24

93 4 0
                                    

O sabah her şeyi unutmak için kendi kendime izin verdim. Tay derse gideceği için erkenden odamdan ayrılmıştı. Ben de ondan sadece bir saat sonra dersime giderken yerimde duramıyordum. Midemden yukarıya doğru tırmanıp yemek borumda ağır ağır dolanan ve her an kusmama neden olabilecek bir heyecanla doluydum. Tek istediğim bu heyecanın ağzımda acı bir tat bırakmamasıydı. Biraz keyifliydim, biraz depresiftim. Her şey vardı o gün. Dolu doluydum. Tüm o duygularla birlikte yerimde duramıyordum. Bu halimi ilk fark eden Mew oldu.

"Ödevini bitirdin herhalde." Dedi bir önceki geceye gönderme yaparak. "Bu ne heyecan."

İlk başta onu umursamadım. Sınıftan birkaç kişi daha garip olduğumla ilgili bir şeyler söyledi. Aslında bunun gariplikle alakası yoktu. Bunun o an kelimelere dökebileceğim hiçbir şeyle alakası yoktu. O an nasıl hissettiğimi istesem de hiçbirine anlatamazdım. Fakat garip bir şekilde, ilk defa o gün, başta kulüptekiler olmak üzere herkesin neler olduğunu kavrayacaklarına dair umutla doluydum. Artık herkesin ben ve Tay'in arasında dönen şeylerden haberdar olacağı günler fazla uzakta değildi sanki. Çok az kalmıştı. O çok az süre geçtikten sonra Mew bana dönüp şöyle bile diyecekti. "Vay be, demek o günlerde bu yüzden saçma davranıyordun." Ben de gülecek ve inkar edecektim. Tabii ki de hepimiz doğru cevabı biliyor olacaktık. İşte o gün bu tarz düşünceler aklımda dolaşıp duruyordu.

Konu ne kadar ilgimi çekmiyor olursa olsun her dersi dinleyen ben hayatımda ilk defa içinde olduğum bir dersi dinlemedim. Not tutamadım çünkü ellerim kalem tutmuyordu. Tay, yarın akşam demişti. Birlikte bir randevuya çıkacaktık. Gerçek bir tanesine. Bu yüzden kafayı yemek üzereydim. Süzülüyordum ve bir yanım da benden nefret ediyordu. Nasıl bu kadar çabuk düşebilirsin Gun? Bunu bekliyormuşum diyemiyordum.

Günüm sanki birisi gündüz beni sırtımdan itip akşama fırlatmış gibi geçti. Saatler ilerledikçe nefes alışverişlerim düzensizleşmeye başlıyordu. Yeni duş almış ve dolabımın önüne kurulmuştum. O gün duygu değişimim o kadar hızlı gerçekleşiyordu ki arada atladığım ya da görmezden geldiğim birkaç duygunun da esiri olmuştum. O an ise daha çok panik vardı. Ne giyeceğim dedim kendi kendime. Ne giyecektim? Bunu uzun bir süre düşündüm. Karşımdaki bir dolap dolusu kıyafet yetersiz geliyordu. Daha sonra fark ettim ki gerçekten de öyleydi, bu yetersiz ve önemsiz bir bilgiydi. O an ne giyersem giyeyim Tay bunu fark etmeyecekti ve ben de onun ne giydiğini fark etmeyecektim. O gece önemli olan en son şey buydu. Bu yüzden her zaman ne giyiyorsam onlardan birini aldım. Saçlarımı düzelttim. Birkaç kere nefesimi tuttum. Saçlarımı dağıttım. Biraz daha nefesimi tuttum. Geri bıraktım.

Kendimi boğma çalışmalarım yaklaşık yarım saat sürdü. Tay eğer dediği saatte gelecekse sadece birkaç dakikası kalmıştı. O birkaç dakika içinde neler yapabilirim diye düşünürken aklımı oynatma derecesine gelmiştim. Ellerim hafiften titremeye başlamıştı. Saçlarımın nasıl göründüğünü görmek için aynaya bakıp duruyordum. Aslında, her zamanki gibiydim işte. Hiçbir farkım yoktu. Belki olmalıydı ama yoktu. Tam da bu anda gözlerim hala açık duran dolabımda, annemin yurda giderken elime güneş kremi diye tutuşturduğu bb kreme kaydı. Derin bir soluk daha aldım. Hiçbir farkım yoktu fakat o an olmalıymış gibi geliyordu.

Tay'in gelmesine çok az kalmıştı. Ne yaptığımı düşünemeden kremi elime aldım. O güne dek tek bir kere bile kapağını açmamıştım ve gün, o kremi kullanmanın günüydü. Önce korkakça kapağını açtım, ardından yeterli olup olmadığını bilmediğim bir parçayı elime bırakıp aynanın karşısına geçtim. Tüm yüzümü bununla kapatmam zor olacaktı fakat o an başka bir şey düşünemiyordum. Tay her an gelebilirdi. Elimde yabancı bir cisimmiş gibi baktığım ten rengi bir kapatıcı vardı ve ben yüzümde binlerce çille öylece duruyordum. Zaman ilerliyordu. Bu yüzden ne yaptığımı bile bilmeden kremi yüzüme sürmeye başladım. Pişman olduğumda ise artık çok geçti.

Beauty Behind Gun Atthaphan // taygunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin