2. Bölüm- Yeni Çocuk

26 0 0
                                    

Herkese selamlar:) Yeni bir bölümle karşınızdayım. Yazı yazmak harika. Özellikle de böyle bişeyi yazmak. Bu daha ikinci bölüm. Devamı gelcek. Sonu hiç belli değil. Başlıklar falan bilmiyorum. O an aklıma gelen şeyi yazcam. Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar...

Bazen hayatına  öyle birisi girer ki bir kelimesi, bir cümlesi, bir bakışı, bir hareketi bile yeter seni değiştirmeye. Duyguların değişir, bakışların değişir, hareketlerin, beklentilerin, ruh halin değişir. Bir insan seni hem güldürüp hem ağlatabilir. Seni sevindirip ardından üzebilir. Sıradan hayatın değişebilir. Düz atan kalbin birden hızlanabilir. Göz bebeklerin büyüyebilir. Kalbinde kelebekler uçuşabilir. Hayatın değişebilir. Bu gün değil, yarın değil ama elbet bir gün...

İşte o ses. Beni muhteşem uykumdan, yumuşacık yatağımdan, sıcacık evimden ayıran o lanet ses. Alarmım çalıyor. Uyku sersemliğimle "şu okulu uzaylılar bassa ne kadar güzel olur" diye söylendim kendi kendime. İstemeye istemeye kalktım yataktan. Elimde olsa yerde sürünecektim. Ama ona bile gücüm yoktu. Lavobaya doğru adım atmaya çalıştım. Hala kendime gelememiştim. Gözlerim açılmıyordu. Yolu tahminen yürüyordum ki kafamı kapıya çarptım. "Ahh!" İşte şimdi ayılmıştım. Annemin sesini duydum bir anda. "Beste noldu, iyimisin?" İyiyim anne sadece sakarım o kadar. "İyiyim, kafamı kapıya vurdum sadece." Kafamı tutarak lavobaya yürüdüm. Aynadan kafamın şişip şişmediğine baktım. Şişmemesini umuyordum. Okul sabahı olacak şeymiydi bu ya. "Salak Beste dikkat etsene biraz" diye söylendim kendi kenime. Eğilip yüzümü soğuk suyla birkaç kere yıkadım. İyice ayıldığıma emin olup yüzümü kuruttum. Aynadan dağılmış saçlarıma, kurdeleli pişama takımıma göz gezdirdim. Kendimi yeni görmüş gibi uzun uzun baktım. Birden okula gidecek olduğum aklıma gelince irkildim. Yaklaşık 5 dakikadır hiç birşey yapmadan kendime baktığımı fark ettim. Az zamanım kalmıştı. Odama geri dönüp dolabımı açtım. Siyah kot pantolon ve kolları ve kapşonu siyah, karın bölgesi asker yeşili, üstünde de okulumuzun armasının olduğu formamı yatağın üstüne bırakıp giyinmeye başladım. Üstümü giyip saçlarımı özensiz bir şekilde taramam tam yarım saatimi aldı. Çantamı alıp kapıya doğru ilerledim.  Acele etmeliydim. Geç kalmıştım. Annemin mutfaktan gelen sesini duydum."Beste kızım kahvaltı yap öyle git." Ah annecim kızın uyku canavarı bu gün de geç kaldı. Sakarlığını da unutmamak lazım tabii."Anne geç kaldım çıkmam lazım okulda yerim birşeyler" diyerek montumu giydim ve  kapından dışarı çıktım. Bulutların arkadasından güneş görünüyordu ama hafif rüzgar vardı. Asker yeşili şişme montum yüzünden çantam omuzlarımdan sürekli kayıyor ve bu da beni çok sinir ediyordu. Kulaklığımı çıkardım. Müzik dinlemek hayatımın bir parçası olmuştu. Müzik dinleyerek yürüyordum kirli asfaltta. Şarkı "sadece alıştım baştan acı günlere, zor ama belkide beni iyi edecek" diyordu. Acıya nasıl alışırdı ki insan? Artık canı yanmaz mıydı? Acıya alışmak uyuşmaktı bir nevi. Hisseder ama tepki veremezsin. Sıradan gelir. Çünkü alışmışsındır.

Okulun bahçe kapısına yaklaştığım sırada kulaklığımı çantama yerleştirdim. İçimde garip bir heyecan vardı. Her gün geldiğim okula girerken kalbimin atış hızı değişmişti. Sebebi neydi ki bunun? Yavaş adımlarla bahçeye girdim.  Bahçede bir kaç yakın arkadaşımı gördüm. Sıra arkadaşım Sevda, diğer 10. Sınıflardan arkadaşım Ceyda. İkisi okul bahçesinde durmuş konuşuyorlardı. Yanlarına gülümseyerek yaklaştım. "Günaydııınnnn" diye seslendim. "Günaydın", "Günaydın aşkoo". Sevda deli dolu bir kızdır. Lafını esirgemez. Biraz küfürlüdür. Her yerde kendini belli eder. Ama çok seviyorum onu. Ceyda, Sevda'ya göre biraz daha sakindir. Ama onu da seviyorum. "Eee nasılsınız? Özledim ya sizi" dedim birden. " Valla bende özledim" dedi Sevda. Biraz sohbet ettik. Sonra okulun zili çalmaya başladı. Tören yapmak için sıraya girdik. Törenleri bilirsiniz. Sıkıcı dakikalar. Müdür yeni dönemle alakalı bir şeyler anlatırken dediklerinden hiçbir şey anlamayan tek ben miyim diye düşünüyordum. Bikaç dakikalık bir konuşmanın ardından İstiklal Marşı'nı okuyarak sırayla içeri girdik. Lambaları yakınca sarı tahta sıralar parlıyordu.  İlk ders sevdiğim bir hocayaydı. Sınıfın çoğu gelmişti. Herkes kendi havasında, beraber muhabbet ediyorlardı. Sınıf defterini öğretmen masasının üstünde görüp bakmak istedim. Sınıfa yeni biri gelmiş mi veya gitmiş mi diye sınıf listesini kontrol ettim. Evet bir değişiklik vardı. İlk dönem 18 kişilik olan sınıfımız şimdi 19 kişi olmuştu. Yeni biri gelmişti. Ama kim? Listeye kısa bir göz gezdirdiğim sırada gözlerim yabancı bir isimde takılı kaldı. Melih Karay...

Bu isim bana değişik bir şeyler hissettirmişti. Sanki benim duygularımı, hayatımı etkileyecekmiş gibi. Garip bir his oluştu içimde. Bu yeni çocuğun kim olduğunu gerçekten merak etmiştim. "Hey! Sınıfa yeni biri gelmiş. İsmi Melih Karay. Tanıyan var mı?" diye sordum sınıfa. "Yook tanımıyoruz. Şu an burda da değil. Gelince görürüz" diye söze girdi sınıftan biri. Sevda'nın yanına gidip "Acaba nasıl biri" diye mırıldandım. "Valla bilmiyorum ama o da salak biridir. Diğerleri gibi. Boşver" dedi gülerek. Biraz olsun içim rahatlamıştı. Hoca sınıfa girince hepimiz yerlerimize oturduk. Bir ders boyunca sohbet ettik. Tenefüs zili çalınca Sevda ve ben okulun giriş kapısının 20 adım ilerisindeki nöbetçi klubesinin önünde Ceyda' yı bekliyorduk. Ben biraz öne doğru ilerledim. Sevda arkada bekliyordu. Bikaç adım attığım sırada arkadan birinin omzuma çarptı. Düşmemek için sağ ayağımdan destek almak istediğim sırada bileğimi feci bir şekilde burkmam ve kendimi yerde bulmam bir oldu. Bana çarpan çocuk 1.70 boylarında kahverengi dalgalı saçlı, ela gözlü, hafif sakallı, siyah bir sweet ve kot pantolon giymiş ve beyaz bir bere takmış gayet cool biriydi. Birden bana doğru dönüp yere çöktü. Ela gözleri korku doluydu. Bense acı içinde bileğimi tutmuş ağlamak üzereydim. Başıma çoktan bikaç kişi toplanmıştı bile. Bana çarpan çocuk " çok çok özür dilerim. Bişeyin varmı?" diyerek elini bileğime koydu. Acıyla bir çığlık attım. "Ahh!" "Ordan iyi gibi mi duruyorum?" dedim öfke ve acıyla. Ne kadar öfkelensem de istemeden yaptığını ve çok pişman olduğunu anlayabiliyordum. Bana doğru döndü tekrar. Yüzündeki korku ve pişmanlık daha da artmıştı. "Kalkabilecekmisin, seni sınıfına bırakayım" dedi. Gereksiz bir grurla " iyiyim ben kendim gidebilirim" diyip kalkmaya çalıştığım sırada basmaya çalıştım ve basamayıp yere düştüm. Acı çektiğim yetmiyormuş gibi bir de rezil olmuştum. Harika. Şu halde bile kendimi rezil edebiliyorum ya. Bravo bana. Başımıza toplanan insan sayısı artmıştı.  O sırda ilgili müdür yardımcısı geldi yanımıza. "Noldu kızım iyimisin" diye sordu. Bileğimin ağrısıyla biraz yutkundum. "Bileğim... Bileğil çok acıyo" diye mırıldandım. Hoca bana daha dikkatli bakarak "yürüyebiliyormusun" diye sordu. Aklıma az önceki yürümeye çalışıp düştüğüm an geldi. Gülmek istedim ama bileğimin acısı izin vermiyordu. Hocaya ağlamaklı bir bakış atıp kafamı hayır der gibi sağa sola salladım. Müdür yardımcımız "şimdi dersi boş olan bir hocana haber vercem arabasıyla seni hastaneye götürecek. Arkadaşların seni sınıfına götürsün" dedi. Başımı onaylar gibi salladım. Sevda beni kaldırmak için yanıma geldiği sırada beklemediğim bir şey oldu. Bu yeni çocuk beni kucağına almıştı. Şok içinde ona bakarken "bunu neden yapıyorsun" demek istediğimi anlamış olmalı ki "Yürüyemiyorsun ve senu bu hale ben getirdim. Bırak da sınıfına kadar götüreyim" dedi ve cevabımı beklemeden yürümeye başladı. Arkadaşlarım sınıfımın yerinu gösterirken kapının önünde durup baktı yüzüme. " Bu sınıfta mısın?" diye sordu. "Evet" dediğim an dudağının kenarı yukarı doğru kıvrıldı ve bir kez daha yüzüme bakarak "sınıf arkadaşıyız tesadüfe bak" dedi. Şaşırmıştım. Bu o muydu? Melih Karay.

Selammmmm. Yine ben bdbdbdbd. Buraya kadar her şey normal değil mi? Melih ve Beste arasında neler olacak, birbirlerine aşık olabilecekler mi, üzülecekler mi, üzecekler mi, olaylar nasıl gelişecek? Bunların cevabını okudukça göreceksiniz. Okumaya devamm. İyi okumalar :))

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 10, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

PAMUK ŞEKERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin