-6-

549 33 8
                                    

Gözlerime baktı,

"Jeon Jungkook"

Rüyada mıyım?
Sanırım hayır.

"Jungkook sen...sen neden burdasın?"

"Senin için Park Jimin. Senin peşinden geldim, seni bulmak için. Sana olan aşkımı itiraf etmek için."

Gözlerim doldu, kalbim çıkacak gibiydi. Şu an tam karşımda Jungkook bana aşkını itiraf ediyordu ve ben onu dinliyordum!

Sözlerine devam etti.

"Sana uzun zamandır takılıdı kalmıştım. Sürekli seni izliyor ve sana belli etmemeye çalışıyordum. Ama sen buradan gidince kafama dank etti. Bende peşinden geldim Jimin."

"B-beni seviyor muydun..?"

"Senden deli gibi hoşlanıyorum."

Gözleri doldu, yanağına yaşlar döküldü.

Elimden tuttu ve yolun karşısına geçtik. Sahilin kenarındaki bir banka oturduk.

"Sabah akşam demeden sadece seni düşündüm Jimin, ama yanına gelip konuşmak için bir türlü cesaret bulamadım kendimde. Koluna çarptığım zaman ise bunu nasıl yapabildim hala aklım almıyor..."

"Ama sonunda senin yanındayım. Beni artık istesende istemesende, artık utanmayacağım. Seninle olmak için her şeyi yapacağım. Lütfen bana hala beni sevdiğini söyle."

Söyledikleri karşısında şok olmuştum, evet bunu hiç beklemiyordum. Ağzımdan kelimeler nasıl döküldü bilmiyorum, derin bir nefes aldım.

"Jeon Jungkook...Sen, sen benim ilk aşkımsın, seni nasıl hala sevmem? Bu mümkün mü? Senden ayrı kalmak benim için ızdırap gibiydi, içim yanıyordu ama yapmak zorundayım."

Yutkundum. Dikkatle beni dinleyen gözlere baktım. Dolu doluydu.

"İnsanlardan uzaklaşmak benim için en iyisi oldu, ama senden uzaklaşmak cehennemden farklı değildi."

Hala bana bakmakta olan gözlere bakıyordum bende. Onu sanki ezberlemek istiyormuşçasına gözlerimi yanağına indirdim. Buğday teni, ay ışığında daha da güzeldi. Kusursuzdu.

Gözlerim parlayan dudaklarına kaydı, onunda gözleri benimkilere. Elini yanağıma koydu, baş parmağıyla yanağımı okşadı.

"Seni seviyorum Park Jimin."

"Bende seni seviyorum Jeon Jungkook."

Yüzünü daha da yakınlaştırdı sanki bu mümkünmüş gibi. Aramızdan geçen soğuk rüzgar bile durmuştu, artık bizi üşütemezdi. Aşkla dolup taşan ruhlarımız birbirimizin evi olmuştu artık.

Dudakları dudaklarımda gezindi bir süre, sanki susuz kalmış gibi öpmeye başladı, bende onu...

Nefes almak için uzaklaştığımızda ise öpüşmekten kızarmış dudaklarına kaydı gözlerim yine. Daha çok öpülesi duruyordu. Sanki içimden geçeni okumuş gibi tekrar yapıştı dudaklarıma.

Bu sefer daha can yakıcıydı. Alt dudağımı ıssırmasıyla ağzımdan bir inilti çıkardım. Bende ona aynı şekilde karşılık verince daha da bastırdı beni kendine. Nefessiz kalmamak için ayrılmıştık ama aramızdan geçemezdi hiçbir rüzgar.

İkimizin elleri biribirimizin yanağında geziniyordu, onu hissetmek tarifi olmayacak kadar güzeldi...Ona yakından bakınca bir çiçek olduğunu düşündüm. Bir çiçeğe benzemiyordu çünkü o diğer hepsinden farklıydı. Neydi acaba? Neydi onu bu kadar güzel yapan? Neydi benim deli gibi tutulduğum çocuk? Sen neydin..?

Mandarin || JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin