"Berbat görünüyorsun." Yaralarına bakılması gerekiyordu. "Hastaneye gidelim. En azından pansuman falan yaparlar."
Güldü. "Gerek yok."
"O zaman eczane bulup bir şeyler alalım." Beni onaylayıp yavaş adımlarla peşimden gelmeye başladı.
"Sen bir lider sevgilisisin."deyip güldü. "Güzel yumruktu ama."
"Kazandık."dedim gülerek. "Tebrikler."
"Sen kazandın, güzelim."dedi soğuk bir sesle. "Tebrik ederim."
"Yoo."dedim ona dönerek. "Sen kazandın."
"Fakat kendimi kazanmış gibi hissedemiyorum."dedi yüzünü buruştururken.
"Neden?"
"Sen olmasaydın, ben orda yenildiğimi kabul edip pes ederdim."dedi omuz silkerken.
Eczane bulduğumuz da gerekli malzemeleri alıp durağa doğru yürümeye başlamıştım ki Minho kolumdan çekerek beni bir apartmanın önüne getirdi.
"Burası neresi Minho?"
"Benim evim."dedi apartmana doğru ilerlerken. Mecburen peşinden gittim.
Yüzümde küçük bir gülümseme oluştu. "Ne kadar da hızlısınız, bayım." Kahkaha attım. "Beni evine mi atacaksın?"
"İstersen yatağa da atarım, Jisung."
Alayla gülümsemesine göz devirdim. "Ya ya almayayım ben."
Evin kapısını açıp bana döndü. Lan asansör yok muydu burda? Tonlarca merdiven çıktım ben lan. "Önden bayanlar."
"Ah bayım, biliyor musunuz?"dedim sinirle.
"Neyi?"
"Mal olduğunu."dediğimde güldü.
"Bunu biliyorum. Başka bir şeyle gel."
"Biliyor musunuz, bayım?"dedim tekrardan.
"Neyi?"dedi yeniden. Saçları gözünün önüne gelmişti. Güldüm ve sorusunu dudaklarımızı birleştirerek cevapladım. Ufak bir öpücük bırakıp geri çekildiğimde sırıttım. O bana aşırı komik bir ifadeyle bakarken uzanıp tekrar öptüm. Transa girmiş gibi gözlerini pörtletmiş bakıyordu.
"Sen..."dedikten sonra cümlesini tamamlamasına izin vermeden tekrar öptüm. Kendimi şımarık çocuklar gibi hissediyordum. Bunu yapmak hoşuma gitmişti. "Galiba kalbim yerinden çıkacak." Elini kalbinin üzerine koydu. Bende gülerek elinin üzerine koydum elimi. O işe elimi alıp kalbini üzerine koymuştu.
Siktir! Çok hızlı atıyordu.
"Bana yaptığını görüyor musun?" Çaresiz gibi baktı. Cevap veremiyordum.
Bu sefer o dudaklarımızı birleştirdi. Fakat benim gibi hemen geri çekilmedi. Boşta olan elimi saçlarına çıkartırken o da belime sarmıştı boşta olan elini.
"Hop! Aile var lan burda!" Ses ile hızlıca ayrıldığımız da merdivenin başında dikilmiş bize sinirle bakan küçük çocuğu gördük.
"Şeker alayım sana."dedim gülerek. Minho dediğimle koca bir kahkaha attı.
"Minho hyung, bu bahsettiğin çocuk mu? Çok safmış."
Saf? Ben? Siktir ordan lan!
"Jin!"diyerek çocuğa yaklaşıp önünde eğildi Minho. "Daha demin gördüklerini unutursan seni konsere götürürüm."
Çocuğun gözleri sevinçle açılırken "Unuttum bile."diyerek merdivenleri çıktı.
"Way çocuklarla da anlaşabiliyoruz."dedim gülerek.
"Tabii canım."
"Seviyorum sen-"
"Nerde kalmıştık?" Aniden beni kendine çekti ve tekrardan dudaklarımızı birleştirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Whatever you want [MinSung]
Ficção Adolescente"Bizim okulun öğrencisi başka okulun öğrencisi ile birlikte olamaz!" "Neden ki?" "Çünkü... çünkü bizim okuldasın." "Asıl nedeni?" "Seni seviyorum."