Rumeli Kavağı Turu

32 1 0
                                    

Benzinciden çıktık, güneş önüne gelen bulutların gölge yapmasına aldırış etmiyordu, yinede ışığını saçıyordu aynı bizim yapmamız gereken şeyi yapıyordu, önümüze çıkan her engelin altında kalmaktansa bir şekilde engelin arkasını aydınlatmamız ve orada olduğumuzu, yılmadığımızı göstermemiz gerekir ve zamanı geldiğinde ise tüm gücümüzle engeli aşarız. Yolumuz bir hayli keyifli idi, sağımızda boğaz, solumuzda ise binalar, lokantalar ve aralarına karışmış tarih vardı, aslında çoğu yer tarihi bir anıya sahiptir ama biz sadece öne çıkanlarını biliyoruz, lastiğimizin üstünden geçtiği bu yolların bir zamanlar ne denli değişik ve inanılmaz olaylara şahit olduğunu bilmeyiz, işte biz bu yüzden süreriz. Tarihi aydınlatmak ve gün yüzüne çıkarmak için, sürerken ise sporda yapmış oluruz, bir test kitabında okumuştum fiziksel aktivitelerin ne denli yararlı olduğuna, 'Seratonin' adlı hormonun salgılanması ve bizi hayata daha pozitif bakmamızı sağlıyormuş. Hayat sınavını yarıda kesenler ve bu dünyadan ayrılan insanların vücutlarında ise Seratonin hormonuna rastlanmazmış, bazen aklıma geliyor; biz tutunmak için, parlamak için, bize verilen imtihanı en iyi notla geçmek için varız, bir yandan da en iyi, en doğru ve en güzel şekilde yaşamak için varız, bazen canımızı sıkan olaylar elbet olacaktır ama bu yılmamız gerektiği anlamına gelmez, insan güçlüdür, insan her şeyin üstesinden kendine güvenirse gelebilir ve en sonunda başarır, başarmak için yaparız, başarmamak için değil...

Turumuz yavaş bir tempoda devam ediyor ve ben en arkada sürüşe uyum sağlamaya çalışıyordum önümdeki diğer herkesin hızına, mesafeme ve ne tür bir hareket yapacaklarını kavramaya çalışıyordum, bu aynı 'Büyümek' gibiydi, büyürken de etrafımızda olanlara uyum sağlarız, bir şeyi nasıl kullanacağımızı öğreniriz ve hayata uyum sağlarız, adapte oluruz kısacası çünkü hayat asla geriye gitmez, sürekli ilerler, tıpkı bir tekne gibi, biz ise içinde yaşarız ve adapte olmaya çalışırız, Biyoloji'de bu bir kuraldır ''Uyum sağlayamayan canlılar yok olur'' Bu sadece hayvanlar alemi için değil, insanlar içinde geçerlidir, eğer gelişen bu dünyaya ayak uyduramazsak bizde geri kalırız ve tarih tarafından emiliriz ama her şeyin bir çaresi vardır, bu bir kavramdır ve bunun geldiği olay ise bir hayli güzeldir: Ünlü yazar Tolstoy bisiklet sürmeyi öğrendiğinde 67 yaşındaydı. Bu kavramın adı ise buradan gelir 'Tolstoy'un bisikleti' anlamı ise ''Hiçbir şey için geç değildir'' Hayat bir şans verir herkese, sadece o şansı doğru yerde, en iyi şekilde kullanmak gerekir. Bir çorbacıda mola vermek için yolumuzun biraz dışına saptık ve ara sokaklara girip bisikletleri elimizde kaptanımızın bize tarif ettiği yere kadar gittik, burası ufak bir mekandı, bisikletleri  bir tarafa düzgünce yasladık, bayanlar bir yere erkekler bir yere olmak üzere dışarıda bulunan masa gruplarına oturduk Ben, Murat abi ve benzincinin dışında karşılaştığım Mazhar abi kasklarımızı çıkardık, Mazhar abi bence gözlük takmayı seven biriydi, diğerleri gibi yüzündeki sevecen ifade ve konuşmasındaki nezaketi ile harika biriydi, saçları kısa kesimliydi. siparişlerimizi beklerken Mazhar abi karşı taraftaki marketten mandalina alıp geldi, herkese dağıtmış ve bana da ikram etmişti, cidden daha yeni tanıdığım insanların yanından utangaç oluyordum ve bana karşı her güzel tavırlarında onlara kendimi borçlu hissediyordum bu yüzden az konuşkan ve dinleyici konumunda bir kişiliğim vardı, bir soru sormak için Mazhar abiye döndüm''Mazhar abi, genelde hangi günler sürüş yapıyorsunuz?'' Mazhar abi sorumu açıklayıcı şekilde yanıtladı ''Kadirim, biz Salı ve Pazar günleri sürüyoruz genelde Salı günleri keşif turumuz oluyor'' O sırada Murat abi bana baktı ''Kadir sosyal medya kullanıyor musun?'' ''Evet abi'' ''Sen cidden davranışların olsun, konuşman olsun nazik bir çocuğa benziyorsun, Seni grubumuza almak istiyorum, Facebook'a Babilon Cycling Team grubuna istek at bende seni kabul edeyim'' Bu cidden benim için büyük bir olaydı, benden büyük kişilerin bulunduğu bir gruba girmek ve onlarla beraber bisiklet sürmeye çıkmak cidden büyük bir onurdu. Çorbalarımızı içtik ve biraz oturduk ardından kalktık ve toparlanıp bisikletleri aldık, rotamıza bağlandık bizden ayrı kalmış iki yarış bisikleti sahibi abileri alarak devam ettik, onlarda açlıklarını aldıkları unlu mamüller ile gidermişti, yolumuz uzun ve yorucu olsa da tempo ve bazı Murat abi'nin bisikletinden gelen müzik ile yorgunluk hissetmiyordum. Sarıyer'i bitirip yolların daralması ile gidiş-dönüş tek şeritli bir yola girdik ardından sahili gören, bir kaç kişinin balık tuttuğu harika bir manzarası olan Rumeli kavağı girişine geldik bu rota giderken sağınızda kalmaktaydı, bir tarafında tekneler duvarların gerisindeki demirler korumalara bağlanmış öylece maviliklere açılmayı bekliyorlardı sanki. Buradan ayrıldık, yola geri katılıp önümüzde uzanan yokuşu çıkmaya başladık, yorulan veya çıkamayan bisikleti elinde gidiyordu, bende bisikletim de bulunan zincir problemi nedeni ile yokuşlarda düşük viteste çıkamıyordum. Sol tarafımız doğal bir şekilde duvar iken sağ tarafımız yükselen demirleri kaplayan pembe çiçekler ile doluydu, duvarın arkası ise Askeri denizcilerin ikmal noktası var idi. İlerlemeye devam ettik, yokuş bitiminde diğerleri bizi bekliyordu, hafif eğimli yolda sürmeye devam ettik ve bir balıkçıya vardık burası insanların sadece durup resim çekindiği bir yerdi, bizde burada biraz resim çekinerek fazla durmadık, hedefe yaklaştığımızı hissediyordum sanki orada çok büyük bir şey olacakmış gibiydim, oradan ayrılıp devam ettik, aşağı eğime sahip bir yolu inerek virajları aldık, sonunda bizi bir kasaba karşıladı, düzlüğe kurulu bir köy, şehir hatları Çengelköy iskelesi burasıydı, biz ise dar bir park olan Mehmet Koçali parkına girdik ağaç diplerine bisikletlerimizi bıraktık, Murat abi bir hazırlık içindeydi hedefimize varmıştık, beklediğim gibi bir şey olmamıştı, ne de olsa hayal gücü yüksek biriydim. orada ki banklarda oturmuştuk, Murat abi herkesin duyacağı bir şekilde bize seslendi ''Az sonra bir arkadaş daha bize katılacak millet''  Ne güzel az sonra birisi daha ile tanışacaktım ve cidden mutluydum. Sohbetler edildi, minik piknik tüpünde kahveler içildi, güzel resimler çekildi. Resimler her zaman bana farklı gelmiştir, birlikte çekindiğin kişiler veya çektiğin manzara, sonsuza dek var olacak, ölsek bile bir yerlerde bir zaman sonra ortaya çıkacak ve o zamanın insanları ''Vay be, burası önceden böyle miydi'' Diyecekler, belki de bir süre sonra can düşmanınız olacak kişiler ile birlikte resim çekiniyoruz, belki de yarın belki daha yakın bir zamanda kaybedeceğimiz kişiler ile resim çekiniyoruz, ve bir süre sonra onlara bakınca nefret ya da özlem duyuyoruz, bu resimler bir anı olarak tarihe geçiyor, başkaları gördüğü zaman ise arkasında yatan anılarını bilmiyorlar, bence resim çekilmek sadece çekilmek için değil, bir zaman sonra bakıp ''Vay be ne günlerdi'' Demek için çekilmelidir.

Bisiklet Ve Babilon Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin