-4-

650 33 35
                                    

"Taehyung"

"Ne var?"

"Bir süreliğine babamın yanına dönmem gerek."

"Ee?"

"Param yok Tae."

Gözlerini benden alıp tekrar telefonuna çevirmişti, bu hareketi gururumu ne kadar yerle bir etse de karşısında durmaya devam ettim.

"Bana borç verir misin?"

"Neden dönüyorsun?"

"Kardeşim hastalanmış, bana ihtiyacı var. Onu yalnız bırakamam."

Tabiki de bahanemi önceden hazırlamıştım. Jimin'i bulmaya gidiyorum diyemezdim heralde.

"Peki Jungkook, aramızda böyle şeylerin lafı olmaz biliyorsun."

Kafamı salladım, ayağa kalkıp odasına giden ayaklarını izledim. Ona o kadar şey dememe rağmen hala bana karşı iyimserdi. O kaybedilmeyecek bir dosttu. Eh tabii, bende geri çevrilemeyecek bir dosttum!

Yanıma geldiğinde elinde kredi kartı vardı. Bir kağıtta da şifresi yazılıydı.

"Şimdilik sende kalsın Jeon."

Sakince elindeki kartı ve kağıdı aldım, şifresini zaten biliyordum: 1995. Tabiki de kendi doğum tarihiydi!

"Teşekkür ederim Tae, bu iyiliğini asla unutmayacağım."

Yanına gidip ona sarıldım.

"Barıştık mı?"

"Barışık tabiki oğlum mal mısın?"

Gülme seslerimiz bir anda odayı doldurmuştu.

"Jeon?"

"Efendim?"

"Sende Jimin'e aşık mısın?"

Jimin lafını duyar duymaz tabana kuvvet odama kaçmıştım. Aynı zamanda da "BİLMİYORUMM'' diye de bağırdım.

Eğer düzgünce cevap verseydim Tae'nin sorularının ardı arkası kesilmeyecekti ve daha da utanacaktım. Hem ben daha kendime itiraf edememişim, başkalarına söylemek kulaklarımı kızartmaktan başka bir işe yaramıyordu.

Jimin'i yaklaşık 1 sene boyunca kendi içimde sevmiştim, onu kimseye anlatmadan, sadece hayallerine dokunarak özlemimi gidermiştim. Zaten onu okulda gördüğümde ya utançtan bakamıyordum ya da olduğu yerlerden kaçmaya başlıyordum.

Ondan deli gibi çekiniyordum ama son günlerde garip bir şekilde cesaret gelmişti; Sanki evren bana onun gideceğini önceden işaret etmiş ve bunun için atak yapmamı bekliyor gibiydi. Evet! Evren de benim yanımda olduğuna göre doğru yoldayım! Bekle beni sevgilim.

Sevgilim mi?

Evet, gelecekti sevgilim.

Bekle beni Jimin.

Babacığın yanına geliyor.

Duygularım arsızlaşmaya başlayınca buna bir son vermek adına kendimi mutlu adımlarla duşa attım. Şampuanın son damlalarını da hunharca harcarken şarkı söylemeye başladım.

I put my heart into your hands

Here's my soul to keep

I let you in with all that I can

You're not hard to reach

And you bless me with the best gift

That I've ever known

Mandarin || JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin