve dağınık saçlarıyla kapıyı açan Güven, gelenin ben olduğumu anlayınca rahatladı. Gözlerindeki ifadeden anlamıştım bunu. Ama hemen ardından ciddi bir tavra bürünüp kaşını kaldırdı.
"Bir şey mi oldu?"
"Yönetmen seni çağırmamı istedi." Cevap vermesini beklemeden arkamı döndüm. Ne karıştırıyordu bu çocuk?
*
İdil mi Güven mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
set aşkı || texting
Short Story*TAMAMLANDI* İdil: Beni öptün İdil: Seninle sahnemiz yokken birde! Güven: Yönetmen istedi İdil: Yönetmenin köpeği olduğunu unutmuşum:) Güven: Ben bir aralar senin de köpeğindim #1 kısahikaye 05.07.21